13

1.2K 82 4
                                    

Eve girip elimdeki poşetleri masaya koydum ve mesaj sesi gelen telefonumu cebimden çıkardım.

Burak: Kalın giy. Üşüteceksin.

Taner: Kalın giyiyorum zaten.

Burak: Lan bir ceket giymiş çıkmışsın bu mu kalın?

Taner: Hava güzel...

Burak: Sen daha güzelsin...

Taner:

Taner: Bir dakika sen nereden biliyorsun benim bir ceket giyip çıktığımı?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Taner: Bir dakika sen nereden biliyorsun benim bir ceket giyip çıktığımı?

Burak: Hislerimle anladım...

Taner: Ya bir ciddi ol.

Burak: Kuşlar söyledi...

Taner: Ciddiyet istiyorum.

Burak: Tamam oğlum işte takip ettim. Ne var bunda?

Taner: Gerizekalı ya. Neredesin şimdi?

Burak: Evinin karşısında.

(görüldü 14.30)

Balkona çıktığımda evin hemen önündeki yolun karşısında telefonuna bakıyordu, birkaç saniye sonra kafasını sinirle kaldırdığında göz göze geldik. Gülümsememle birlikte o da gülümsedi.

Taner: E, gelmişken bir kahvemi iç.

Mesaj iletildiğinde fakat Burak hala yüzüme bakmaya devam ettiğinde telefonumu ona doğru salladığımda anladı ve telefonuna baktı.

Burak: Harbi mi?

Kafasını kaldırıp bana baktı. Kafamı aşağı yukarı salladım. 32 diş sırıttı.

Burak: Yuh sen ciddisin.

Burak: Oha tamam. Geliyorum.

Aradan çok kısa bir zaman geçmişti ki kapının zili çaldı. Binanın 4. katında oturuyoruz ve az önce bulunduğu yer ile evin arasında da belli bir mesafe var. Nasıl bu kadar çabuk geldi?

Kapıyı açtığımda hafif eğilmiş elleri dizlerinde soluklanıyordu, sonra beni gördü ve sırıttı.

"Koşarak mı geldin ne oldu?" dedim dalga geçer bir sesle.

"Vazgeçmene fırsat vermemek için koşarak geldim."

Asansöre baktığımda 6. katta olduğunu gördüm, "Asansör ile neden çıkmadın?"

"Çok geç gelirdi."

"Aptal." dedim kafamı yavaşça sağa sola sallarken.

İçeri girmesi için bir adım geri gittim. O da hiç beklemeden içeri girdi.

Salona geçip oturduk. Birkaç dakika sessizlik sürerken yüzünü incelemeye koyuldum. Hafif dalgalı saçları vardı. Önü rampa şeklinde olsa da birkaç tel saçı alnına düşüyordu. Gözleri elaydı. Yandan bakıldığında gözleri mükemmel. Dudaklarının kendine has bir yapısı var. Ne çok küçük ne de düz bir çizgi değil.

Yüzü gerçekten çok hoş.

Birkaç saniye sonra "Ee ne yapalım?" diye sordum.

Sırıtarak kafasını bana çevirdi. "Bilmem." dedi yüzündeki pis sırıtma devam ederken.

"Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama yüzündeki o pis sırıtışı sil."

"Aklımdan neler geçtiğini asla bilemeyeceksin Taner. Ama düşündüğüm şey konuşmaktı."

"Ne hakkında?" diye sorduğumda kafasını tekrar eğdi.

"Geçen gece hakkında." dediğinde yine sinir kat sayım artmıştı.

"Aman. Boşver onu. Aç mısın sen?" dedim bir anlığına konuyu değiştirebilmek adına.

"Taner..."

"Burak ben açım. Sen de açsan ona göre bir şeyler yapacağım." dedim ve ayağa kalktım.

"İyi." dedi sesindeki ufak kırgınlık ile.

"Ne iyi?"

"İyi konuşmayalım."

"Yiyecek misin?"

"Senin elinden zehir bile yerim." dedi sonra o da ayağa kalktı ve benim "Siktir!" diyerek gülmemle birlikte o arkamda ben önde mutfağa gittik.

"Şimdi sana mükemmel bir makarna yapacağım. Annemin tarifi."

"Ben ne yapayım?" diye sordu "Sen şimdilik dur sadece."  

Burak'ın ağzından:

Ben konuşmak istedikçe o neden konuyu kapatıyor ki? Benim tek amacım dudaklarımız arasında tek nefeslik mesafe kaldığında kalbinin hızlanıp hızlanmadığını sormaktı. Fakat o gelip bir anda dudaklarıma yapıştı. Tamam, belki bu kadar hızlı eşlik etmemeliydim ona. Ama başka ne yapmamı bekliyordun?

Evet, hatırlıyorum o geceyi. Ona çok yaklaştığımı, onun beni öptüğünü, bilmem kaç dakika öpüştüğümüzü. Öyle birkaç birayla o kadar sarhoş olacak, unutacak biri değilim. Ama o an alkolün verdiği cesaret ile yaptım onu. Diğer sabah kendime geldim ve onun ne tepki vereceğini bilemediğim için cesaretsizce hatırlamıyor gibi davrandım. Uğruna can verebileceğim, iliklerime kadar buram buram yaşadığımı hissettiğim o dakikalar... Yıllarca hayalini kurduğum şeyin bir anda gerçekleşmesi. Bilmiyorum... Hayalimin erkeğini öpüyorum, o beni öpüyor hem de konuşalı az bir zaman geçmişken. Sonra düşündüm, 20 gün aslında çok da kısa bir zaman dilimi değil.

"Hiç aşık oldun mu?" diye sordum bir anda o makarna ile uğraşırken.

"Hayır." dediğinde istemsizce yüzüme bir gülümseme yerleşti. Keşke onun ilk aşkı ben olsam.

"Peki hiç platonik oldun mu birine?"

"Evet." dedi ve biraz durduktan sonra ekledi "Seninle tanıştığımız zamanlar unutmaya çalışıyordum. Artık eskisi gibi değilim. Unuttum galiba."

"Kız mı erkek mi?"

Birkaç saniye durdu ve kısık bir sesle "Kız." dedi.

"Taner... Anlatsana bana."

"Hayır." dediğinde oturduğum sandalyeden kalkıp bir adım daha yaklaştım ona.

"Lütfen!" dedim son heceleri tatlı gözüktüğünü düşündüğümden uzatarak.

"Hayır."

Biraz daha yaklaştım.

"Lütfen! Bence bilmek benim hakkım."

"Daha sonra." dedi beni başından savmak istercesine.

"Ne zaman?"

"Zamanı geldiğinde." dediğinde meraktan kuduruyor olsam da bir şekilde kendimi susturdum.

DAYLIGHT [TEXTING]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin