Kudüs, Direnen Çocuklar ve Alfred Guillaume

188 14 5
                                    

Filistin’de İzzeddin Kassam’ın direnen çocukları karşısında çaresiz kalan Siyonist İsrail’in imdadına Oryantalist Alfred Guillaume yetişti ve Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te değil, Mekke’ye 8 km mesafedeki Ci’râne’de olduğunu söyledi.1 Gayesi ise, Mescid-i Aksa esaret altında olduğundan dolayı uykularını kaçıran Müslüman gençlerin gündeminden Kudüs’ü düşürmekti. Alfred’in, İsrail’in yaramadığı safları dağıtmaya, Kudüs davasını akamete uğratmaya matuf olan ısmarlama çalışması Müslüman gençler nezdinde ilgi uyandırmadı; bu yüzden rafa kaldırıldı.
Müseccel İslam düşmanı Rudi Paret, tahrifin de bir ölçüsü olmalı dercesine Alfred’in iddiasını reddetti. Paret; bu görüşün ne bir delili, ne de Alfred’ten başka bir savunucusu var, dedi.2
Batı’da, -hiçbir şekilde müdafaa edilemeyeceğinden dolayı- çöpe atılan bu iddia, İslâmiyatla alakalı bazı şahıslar tarafından müdafaa edildi. Pek çok meşhur zevâtın üzerinde yazıp-çizdiği, yeni bir görüşmüş gibi gösterdiği bu mevzu, esasında “Oryantalizm’in hakikati tersyüz eden yönünü” ifşa ettiğinden dolayı çöpe attığı bir “eskisi”dir.
Allah Rasûlü’nün Kur’an-ı Kerim’den başka bir mucizesinin olmadığını iddia eden Mealciler; hadisleri inkar, ayet-i kerimeyi de tevîl ederek Alfred’in Mescid-i Aksa’nın Ci’râne’de olduğu iddiasına taraf oldu. İslamî ilimlerle tek irtibat noktası, onlar vasıtasıyla akademik kariyer kazanmak olan gürûhun, Alfred gibi müseccel İslam düşmanlarının iddialarına taraftar olmasının sıradanlaştığı bir zamanda, anlaşılması güç olan ise Süleyman Ateş’in3 bu tahrifi benimsemiş olmasıdır.
Kendisine verilen bir vazifeyi îfa edebilmek için -adeta- her yolu meşru addeden bir muvazzaf hassasiyetiyle hareket eden, sahih rivayetleri “Ben zayıf dedim, oldu.” basitliğinde reddeden, siyer ve megazi kitaplarındaki senedsiz nakilleri hüccet kabul eden, bununla hedefe ulaşamayacağını anlayınca da, “mukteda bih” olarak kabul ettiği müseccel yobaz Alfred gibi, alakasız istinbatlar yaparak “hüküm” veren Mehmed Azimli’nin4 yazısının tahlîl edileceği bu makale, zahirde, İsrâ hadisesini aklî temelde ifade edebilmek için, hem aklın, hem de naklin tahammül sınırlarına tecavüz hadisesine “dur” demeye; hakikatte ise Oryantalizmin tesir alanının ne kadar etkili olduğunu resmetmeye matuftur.

İdeolojik Okumaya Şaheser Olmaya Namzet Bir Çarpıtma

Büyük/küçük, yakın/uzak gibi kelimeler, izafe edildiği şeye nisbetle değişir. İnek; koyuna nispetle büyükken, file nispetle küçüktür. Hakkari, Edirne’ye en uzak vilayetken, Van’a en yakın il merkezidir. Kur’an-ı Kerîm’de Mescid-i Aksa bağlamında zikredilen ve Kabe’ye nispetle “el-Aksa/en uzak” olarak nitelenen Kudüs’teki musalla, mevsufu olan “mescid”le birlikte isim olmuş; “el-Mescidu’l-Aksa” denince Ümmet, Kudüs’teki bu mabedi anlamıştır. Azimli ise “bir şey söylüyor olmak” ya da en bilindik bir mevzuda ne kadar müptedi olduğunu izhar etmek için isnat edildiği şeye göre değişen kelimelerden “el-Aksa”nın zıddı olan “el-Ednâ” çerçevesinde şunları söyler: “Kur’an’da, Mescid-i Aksa tabiri konusunda tek bir kullanım bulunmaktadır. İsra Suresi’ndeki ayette geçen Mescid-i Aksa tabirini bilginler genelde Kudüs’teki mescit olarak yorumlarlar. Ancak bunu kesin olarak bildiren bir karine bulunmamaktadır. Ayrıca ayette geçen Mescid-i Aksa için “En Uzak Mescit” olarak bir niteleme yapılırken, Rum Suresi’nde gelen bir ayette ise Kudüs’ten bahsedilirken, “yakın yer” diye nitelendirilmesi, üzerinde düşünülmesi gereken ilginç bir kullanımdır: “Rumlar en yakın bir yerde yenildiler.”5 Sonuç olarak Kur’an’dan Mescid-i Aksa’nın yeri konusunda net bir bilgi öğrenemiyoruz.”6

Tahrîfin Sidre-i Müntehâsı

Yazar, ideolojik okumaya “şaheser” olmaya namzet makalesinde taassubun nelere malik olduğunu gösteren bir tahrif denemesinde bulunur ve kurduğu cümlenin doğru ya da yanlış olmasına bakmadan mevzuyu kendince terkip eder, bu bağlamda isme dönüşen “Mescid-i Aksa” terkibini parçalayarak, Alfred’in iddialarını farklı vurgularla tekrar eder. “Rum Suresi’nde gelen bir ayette ise Kudüs’ten bahsedilirken, ‘yakın yer’ diye nitelendirilmesi”7ifadesiyle de sanki “yakın yerin” Kudüs olduğu ayette belirtilen, ya da icmâ edilen bir hususmuş gibi verilerek şuna işaret edilir: “İsrâ suresinde ‘en uzak mescid’ olarak geçen mabet, Rum Suresi’nde ‘en yakın yer’ olarak geçen Kudüs’te nasıl olabilir?!”. Makalesinin sonunda “Mescid-i Aksa” Mekke’ye birkaç kilometre mesafede olan Ci’râne’deki mescittir, diyerek Oryantalist Alfred’e ait iddiayı benimsediğini ilan eden yazarın Ci’râne’deki mescide, Mescid-i Aksa demesinden daha garip olanı, ayetin anlamını çarpıtarak “فِي أَدْنَى الْأَرْض / en yakın yeri” Kudüs’e tahsis etmesidir. Halbuki müfessirler “en yakın yer”i ifade etme noktasında, Rumların Araplara en yakın olan bölgesi8 ya da Şam’ın İran’a en yakın noktası gibi tayinler de bulunmaktadır.9 Ayet-i kerimede geçen “الْأَرْض” kelimesinin başındaki “ال” “tarif” için olunca, mana “söz konusu mekan”, “Arab’ın bildiği yer” şeklinde olur ki, o da kendi topraklarıdır.10 “أَدْنَى الْأَرْض”, kendilerine ait toprakların adı olduğuna göre bu “el-Mescidu’l-Aksa”’da olduğu gibi isimleşen bir terkip değil, bizzat yakınlığa ve uzaklığa göre değişen bir ifadedir. Nitekim müfessirler “أَدْنَى الْأَرْضِ” terkibini özel bir isim olarak kabul etmemiş, hangi şehir olduğu noktasında da farklı görüşler beyan etmişlerdir. Bu çerçevede Âlûsî üç farklı görüş nakletmektedir: “Savaş Ezra’at (Der’a) ile Busra arasında, İbn Abbas ve Süddî’ye göre ise; Ürdün ve Filistin’de, Mücahid’e göre ise el-Ceziretu’l-Ömeriyye’de11 olmuştur.”12Müfessirlerin cumhuru “en yakın yeri” Suriye ya da Irak’ta belli noktalar olarak tefsir ederken yazarın burayı sanki Kur’an’da “Edna’l-Ard” için “Kudüs” denmiş gibi, bizzat Kudüs olarak vermesi, buradan da “el-Mescidu’l-Aksa/En uzak Mescid” nasıl “en yakın yer olan Kudüs’te” olabilir?! sonucuna ulaşması, tahrifin sidre-i müntehâsıdır.

Akademik Ünvanları İptal Ettirecek Bir Tahrif: Hadislerde Mescid-i Aksa Meselesi

“Kur’an’dan Mescid-i Aksa’nın yeri konusunda net bir bilgi öğrenemiyoruz.” diyen yazar, -eğer- bu hususta oryantalist Alfred’e değil de, Kur’an-ı Kerim’in beyan yetkisi kendisine verilen Allah Rasulü’ne ﷺ müracaat etseydi Mescid-i Aksa’nın Kudüs’te olduğunu anlayacak, Alfred’in tahriflerine taraftar olmayacaktı. Lakin -makaleden anlaşıldığına göre- yazar hadis-i şeriflere mevzuyu anlamak için değil, anlamsızlaştırmak ve Mescid-i Aksa’sız bir Kudüs fotoğrafı ortaya çıkararak, Kudüs’ü Ümmet’in gündeminden düşürmek için bakmakta. Bizi bu hükme götüren ise yazarın şu ifadeleridir: “Hadislere bakıldığı zaman bu konuda bir netlik oluşmamaktadır. Hz. Peygamber’den ﷺ gelen rivayetlere baktığımız zaman Kudüs’teki mescitten bahseden hadislerde, genel olarak Mescid-i Aksa olarak değil, Beytu’l-Makdis olarak kullanılmaktadır. Mescid-i Aksa olarak kullanımı ise çok azdır. O kadar ilginçtir ki, Miraç anlatımları aktarılan hadislerde ve benzer rivayetlerde bile burası Mescid-i Aksa olarak değil de, Beytu’l-Makdis olarak nitelendirilmektedir.”
Yazar, hadislerde “Mescid-i Aksa” kullanımının az olduğunu iddia ediyor. Bu makalenin hakemli bir dergide yayımlanmasına onay verenler insaf edip de hadis mecmualarına müracaat etselerdi; Ebû Hureyre,13 Ebû Said el-Hudrî14, Abdullah b. Ömer15, Abdullah b. Amr b. Âs,16 Ebu Basra el-Gıfârî17 gibi en az beş sahabinin Allah Rasûlü’nden rivayet ettikleri ve sahih isnatlarla nakledilen hadisi şerifte ziyaret edilecek üç mescitten biri olarak bizzat Mescid-i Aksa’nın da zikredildiğini göreceklerdi. Fakat hiçbir rivayette, hatta tarih kitabında İsrâ hadisesinin Allah Rasulü’nün ﷺ bir gece Ci’râne’ye götürülmesinden ibaret olduğu yazmamaktadır. Bu hususta tek bir sahabiden gelen sahih bir rivayet dahi yeterli iken Yazar’ın “bu konuda kimin ne rivayet ettiğine bakmadan”, “Ben dedim, oldu.” anlayışıyla hüküm vermesi ilme, irfana olduğu gibi, okura da hakarettir. Eğer bu hâdise ilmin onurunun korunduğu bir ülkede olsaydı, hem bu makalenin neşrine onay veren hakemlerin hakemliği iptal edilir, hem derginin yayını durdurulur, hem de milleti aldatmaktan dolayı yazarın akademik unvanları geri alınırdı.

Dipnotlar

1. ⇑Algis Uzdavinys, “Ascent to Heaven in Islamic and Jewish Mysticism”, London, 2011, The Matheon Trust. s.7.
2. ⇑Rudi Paret, “Die Ferne Gebetsstätte in Sure 17,1”, Der Islam, Tübingen, 1959, sy. 34, s.150-152.
3. ⇑http://www.gazetevatan.com/suleyman-ates-69701-yazar-yazisi-mescid-i-aksa-nerede-/ [28.11.2016]; http://www.erdemyolu.com/isra-mirac/isra-mirac-prof-suleyman-ates.html [28.11.2016]
4. ⇑“İSRA VE MİRAÇ OLAYLARI ÜZERİNE BAZI MÜLAHAZALAR”, Bilimname XVI, 2009/1, 43-58.
5. ⇑Rum: 2.
6. ⇑Mehmet Azimli, “İsra ve Miraç Olayları Üzerine Bazı Mülahazalar”, Bilimname, XVI, 2009/1, 43-58, s. 45.
7. ⇑Azimli, a.g.m, 45.
8. ⇑Fahruddin er-Razî, Mefâtihu’l-Gayb, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, XXV, 85; Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl, III, 384.
9. ⇑İbn Cerîr et–Taberî, Camiu’l-Beyan Te’vîli’l-Kur’an, X, 162.
10. ⇑Er-Razî, a.g.e., XXV, 85.
11. ⇑Bununla Musul’un üst tarafında yer alan “Ceziret-u İbn Ömer”i kastetmiş olabilir. Bkz. Yakut el-Hamevi, Mu’cemu’l-Büldan, Darul-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, ty. II, 160.
12. ⇑Mahmud el-Alusi, Ruhu’l-Meani, Daru’l-kutubi’l-İlmiyye, Beyrut, 2005, XI, 19.
13. ⇑Buharî, H. No: 1197; Müslim; H. No: 1397; Ahmed, H. No: 7191.
14. ⇑Buharî, H. No: 1205.
15. ⇑Taberani, Kebir, H. No: 13283; Taberani, Evsat, H. No: 9419; Abdurrazzak, Musannef,, H. No: 9390 (mevkuf olarak).
16. ⇑İbn Mace, H. No: 1410; Tahavi, Müşkilül Asar, H. No: 579. Darakutni, bu rivayetin senedini illetli bulmuş, rivayetlerden sadece Ebu Sa’id el-Hudri’nin adının zikredildiklerinin doğru olduğunu, Abdullah b. Amr’ın da zikredildiği rivayetlerin doğru olmadığını belirtmiştir.
17. ⇑Ahmed, H. No: 23848, 23850.

Kardeşlerim kaynakları birebir ihsan hocamızın wep sitesindeki gibidir..  Hiçbir değişiklik yok..

Bizim Boş Vaktimiz Yok!-1  [ Bitti ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin