Beyt-i Makdis'in Mescid-i Aksa'dan Başka Bir Yer Olduğunu Söyleyen Bir Âlim Var

130 12 0
                                    

Eğer Yazar ilgili rivayetlere doğrudan ulaşabilmiş olsaydı, Beyt-i Makdis’in Mescid-i Aksa’dan başka bir yer olmadığını görecekti. Zira Kur’an’ın bir gece Mescid-i Aksa’ya yürütüldüğünü haber verdiği Peygamber-i Ekber ﷺ buyuruyor ki; “Kureyş beni yalanladığında Hicr’de durdum. Allah bana Beyt-i Makdis’i gösterdi de O’na baktığım halde alâmetlerini Kureyş’e anlatmaya başladım.”18
Diğer bir rivayette ise Allah Rasûlü Kur’an’da geçen Mescid-i Aksa’nın, Beytu’l-Makdis olduğunu şu detay çerçevesinde haber vermektedir: “Kendimi Hicr’de, Kureyş’in bana İsrâ yolculuğumu sorduğu halde buldum. Bana Beyt-i Makdis’te tam olarak tespit edemediğim şeylerden sordular. Bir anda o derece sıkıntıya düştüm ki, o ana kadar o derecede hiç üzülmemiştim. O sırada Allah Teâlâ Beyt-i Makdis’i yükseltip göreceğim seviyeye getirdi, ben de ona bakıyordum. Ne sordularsa hepsine cevap verdim.”19 Kur’an-ı Kerim’in bildirdiği bir hakikati anlama cehd ve gayreti içerisinde olan bir mümin için Allah Rasûlü’nün beyanı yeterlidir. Nitekim Efendimiz de Mescid-i Aksa’dan Beyt-i Makdis olarak bahsederek ikisinin de aynı olduğunu haber veriyor.

Üç Mescid Hadisi ve Akademyadan Manzaralar

Yazar, Mescid-i Aksa ve O’nun yeriyle alakalı rivayetleri alakasız çıkarımlarla reddeder, Allah Rasûlü’nün bizzat Mescid-i Aksa adını zikrettiği rivayetleri yine “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla ve ancak onun kabul edebileceği bir hadis tahlili sistemiyle değerlendirip avam nazarında itibarsızlaştırır: “(Namaz ve ibadet için) hiçbir mescide sefer edilmesi doğru değildir. (Ziyade sevap umarak) yalnız (şu) üç mescide sefer edilir: Mescid-i Haram, Mescid-i Resul ve Mescid-i Aksa.”20
Ne gariptir ki yazar, başta Ebu Said el-Hudrî ve Ebû Hureyre olmak üzere birçok sahabinin21Allah Rasûlü’nden sahih senedle rivayet ettiği “şedd-i rihâl” hadisinin senedinde yer alan raviler hakkında cerh ifadesi bulamayınca, Buharî’deki rivayetlerin birinde, bir de Sünen-i İbn Mâce’deki22 rivayette adı geçen Kazae b. Yahya üzerinden hadisi tenkid eder. Ne var ki bütün ricâl alimleri Kazae’nin “sika/güvenilir” bir ravi olduğunu söylemektedir. Hakkında olumsuz bir şey bulamamış olmasından dolayıdır ki, yazar, Oryantalist Alfred’in iddialarını tasdik edebilme adına isnad disiplininin esaslarını devre dışı bırakarak Kazae’yi mevlası olduğu Ziyad üzerinden tenkid eder. Beraat-i zimmetin asıl olduğunu bilmediğini farz edebileceğimiz Yazar’ın, hiçbir günahkârın başka bir günahkârın yükünü yüklenmeyeceğini23 bildiren Kur’anî ilkeden de habersiz olduğuna şahid olmak doğrusu bizi bu topraklardaki ilmî seviye adına fevkalade üzmüştür. Bütün İslamî tahsili cami dersleriyle sınırlı olan bir Müslümanın bile yapmayacağı bir hataya, Yazar’ın son derece mağrur ifadelerle irtikab etmesi akademya adına ağlanacak bir haldir.

İşte Buyrun Cinayet!

