2. BÖLÜM

2.2K 205 124
                                    

Beş sene önce onu gördüğümden bu yana yaşadığımız her şey, birlikte geçirdiğimiz her saniye, yavaş yavaş zihin ekranımda bir film misali hareket ediyordu sanki bana işkence etmek ister gibi. Kimi zaman birlikte güldüğümüz, kimi zaman ise birlikte yürüdüğümüz mekanlar birer birer gözümde canlanıyordu. Mazi, şu sıralar daha sık kurcalar olmuştu kafamın içini.

"Utku, iyi misin?"

Bana yöneltilen soru ile düşüncelerimi yeniden toparlamış, dikkatimi karşımdaki kadına vermiştim.

"İyiyim." deyip bunu desteklemesi için gülümsedim. Ela, istediği cevabı almıştı, daha fazlasını kurcalamadı. Tatmin olmuş bir tebessümle önündeki menüye göz atmaya başladı.

"İşler nasıl gidiyor?" diye sordu Tarık. Ela için yayınevini bıraktıktan sonra başka bir işe girmemiştim fakat onlar bunu bilmiyordu. Belki parasız kalıp Leyla'ya bakamam diye endişe duyacaklarını düşünmüştüm. Bu durumu izah etmektense, bir iş bulduğum yalanı çok daha kolay gelmişti.

"İyi." dedim yanımda oturan adama. Bakışlarımı yüzüyle kavuşturmaya çekiniyordum. Ona her bakışımda içimde bastırdığım suçluluk duygusu yeniden yükseliyordu.

"Allah daha da iyi etsin."

"Sağ ol."

Tarık sanki konuşmak istemediğimi anlamış gibi daha fazla soru sormamıştı. İlerleyen saatlerde herkes kendisi için bir şeyler sipariş etmiş, benim dışında kaldığım bir muhabbet başlatmıştı. Neşe dolu gülücükler, sımsıcak sevgi sözcükleri, bazen de samimi temaslar... Bir aile görüntüsüne çoktan bürünmüştü bu insanlar ve ben kendimi yanlarında fazlalık gibi hissediyordum. Buraya Leyla'yı almak için gelmemiş olsaydım, bir an bile beklemeden kalkıp giderdim. Arkamdan bıraktığım şaşkın insanlar da umrumda olmazdı. Ancak seneler öncesinden verilmiş bir söz, elimi kolumu bağlamıştı işte.

Aslında sözünün eri bir adam da değildim. Birçok kez verdiğim sözleri çiğneyip kendi bildiğimi yaptım. Yine yapabilirdim; tabii bu sözü Ela'ya vermiş olmasaydım. Artık aramızda bir şey olmayacağının bilincindeyken bile beni kötü bir adam olarak bilmesini istemiyordum. En azından bu şekilde bile olsa beni sevsin, değer versin istiyordum. Bu isteğim için bile kendimi acınası ve muhtaç hissediyordum.

Bir müddet daha bu şen ortama tahammül ettikten sonra artık buna doyduğumu hissetmiştim. Herkesin içeceklerini bitirdiğinden emin olduktan sonra kalkmak için izin istemek üzere bedenimi dikleştirdim ve bitkin ruh halimi bir an bile yansıtmamaya çalıştım.

"İzninizle bu küçük prensesi de alıp evime gitmek istiyorum. Bugün yoğun bir gündü."

Attığım yalana hiç tereddüt etmeden inanıp Leyla ile vedalaşmaya başladılar. Tarık, Leyla'yı ona götürdüğüm ilk günkü sevgiyle bakıyordu hâlâ Leyla'ya. Ve Ela...

Onun eşsiz bakışlarının bir tarifi olamazdı. Kıvrık kirpiklerinin altında parıldayan bir çift kahverengi göz, doğrudan Tarık'ın gülümseyen çehresindeydi. İnce fakat biçimli dudakları onun için kıvrılıyordu. Bunu dışarıya yansıtamasam da, içten içe yerinde olmak isteyeceğim tek insanın Tarık olduğunu biliyordum. Ela'nın bana böyle aşkla baktığını düşünmek...

Aklım yine olmadık yerlere doğru dört nala koşmaya başlayınca kendime gelmek için bir hayli uğraştım. Bu kadının dağıttığı zihni toparlamak zordu. Buradan ne kadar erken ayrılırsam o kadar çabuk kendime gelirdim.

Leyla ile ailesinin vedası bittiğinde ikisiyle de tokalaştım. Yeniden yorgunluğu bahane edip uzatmalara kalacak olması muhtemel bir vedayı da engellemiştim. Geriye kalan küçük Leyla'nın elinden tutup eve gitmek olmuştu. Son kontrol de tamamlandıktan sonra, kendi kendime kafeslediğim bu adamı özgür kılacaktım.

BİR AVUÇ GECEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin