14

1.2K 89 4
                                    

Yemek yedikten sonra ne yapacağımızı bilemeyerek Taner'in odasına gittik. O yatağına otururken ben tedirginlikle birlikte ayakta kalmaya ve odasını incelemeye devam ettim.

"Otursana. Ne ayakta dikiliyorsun?" dediğinde dikkatimi ona verdim.

"Ben... Bilemedim şimdi. Senin odan olunca bir şey oldum."

"Burak..." diye bıkkın bir ses çıkardığında hemen hareketlenip "Tamam ya." dedim ve yanına oturdum. Ben oturur oturmaz "Pes mi atsak?" diye sordu.

"Ben alırım ama." dedim bir yandan sırıtırken.

"Kim alıyor oynadıktan sonra göreceğiz." dedi.

"Ee, neyine o zaman?"

"Neyine..." dedi düşünceli bir sesle. Aynı zamanda sol kaşını da kaldırmıştı. Ama o böyle dururken benim ciddi olmam beklenemezdi ki!

"Buldum!" diye atıldım bir anda. "Kazanan, kaybedene istediği herhangi bir soruyu soracak ve kaybeden her ne olursa olsun dürüstçe cevaplayacak." dediğimde sırıtarak "O zaman ben sorumu düşünmeye başlayayım." dedi.


Oynamayı bitirdiğimizde kazanan elbette belliydi!

Ben!

"Yalnız bu kol bozuk!" dedi elindeki kolu bana sallayıp masaya koyarken.

"Hep öyle derler zaten." dedim içimdeki neşeyle kaplı volkanla birlikte.

"Ee ne soracaksın. Gönder gelsin." dedi o da neşeyle.

"Şey." dedim bir anda istemeden yüzümdeki sırıtma silinirken.

"Ben..." dedim ve biraz soluklanıp devam ettim "Kendimi hazır hissetmiyorum galiba bunun için."

"Sor gitsin."

"Bana karşı ne hissediyorsun?" dedim hızlıca ve gözlerimi kapattım.

"Ben..." dedi sessizce. Ne kadar da benziyoruz birbirimize...

"Ben senden hoşlanmaya başlıyordum." dediğinde gözlerim devamında gelecek cümleleri bilmeden fal taşı gibi açılmıştı. 

"Ta ki sen bizim öpüşmemizi unutana kadar! O an, beni öptüğün o an kalbim o kadar hızlı attı ki yaşadığımı hissettim." Bir anda ayaklandı.

"Tam dedim ki tamam başladı demek ki sevgim. Ulan gece mutluluktan bir gram uyku girmedi gözüme. Sanki tanımıyorum seni az çok. Sen o kadar birayla her şeyi unutacak kadar sarhoş olur musun? Demek ki gerçekten aklından silmek istemişsin o anı."

Şoka girmiştim. Ne diyeceğimi hiç ama hiç bilmiyordum ve gözlerim dolmaya başlamıştı.

O benden hoşlanmaya başlamış.

Taner!

Öpüşmemizden memnun!

O!

"Taner." dedim. "Tamam Burak. Bak, o an sarhoşlukla yapmış olabilirsin belki başka bir zaman şey olur. Yani ne di-" diye saçma sapan cümleler kurarken kendimi tutamayıp onun beline sarılarak sözünü kestim.

"Taner ben o anı hiç unutmadım. Aptal! Ben senin ne tepki vereceğini bilemedim. Doğru, alkolün cesaretiyle yapıştım dudaklarına ama yemin ederim sabah o kadar korktum ki benden uzaklaşırsın diye ne yapacağımı şaşırdım ve eğer senin tepkin iyi olursa sana söylemeyi kötü olursa söylememeyi planlamıştım. Sabah biraz atarlıydın..."

"Aptal." diyerek sözümü kesti. "Atarlı olmamın sebebi sendin! Kendimi kötü, değersiz hissetmiştim. Benim içimde volkanlar patlamışken sende hiçbir hareketlilik olmadığını görünce sinirlendim."

"Seni çok seviyorum." dedim duygu yüklemesinden titremeye başlayan sesimle.

O da sağında ve solunda bekleyen kollarını kaldırıp omzuma sardı. "Ben de senden hoşlanmaya başlıyorum, sanırım." dediğinde gözümden bir damla yaş aktı.

"Ben yıllarca bu anı bekledim biliyorsun değil mi?" dedim boynuna yakın bir yerde olan yüzümü onun yüzünün karşısına getirirken.

Yüzümü yüzüne yaklaştırdım, yaklaştırdım ve yaklaştırdım. Dudaklarına tutkudan uzak fakat içinde binlerce duygu biriken bir öpücük kondurup geri çekildim.

İkimiz de birkaç saniye sessizce bekledik. Benim ellerim onun beline sarılı, onun ellerini benim omzumda. İkimiz de birbirimize bakmıyorduk.

"Alışacağım." dedi gülerken. Aynı şekilde ben de güldüm. Öylece birbirimize bakıyorduk ki popomun titrediğini hissettim. O kadar mı heyecanlıydım?

"Taner ben titriyor muyum şuan?" diye sorduğumda "Hayır." dedi, "Telefonun çalıyor."

Kendi kendime güldüm ve "Aa." diyerek telefonumu arka cebimden çıkardım.

Taner'den devam:

Telefonunu çıkardığında arayanın annesi olduğunu gördüm.

Açtı ve telefonu kulağına götürdü. "Efendim anne?"

"Dışarıdayım."

"Bir şey mi oldu?"

"Tamam. Geliyorum." dedi ve konuşmayı sonlandırarak telefonu eski yerine koydu.

"Bir sorun mu var?" dedim hafif endişeli çıkan sesimle.

Kolları belimi bıraktığında ayrıldık. "Hayır, sorun yok. Annemin klasik huyları işte." dedi.

Saçlarıyla oynayıp "Ben gideyim o zaman yavaştan." dedi.

Bir yanım gitmesini hiç istemiyordu ama bir yanım o gitsin de kendi kendime düşüneyim diyordu.

"Peki." dedim. O odamdan çıktı, ben de arkasından.

Ayakkabılarını giydi, "Görüşürüz o zaman." dedi gülerek.

"Görüşürüz, dikkat et."

"Sen daha çok."

DAYLIGHT [TEXTING]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin