Çocukluğumuzdan da masumiyetimizden de geriye ne kaldıysa hepsi benimle birlikte son bulacak...Her insanın depremi kendi gerçeğidir ama enkazımın altında benimle birlikte O'da yerini alacak.Seviyorum ama aynı zamanda kızgınım,öfkeliyim,canım yanıyor ve biraz da onun canı yanacak..
ZEYNEP...
Garip bir dürtüyle arkamı dönüp baktığımda kapıda duruyordu son 1 günde olduğundan biraz daha gergin, çok daha kızgındı ve bu sefer her şeyin odak noktası tam anlamıyla benmişim gibi bir hali vardı anlam veremedim ama çıkarım gücüm son birkaç saatin yorgunluğuyla devre dışı olduğu için çok fazla zorlamadım da...
-"Hala burdasın" dedi en iğneleyici ses tonuyla..
-"Daha yaratıcı olabileceğini düşündüm ve eğlenceyi kaçırmak istemedim"
-"Hala burdasın" dedi aynı şeyi ikinci defa söylediğini fark etmiyor olamazdı cevaplar bekleyen bir surat ifadesi vardı ama bende ona verilecek nasıl bir cevap olabilirdi bilmiyordum..
Hala kapıda bekliyor olduğunu yeni fark etmiş gibi bir anda içeriye daldı ve daha önce çizimlerinin olduğu masaya şöyle bir baktı.Bana döndüğünde de yeşil gözleri olabileceği en koyu halini almıştı..
-"Çizimlerim nerede"diye adeta tükürürcesine sordu.
Çizimleri iyiydi,mutlaka en pahalı hocalardan ders almış olmalıydı ama çizdikleri kişilerin o hüznü küçük kızın o bakışları olmadan da aynı zamanda bir hiç gibi görünmüştü ve şu an sönmüş olan köşedeki ateşte onları yakarken bunun güzel bir misilleme olabileceğini düşünmüştüm.Bu sabah için adil bir ödeşme..Şimdi anlam veremediğim bir şekilde bana yaşama sebebini elimden almışım gibi bakıyordu.Ama geri adım da atmaya niyetim yoktu.
-"Ağustos için biraz fazla serin bir gün gibi geldi ben de yakılabilecek her şeyi yakarak ısındım.Kızmazsın diye düşünmüştüm"
-"Sen onları yaktın.Sen benim olan mekana girip benim olan,benim çizdiğim resimleri şu lanet Ağustos gününde dışarısı 40 dereceyken yaktın öyle mi?Gerçekten ama gerçekten bunun bedelini ağır ödeyeceksin"
-"Sanatçı ruhlu musun yoksa babanı mı çok seviyorsun resimlerin hepsi nerdeyse aynı adam ve aynı küçük kız üstelik babanı kaleme alış şekline bakarsak çok fazla sevilesi de durmuyor ama sen yine de git hayattaysa sarıl O'na eğer ki bir mezarı varsa da ziyaret et herkes senin kadar şanslı değil Sayer, bir resim çizip kendine zırhlar öremezsin."
-“Sen ise benim hayatıma karışmazsın ama ben seninki için birkaç güzellik düşüneceğim.”diyerek hışımla kapıya yöneldi..ve bir şey unutmuşçasına geri döndü “Yakın bir zamana kadar neredeyse seninle anlaşabileceğimi düşünmüştüm Kıvırcık ama sen sanırım kaybetmeye alışmışsın bu da senin en büyük kayıplarından birine çıkan yolun başı olacak.”dedi ve kaybetmek üzerine yaptığı konuşmayla benim canımı ilk defa gerçekten yakmasının zaferini yaşayamadan çıktı gitti…
-Kaybetmeye alışık olmak belki de gerçekten benim olayım buydu…Belki de ben başka türlüsünü bilmiyordum.Bu mekan için onunla kavga etmiş ama zaferin tadını çıkarmak yerine ondan bir şeyler almıştım O da kaybetsin istemiştim ,nasıl bir şey olduğunu görsün istemiştim.
Bugünün olayı bunlar olmamalıydı Güneş’i görmeye gidebilirdim ama içimden o yere dönmek gelmiyordu…Sanki geri dönmüşüm gibi olacaktı ve bu kesinlikle hayattan beklediğim şey değildi o yüzden bugünü İstanbul’a ayırmaya karar verdim…Bu şehirde yalnızca ben olacaktım bugün…Belki de Kerem’i aramalıyım düşüncesi bulabilme umudumla doldu içime ama soyadını bile bilmediğim bir Kerem’i bulmak sadece kurulmaması gereken bir hayal gibiydi gözümde...