Nerede uyandığımı çok iyi biliyorum artık.
Alışmaya bile başlamıştım.Başka bir yerde uyanmayı dilemekten bile vazgeçtim..Hayal kurmaktan vazgeçtim.Hiçbir hayalin gerçekleşmezse bir yerlerde vazgeçersin her şeyden nerede olduğunu bile bilmeden koparsın hayattan..Ben koptum.
Beynimde karmakarışık düşüncelerle yataktan kalkıyorum.Bu yataktaki son gecem diğer geceler kadar rahatsızdı sadece.
Tarih 17 Ağustos..yeniden..Annemin gittiği gün ellerimin arasından kayıp gittiği gün.Elimi ilk kez ve sonsuza kadar bıraktığı gün..artık hatırlamak istemediğim annem...Enkazda sadece karanlık ve anne kucağı varsa bile savaşı karanlık kazanır..Tüm anın karanlıktan ibaret olur sonra.
Ve Kerem hatırlamaya değer tek kişi, ama yüzü yok O'nun da..Olmuyor..hatırlayamıyorum.Hiçbir regresyon götüremiyor beni 5 yaşıma..Yolda görsem tanımam yani..Acaba görmüş müyümdür, acaba yaşıyor mudur?
Dört duvar ve bir çatı ve adam başı yalnızlık...Bir yetimhanedeyseniz çoğu zaman yalnızlığınız tek gerçeğiniz olur..
Ama buradan çıkabilirim.Yasal hakkım..Artık sadece kendi yalnızlığımla baş etmek istiyorum.
Veda edecek kimsem yok burada..Yetimhanelerde vedalar olmaz.."Zeynep gitti" değil "yatak boşaldı" diyecekler arkamdan..Beynimin bir yerlerinde kaybolmuş zamanlarımı bulamadım burada...Babamı bulamadım....Kerem'i bulamadım..Sadece Kerem'in bir ismi var ve sadece Kerem'den oluşuyor benim tüm geçmişim enkazdan sadece ismi çıktı O'nunda...keşke yüzünü de hatırlayabilsem..Babamınsa hiçbir anısı yok bende depremde de yoktu ondan önce de belki bir gün bulursam beni neden bıraktığını sorarım..
Bahçeye çıkıyorum ve veda etmeye değer esas kişiyi görüyorum..Gözleri en az benim kadar uzak bakan kişiyi.."Güneş"...2 sene önce geldi Van'dan belki aynı hüznü paylaşmaktan belki de aynı nefreti bir tek birbirimize yakın bakıyor gözlerimiz...Daha sadece 8 yaşında...
Yanına gidiyorum.Tam yanına oturuyorum bankta..Yüzüme bakmıyor hiç..Küçük ve sabırsız bozuyor sessizliğimizi:
-"Gidiyor musun?"
-"Evet"
-"Tamam"
-"Nereye diye sormayacak mısın?"
-"Fark eder mi?"
-"Etmez,sanırım"
-"Terk edilmenin tanıdık kokusunu alıyorum.Gidişine terk etmek demek çok mu acımasızca olur?"
-"Hiç terk eden olmadım.Seni bıraktığımı düşünürsem canım ne kadar yanar bilmiyorum."
-"Ben senin beni bıraktığını düşünürsem yaşayamam.Vazgeçemeyecek çok fazla şeyimiz yok.Biliyorsun."
-Biliyorum..Yaşayacaksın çünkü terk etmiyorum.Daha seyrek görüşeceğiz belki ama evet görüşeceğiz."
Yaralı yüzünü dönüyor bana kendi deyimiyle damgasını,etiketini gösteriyor.
-"Beni terk etmeyeceğini biliyorum.Çünkü terk edilenler terk edemezler.
-"Seni terk edemeyeceğimi biliyorum çünkü terk edilenler terk edemezler"
İlk defa biriyle vedalaşıyorum.Giderken ya da birileri benden giderken vedalaşmak gibi bir lüksüm olmamıştı şimdiye kadar.19 yıllık hayatımdaki bu ilkin heyecanı değil de kocaman bir acısı var..Ama kalamam burada.Kalmam artık.
Dışarı çıkıyorum.Bana dönmem gerektiği için değil de istediğim için açılacak olan kapılar kim bilir kaçıncı kez kapanıyor ardımdan..
Sanki daha hafifim,daha özgür..Hep özgürdüm ama artık çok daha özgürüm sanki..
İnsanların söyledikleri geliyor aklıma: "kimsen yok..nerede yaşayacaksın..nerede yatıp kalkacaksın..sokaklar kötü!!"...Komik.
14 senede tam 18 kez kaçabildiğimi ve bir kaçışımın ardından 6 ay bulunamadığım zamanda neler yaptığımı bilmiyorlar..Sokakta hayatta kalmak belki de çok daha huzurludur..Denemeye değer.Kerem'i bulma ihtimaliyse cabası.Çocukluk aşkını fazla abarttığımı düşündüğüm zamanlar olmadı değil ama o benim sadece çocukluk aşkım değil eğer hala bir yerlerde yaşıyorsa o benim tüm geçmişim, enkazım, evim, İstanbul'um...Bulacağım O'nu.