Sokakların beni çağırdığını hissediyorum kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir insan olarak korkabileceğim çok az şey var ve sokaklar bunlardan biri değil.Hem yaz ayındayız şartlar hiç beklemediğim kadar kolay olacak..Param olsa zaten psikoloğa giderdim evet mutsuzum ama yaşamaktan vazgeçmedim bu benim bilinçaltım Kerem'i hatırlamalıyım.Soyadını bile bilmeden en son 5 yaşında gördüğüm bir çocuğu yüzünü hatırlasam bile belki tanıyamam ama bir şansım olur..Belki çok fazla değişmemiştir.Belki de eski Kerem'den geriye hiçbir şey kalmamıştır..
Kaybedeceklerim az olduğu için hayatımı kazanmak üzerine kurdum yaz sonunda başlamamı bekleyen oldukça zor kazandığım okulum bu kazançlardan biri..Annelerin çocukların ellerinden hep tuttuğu ve enkaz altında karanlığa yenilmediği,çocukluk aşklarının sisli bir hatıra olmadığı bir dünya gibi romantik hayallerle kazandığım mimarlık fakültem..
"Sokaklar tanıdık,yakın nerdeyse rahat ama yaz yağmurlarıyla aram iyi değil ve hava gerçekten niyetini bozmuş durumda..Sokaklarda öylece dolanırsam ıslanmak kaçınılmaz sonum olacak nereye gitmeli??Hah buldum..Benim mekanım,sığınağım bana ait olan ya da öylece sahiplendiğim tek çatı.Hem de buraya yakın"kafamda bu düşüncelerle yürürken düşündüğümden de yakın olan mekanın kapısında buluyorum kendimi..Hiçbir şey değişmediği çok belli hem böyle bir bataklıkta ne değişirki,bana bir yuva olan bu dört duvar diğerlerine harabe diye düşünürken görüyorum karşımdaki muazzam mekanı..Bunu ben yapmadığıma eminim ve sanırım bir 10 yıllık çalışmayla kolay kolay yapamayacağımı da ama işte olmuş belki de benden annemi,babamı ve çocukluk aşkımın hatıralarını alan tanrının ödeşme şeklidir bu ya da zengin birisi burayı kendine kafa dinleme yeri yapmıştır..Buraya geliyor ve masadaki resimleri yapıp belki deri koltuklardan birinde kahvesini içerken "kahretsin,çok zenginim ama mutsuzum"diye üzülüyordur.Kafamdaki ihtimallere ama aslında en çok da 2. ihtimale gülüyorum.Suratımda aptal bir sırıtışla bakıyorum masadaki resimlere.Bir adam...her kim çiziyorsa babası falan olmalı..Ama bir baba için çok uzak bakıyor gözleri..Çok soğuk.Bir resimde ise orta yaşlarda bir kadın bakıyor aynı uzak bakışlarla ama kadının suratında adamdaki ruhani yorgunluğun izlerinden yok..ve daha başka resimler ama en çok dikkat çeken 4-5 yaşlarındaki bir kız çocuğuna ait olduğunu düşündüğüm resimler..Kız o kadar güzel ki gerçekten göründüğü kadar güzel mi yoksa bir yeteneğin eşsiz ürünü mü acaba diye düşündürüyor..Kız çocuklarının gözlerinin içi güler hep ama bu kızın gözlerine biraz hüzün karışmış sanki aslında bu resim benim çocukluğumun kısa özeti olabilirdi ya da eğer bir fotoğrafım,tek bir fotoğrafım olsaydıya da ben o günden sonra aynada kendi yüzüme bakmayı bırakmasaydım bilirdim o hüznü...görürdüm..
Kafamdan aynı anda geçen onlarca düşünceyi arkamda gürültüyle açılan kapının sesi bölüyor.Yeterince kayıp yaşamamış bir insan için gecenin ortasında artık harabe olmaktan çok uzak olan ıssız mekanıma giren takım elbiselinin korkutucu olabilme ihtimaline elimde olmadan gülümsüyorum.Bir başkasının mekanına izinsiz girmiş olmanın rahatsızlığıyla gölgelenmesi gereken gözlerinde sanki kendinden değilde başkasından gelen bir özgüven var...Annem varken ve 5 yaşındayken bende de aynı özgüven vardı gibisinden bir düşünce geçiyor aklımdan kalbimi acıtırcasına ama dram yaratmak için yanında olunması fazla uygunsuz bu kişi bu sefer kendi sesiyle bölüyor düşüncelerimi..
Direkt yüzüme bakmıyor ama eğer deli değilse benimle konuşuyor:
-"Burada ne işiniz var?"
-"Yaşamaya çalışıyorum,sen anlamazsın,takım elbisen müsaade etmez"
-"Başkasının mekanında, habersizce ve yüzsüzce mi?"
-"Başkasının mekanı?"
-"Evet,sen yoksa kendinin olduğunu mu düşünmüştün?
-"Düşünmedim kesin olan şeyler üzerine kafa yormam.10 yaşından beri burası benim mekanım ama artık biraz daha temiz ve sanırım bir iç mimar tarafından taciz edilmiş"
-"Bense iki yıl falandır buralardan hiç ayrılmıyorum..Ve sen buralardan ayrılırsam neler olacağının canlı bir örneği olarak duruyorsun karşımda..Ayrıca bahsettiğin iç mimar 5-10 dakikaya kadar buraya gelecek ve sanırım bu inadına devam edersen taciz ettiği tek şey bir zamanlar senin olan bu harabe olmayacak."
-"Güzel,beni burdan çıkarmak için biraz daha fazlası lazım..Ve sanırım bir de cansız bedenim. Sen ise cinayet için fazla parlak yüzlü duruyorsun"
-"Sen de bu kadar salak olmak için fazla akıllı görünüyorsun ama işte görüntü yanıltıcı olabiliyor küçük hanım..Bekleyelim."
-"Tehlikeli değil komik oluyorsun kaybedecek bir şeyi olmayan bir insanı korkutmak için bu kadar güzel cümleler kurmana gerek yok..Ben hazırım"
Restleşircesine bakıyor gözlerime tartışmaya son noktayı koymuş olmanın zaferini hissediyorum ve iç mimarımı ya da her ne ise onu merak ediyorum.Adamı incelemeyi bırakıyorum ve resimlere geri dönmek de istemiyorum bir şekilde nahoş hisler uyandırıyorlar içimde...Merak duygum hat safhadayken gecenin sessizliği bu defa oldukça gürültülü bir şekilde bölünüyor..bir harabeyi adam edecek kadar parası olan bir adamın daha sessiz bir arabası olması gerektiğini düşünürken kapıya yönelen takım elbiseli bittiğini düşündüğüm konuşmamızdan beri beni ilk defa korkutmayı başarıyor:
-"Belki hala gitmek için bir şansınız vardır küçük hanım..Kaybedecek bir şeyi olmayan insan yoktur..Hiçbir şeye sahip olmayan insanların bile kaybedecekleri güzel ihtimalleri vardır hayatta.Sizin ihtimalleriniz yoktur umarım çünkü birazdan yok olacaklar."
İhtimaller...Umutlar ve hayaller....Hepsi Kerem'e çıkan tüm hayatım..Kapıdan kim girecek içeri bilmiyorum ama kaybedebileceğim ihtimaller için şimdiden korkuyorum.