Tanrının Misafiri

5 1 0
                                    

Uzunca yürüdüm havanın soğukluğunu umursamadan evin biraz ilerisinde olan parka doğru yürümeye başladım sanki ben yürümüyordum da yollar bana yürüyordu ismim geceydi.
Gece kadar aydınlıktım, gece çok karanlıktır, ama benim tek aydınlığım
Parka geldiğimde bir banka geçip oturdum ve öylece izledim hayatımı, umutlarımı, hergün biraz daha ölümümü ne kadar belli etmesem de içimde bir yerlerde balonu patlamış, dondurması erimiş bir kız çocuğu vardı ben bunları düşünürken omzuma bir elin dokunduğunu hissettim arkamı dönüp baktım dönmemel kalbimin sadece 2 saniye teklemesi bir oldu karşımda saçları uzun dağınık, esmer uzun boylu derin yeşil gözlü bir genç adamla karşılaştım fazla yakışıklıydı ilk önce gözleri dikkatimi çekti gözleri güzeldi sonra boynundaki dövmeye gözüm takıldı ben onu öylece izlerken en erkeksi sesiyle konuştu"oradan kalk"bir an affalladım dediklerine konuşunca yandığındaki ve çenesindeki gamzeler oldukça belliydi hem de gülmemesine rağmen sonra cevap verme isteğiyle "anlamadım?" diyebildim "dediğimi gayette anladın kalk orada oturmak istiyorum" bi an sinirlendim "her istediğin olur mu böyle?" bi an şaşırmıştı bu çıkışıma"olur"dedi karizmatik bir sesle onu aldırmayıp kalktım ve eve doğru yürümeye yeltendim tam gideceğim sırada kolumu sertçe kavradı ve tenime şu sözleri söyledi "pes etme bana karşı neden diklenmedin korkuyor musun yoksa?" haklı olduğunu anladığımda çırpınmaya başladım ama nafile benim gücüme karşı direndi ve kolumu bıraktı ben ise arkama bile bakmadan eve gitmek için yol aldım eve geldiğimde olanları hazmetmeye çalıştım kimdi bu çocuk? Beni nasıl bir çırpıda çözmüştü?kafam bu sorular ile dolup taşarken telefonum çaldı arayanın özgür oldugunu görünce açtım ilk açışta"lan niye açmıyorsun o kadar bekletiyorsun? "dedi umursamaz bir tavırla" açtım Ya"dedim yaklaşık yarım saat boyunca onunla konuştuktan sonra telefonu kapattım ve yatağıma yönelip uykuya daldım

Tanrının Delileri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin