Adının Kerem olduğunu öğrendiğim yabancının anlamsız etkisinden kurtulmaya çalışıyorum ama korkudan çok daha başka ve can sıkıcı olmaktan biraz uzak bu etkiyi son 2 saattir her bir hücremde hissediyorum sanki...Kerem...Bir düşman için ne talihsiz bir isim..Oysa Kerem benim lugatımda aşkın ta kendisi ve belki de bu yüzden korksamda tam bir düşman olarak göremiyorum onu..
Düşüncelerimin...Özgürlüğümün..Yalnızlığımın ve yeni bir düşman kazanmış olmamın beni gerçekten yorduğunu fark ediyorum çok uzun zamandır böylesine rahatına oturmadığım koltukta uyumaya hazırlanırken ve artık kendime düşünmeme özgürlüğü verirken fark ediyorum fazla yabancı ama garip bir şekilde de tanıdık gelen o kokuyu..O kokuyla birlikte de dalıyorum uykuya..
KEREM...
Kendime,O'na,Aksel'e bu işin arkasında her kim varsa ona kızarak basıyorum gaza...Olabilir mi? sorusu "olsa ne bok yiyeceksin'e" dönüyor kafamda..Bu kadar boka battıktan sonra; O olsa bile bir çocukluk aşkının masumiyetine yer mi kaldın hayatında Sayer?
Geldiğim yolu çok daha sabırsız bir şekilde dönüp hiddetimden geriye hiçbir şey ve bir sürü endişe biriktirmiş olarak giriyorum mekana..Kafamda Aksel'i bulmak üzerine olan bütün planlarımı ve belki de aslında bütün dünyamı alt üst edebilecek o kıza dönüyorum geri...Belki de kişisel cennetim olan ya da belki de kor alevden cehennemim olan o kıvırcığa dönüyorum çok eski bir his, çok eski bir ait ve sahip olma duygusuyla geliyorum ama o bana cennet de olsa cehennem de benim O'na sadece cehennem olabileceğimi bilmenin acizliğiyle biraz suçluyum sanki...Uyurken buluyorum O'nu.İnsanların en savunmasız halinin uyurkenki hali olduğunu söyleyenler halt etmişler.Bu kıza uyurken kimse bir şey yapamaz, kimse böyle bir masumiyete el süremez....Ben bile..O yüzden bu kız her kimse tüm masumiyetiyle uyusa da yarın benim cehennemime uyanacak..Beynimin O olduğuna inanmayan kısmı ya da O ise bile beni hatırlamadığına kızgın olan hatırlaması durumunda da çocukluk aşkını böyle boka batırdığıma kızacak olduğunu bildiğim kısmıyla kamçılıyorum öfkemi..En köklü duyguma sığınıyorum tekrar..Öfkeme dönüyorum.
ZEYNEP
Yepyeni bir güne her zamanki beklenti yoksunluğumla ve iğrenç bir kokuyla uyanıyorum..Gözlerimi açar açmaz karşımda koca bir kas yığını görüyorum..Kerem..Her ne sebeple olduğunu bilmediğim bir şekilde bana bakarak sırıtıyor ve en küstah bakışlarından birisi olabileceğini düşündüğüm bir bakışla beraber tanuştığımız son 12 saatten bu yana ilk insancıl cümlesini kuruyor:
-"Günaydın önemsiz bir mesele..Umarım rahat uyumuşsundur."
-"Dünkü misafirverliğinden sonra kendi mekanımmış gibi rahattım açıkçası.Ama sanırım sen biraz pasaklısın bu koku ne?Bir insan buna tek başına sebep olamaz "
-"Bence de ben de öyle düşündüğüm için semt halkından biraz yardım almış olabilrim tabi"
-"Semt halkı?"
-"Çevrene biraz bakarsan belki yardımcı olur hem gözlerin de burnun kadar iyi mi anlarız."
Uyandığımdan beri O'ndan gözlerimi hiç ayırmadığımı yine onun uyarısıyla fark ederek çevreme bir göz gezdiriyorum..Kapıdan tarafa bakmamla birlikte yaklaşık 15 tane çevresinde etrafa yayılmış ve özenle de geniş bir çevreye atılmış çöplerin olduğu çöp konteynırlarını görüyorum.Kokuyu beynimin arka planına atmaya çalışarak sanki tıpkı benim gibi önemsiz bir meseleymiş gibi gülerek dönüyorum Kas yığını'na:
-"Gerçekten beni burada istemiyor olmalısın?"
-"Bilmiyorum."
-"Nasıl?"