Yazar, hiçbir oryantalistin yapmayacağını yapar ve mevzuyu Hz. Hüseyin’in şehadeti bağlamında tartışarak Kazae’yi katillerle birlikte zikreder: “Bilindiği gibi Ziyad ve ailesi kendilerini Emevilere adamış bir ailedir. Nitekim Ziyad Emeviler adına Kûfe ve Basra’da önemli görevler yaparken, oğlu Ubeydullah ise Kerbela’da Hz. Hüseyin’in öldürülmesini emreden Kûfe valisidir. Buhari’nin rivayetini aktardığı ravi “Kazae” işte bu aileye bağlı olup mevaliden bir şahıstır. Ravi Kazae’nin hakkında Abdulmelik b. Mervan’ın kölesi olduğuna dair bilgiler de vardır. Zehebi, onun hakkında: “Sağlam olmadığı ve kendisine güvenilmeyen biri olduğunu” söyler. Her ne olursa olsun sonuç olarak bu rivayetin ravisi bir Emevi sempatizanıdır ve Buhari’deki iki rivayetin de bu şahıstan aktarılması, ihmal edilemeyecek kadar önemli bir detaydır.”24

Bütün Ünvanların İadesine

Yazar’ın iddia ettiği gibi Buharî’deki iki rivayetin, ikisinde değil, yalnızca bir tanesinin isnadında Kazae vardır. Diğeri ise İbn Şihab tarikiyle rivayet edilmektedir.25 Bu durumda ya Azimli, Buharî’ye hiç bakma ihtiyacı duymadı ya da bakmasına rağmen bilerek yanlış söyledi. Bu noktada akademyaya düşen vazife ise, “bilimsel namusunu” korumak için Yazar’ın bu yalanlarla aldığı bütün ünvanları ilgili bir yazıyla ondan geri almaktır.

Siyeri Farklı Okuyayım Derken

Akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse kendi arzusuyla köle olmayı tercih etmez. Köleler de efendilerine “Ne iyi yaptınız da beni köle eylediniz” diye hayran olmazlar. Kazae’nin köle ya da azatlı olmasından hareketle Emevi sempatizanı olduğuna hükmetmek, köle olan Bilal-i Habeşi’nin ya da Sümeyye’nin de kafir olan efendilerine hayran olduğu yönünde bir kanaatin oluşmasına zemin hazırlar. Hakikat ise bunun tam zıddıdır. Fakat Yazar, “Siyer-i farklı okuma” başlıklı eserler telif ederken o kadar farklı okumalar yapmış olmalı ki, tarihi hakikatleri değil de oryantalist yalanları “hakikat” olarak görmüş.

“Emevî Sempatizani” Kim?!

Ne İslam, ne de beşeri sistemler babanın yaptığından dolayı evladı dahi sorumlu tutmazken Yazar’ın Emevilerin şenaatinden hareketle Kazae’yi sorumlu tutup mahkum etmesi, hiçbir delile dayanmadan ona, “Emevî Sempatizanı” demesi ancak totaliter rejimlerde görülebilecek bir durum, ya da akademyanın totaliter anlayışa evrilmesi olarak izah edilebilir.

Dip not

18.⇑Buharî, H. No: 3886, 4710; Müslim, H. No: 276; Tirmizî, H. No: 3133, Nesâî, Kübra, H. No: 11282.19.⇑Müslim, H. No: 278; Nesâî, Kübrâ, H. No: 11284; Ahmed, 2/528; İbni Sa’d, 1/215; Beyhakî, Delâil, 2/358; Begavi, 4/138; Ebû Avane, Müsned, 1/131.20.⇑Buharî, H. No: 1197; 1188.21.⇑Bunlar arasında biraz evvel de zikredilen Abdullah b. ‘Amr, Abdullah b. Ömer, Ebu Basra el-Gıfari, Ali b. Ebi Talib, Ebu’l Ca’d ed-Damrî ve daha başkaları vardır.22.⇑İbn Mace, Sünen, H. No: 1410.23.⇑Fâtır: 18.24.⇑Azimli, a.g.m., 46.25.⇑Buharî, H. No: 1197. Not: Buharî’de “şedd-i rihâl” hadisi iki farklı sahabiden toplam beş senetle zikredilmektedir. Bunlardan dördü Kazae yoluyla Ebu Said el-Hudri’ye dayanan rivayet, bir tanesi ise Zühri tarikiyle Ebu Hureyre’ye dayanan rivayettir.

Bizim Boş Vaktimiz Yok!-1  [ Bitti ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin