10

1.6K 99 31
                                    

Buluştuğumuz günün üzerinden tam 10 gün geçmişti. Bir kez kantinde karşılaşıp birbirimize bakmıştık. O bana gülümseyince yanımda arkadaşlarım olduğundan kafamı çevirmiştim. Bir kez onu sınıfımın önünden geçerken görmüştüm ve göz göze gelmiştik. Bir kez tuvalette karşılaşmış ve ayak üstü sohbet etmiştik.

Burak: Farkettin mi bilmiyorum ama bugün konuşmamamızın 20. günü.

Taner: Evet, farkettim. Ne kadar hızlı geçti zaman.

Burak: Değil mi? Nasıl geçtiğini fark etmedik.

Taner: Aynen öyle.

Burak: Babam geldi, çıkayım ben. Görüşürüz.

Taner: Görüşürüz.

Şu aralar içimde tuhaf hisler vardı. Aşk da değildi hoşlanma da değildi. Hiçbir şeye yoramadığım dibi uçsuz bir kuyuya benzeyen hisler... Bu hislerin neye karşı kime karşı olduğunu bilmesem de Burağa karşı olduğunu düşünmeden edemiyordum. Onunla konuşurken farklı hissediyordum. Tamam, duygularımın arasında sevilme var fakat bunun yanında bazı duygular da var.

Allahım, ne saçmalıyorum ben? Anlatamıyorum işte. İçimde sanki bir hayvanat bahçesi var gibi. İçinde ise her saniye başka bir hayvan ses çıkarıyor. Asıl mühim olan o seslerin neye ait olduğu.

Ne yapsam diye düşünürken bir anda kendimi çalışma masamda matematik testlerinin önünde buldum. Tam çözmeye başlamış ve 10 dakikamı geride bırakmıştım ki telefonumun zil sesi kulaklarımı doldurdu. Ekrana baktığımda ise Burak yazısını gördüm. Bir anda kalbimin atışını hissettim. Daha önce hiç telefonda konuşmamıştık. 2. çalışındayken açma tuşuna bastım.

"Taner." dedi ağlamaklı çıkan sesiyle. Endişeyle kaşlarımı çattım ve "Efendim?" dedim.

"Taner sana ihtiyacım var. Lütfen yanıma gelebilir misin?"

"T-tamam." dedim bir anda ayağa fırlarlen. "Neredesin? Bir şey mi oldu?" diye sordum cüzdanımı montumun cebine koyarken.

"Babamla kavga ettik, çarptım kapıyı çıktım ben de." dedi. Sesi o kadar titremişti ki yemin ederim içim parçalandı. Ağlıyordu...

"Neredesin?" diye yineledim sorumu. "Parkta. Sahil parkında."

"Tamam. 10 dakikaya geliyorum."

Neden bu kadar stres olmuştum bilmiyorum ama bir anlığına ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Dikkat et." dedi ve kapattık.

Montumu giyip odamdan çıktım mutfağın kapısını açıp bir yandan anahtarı alırken anneme "Annem, beni bir arkadaşım çağırıyor da bir onun yanına gideyim." dedim ve annemi yanağından öptüm. "Nereye? Hayırdır?" dediğinde "Parka ya. Hemen şuraya. Merak etme sen, geç kalırsam da kapıyı kilitle uyu tamam mı?"

Annem endişeli halimden anlamış olacak ki fazla irdelemeden, "İyi tamam, tamam. Ama konuşacağız bunu sonra." dedi.

Kapıdan çıktım ve hızlı adımlarla parka doğru ilerledim.

Neden bu kadar endişeli ve hızlıydım bilmiyorum ama sanırım Burağın o titreyen sesiydi buna sebep olan.

Burağı bir bankta oturmuş, kafasını eğmiş bir şekilde gördüğümde adımlarımı yavaşlattım ve ona yaklaştım. Kafasını kaldırdı ve ayağa kalktı. Gözleri kıpkırmızı ve ıslaktı. Gözlerini kapatıp açtığında bir damla daha düştü gözlerinden. Kollarını boynuma sardığında refleks olarak ben de hemen kollarımı beline sardım.

"İyi ki geldin." dedi nefes alış verişlerini boynumda hissettiğimde. "İyi ki geldin, gelmeseydin çıldırırdım."

Sırtını güven vermek istercesine sıvazladım. "Geleceğim tabii ki."

"Teşekkür ederim."

"Etme. Sen olsan sen de aynı şeyi yapardın."

"Olsun, yine de teşekkür ederim." dedi ve burnunu çekti.

"Pis sümüklü." dedim gülerek ve onun da gülmesini sağladım.

Bir süre daha öyle durduktan sonra ayrıldık ve ikimiz karşılıklı banka oturduk. "Anlatmak ister misin?" diye sordum biraz çekinerek.

"Klasik babamla kavgalarımız işte. Sadece bu onlara nazaran daha büyüktü. Yine içmiş içmiş gelmiş. Beni beğenmiyor, bana nutuk atıyor bir de. Ben de sinirlendim sen çok mu babalığını yapıyorsun sanki dedim. Kavga ettik öyle. Annem de hiç karışmıyor ne babama ne bana. Öyle sustu, arada bir çok az bana hak verdi. Ben de iyice sinirlendim tabii. Çektim kapıyı çıktım. Ama gerizekalı gibi sigara almayı unuttum. Sende var mı?"

Sigara kullanıyordum ama öyle çok değil, arada bir.

"Sen öyle ağlayarak konuşunca çok endişelendim, ne yapacağımı şaşırdım. Sigara mı aklıma gelecek?" Ben bunları söylediğimde yüzünde aptal bir sırıtış oldu ve kafasını tekrar eğdi. Söylediğim şeyi geç farkettiğimden hafif utanarak -ki neyin utancıysa bu- etrafa göz gezdirdim.

"Şurada bakkal var. Ben oradan alıp geleyim. Allahtan mükemmel bir zekaya sahibim de cüzdanımı unutmadım." derken ayağa kalktım ve kahkahasını duydum. Bir şey demeden ya da demesine izin vermeden arkamı döndüm, alnıma avcumun içiyle bir tane geçirdim bakkala doğru ilerlerken. "Aptal!" dedim sessizce kendi kendime "Umut vermeyeceğim dedikçe kullandığın laflara bak."

Bakkaldan alacaklarımı alıp Burağın yanına gittim. "Sahile mi gitsek?" dedim yanına oturmadan. Sahil zaten parka en fazla 10 dakika uzaktaydı.

"Tamam. Çok iyi fikir." dedi ve birlikte sessizce sahile yürümeye başladık.

Sahile ulaştığımızda denize yakın bir yerde kumun üstüne oturduk. "Lan hava buz gibi. Yemin ederim böyle oturuyoruz diye ileride çocuğumuz olmayacak!" dedim gülerek.

Evet, yine düşünmeden konuşmuştum! Fakat şükretmeliyim ki Burak da benimle kahkaha attı. Ardından ekledi, "Yani biyolojik açıdan bakarsak çocuğumuz olmayacak. Ama bence biz bir deneyebiliriz." 

"Burak, ağzına çarpmamı istemiyorsan sus bence."

Burak, poşeti önüne çekti ve içindekileri sayarak çıkarmaya başladı.

"6 bira. Yalnız bunun 4'ü benim 2'si senin haberin olsun." dediğinde gözlerim istemsizce kocaman açıldı. 

"Hayır, hayır. 3 sana 3 bana işte."

"Dertli olan benim bugün." dediğinde ona hak verdim. "İyi tamam."

"2 cips. Hem de en sevdiklerimden. 1 çikolata. Bunu da çok severim. 1 sigara. Gerçek ilaç. Bir de çakmak." dedi ve kaşlarını kaldırarak bana döndü "Bugün üzerimde hiç para olmadığı için sen ödedin bir dahaki benden." dedi.

"Ulan, iki tane şeyin hesabını mı yapıyorsun." dedim ve kendi biramı açıp bir yudum içtim. Ben içerken beni izlemişti. Neden yapıyorsun ki bunu?

"Taner." dedi yersiz bir neşeyle. Kafamı iki yana sorarcasına salladım. "Bu bizim okul dışında ilk buluşmamız mı şimdi?" dediğinde düşündüm. Evet öyle sanırım.

"Evet, öyle galiba. Ama sen yine de çok şey yapma."

Birasını birama yavaşça vurdu ve yüzünde ufak bir gülümseme ile birayı dudaklarına götürdü.

DAYLIGHT [TEXTING]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin