Karanlığı Aydınlatan Gözler

5 1 0
                                    

Memleketimizde bir hafta kaldıktan sonra yeniden İzmir'e döndük.Otobüsten indiğimizde iki centilmen Umut ve Özgür bizi karşıladı.Eve kadar bizi bıraktılar.Yol boyu Sedef'ten bahsetmeye doyamadım. Ben konuşurken konuya kendimi çok kaptırmıştım.Ancak bir süre sonra Ela ile Umut'un beni dinlemeyip kendi aralarında sohbete daldıklarını fark edince konuyu kapattım.
Özgür'de bana bakıp güldüğünü gördüm.
-Ne oldu niye öyle bakıp gülüyorsun.
-Hiç sadece çok güzel bir anne olacağını düşündüm. Özgürden duyduğum en güzel cümle olarak bunu kabul ediyorum.Bu cümle karşısında yüzümün kızardığını , utandığımı saklayabilmeye çalışmak oldukça zor olmuştu.
Arabadan inerken haftaya cumartesi bana bir sürprizi olduğunu ve plan yapmamamı söyledi.Bunu bir hafta önceden söylemişti, ama bir hafta nasıl geçecekti?Ve bu sürprizi neydi?
Aynı zamanda Ela ile ikinci kitabımızı da yarılamıştık.İkinci kitabımızda ilki kadar iyi satış yaparsa adımız daha fazla duyulacak, okuyucularımız artacak ,konferanslarımız çoğalacak  ve belki de sonunda kendi iş yerimizi açma olanağı bulabilecektik.
Bir haftalık çalışma gününü daha doldurduktan sonra nihayet beklediğim gün gelmişti.Özgür beni almaya gelmek için geldiğinde,Umut'ta Ela için gelmişti.Onlar bugün evde vakit geçireceklerdi.Ela evde yemek ,film gibi planlarının olduğundan bahsetti.
Özgür'e 'nereye gidiyoruz' sorusunu sorduğumda aldığım cevap 'bekle ve gör' oldu.Yol boyu sormaya devam ettim ama aldığım cevap hiç değişmedi.Bir süre sonra gideceğimiz yere ulaştık.Özgür'ün arkasında yürürken neyle karşılaşacağımı çok fazla merak ediyordum.Özgür cebindeki anahtarları çıkarıp bir eski depo görünümlü mekanın kapısını açtı.Burada ne işimiz olabilirdi?
Özgür önden girerek ışıkları yaktı.Ardınca içeriye doğru ilerledim.
-Atölyeme hoş geldin prenses...
İçeriye doğru ilerledikçe boğazım düğümlendi.Gördüklerim sadece yağlı boya resim değildi.Her birinde bir hayat saklıydı.Bunca zaman karanlığa hapis olmuş renkler bugün ilk kez gün ışığına çıktılar.
-Bunları buraya hapis etmeye hakkın yoktur.Özgür bunların gün ışığına çıkma zamanı gelmedi mi?
-Prenses karanlığımı o güzel gözlerin aydınlattı.Söylediklerini çok düşündüm.Haklısın bu resimlerin galeri duvarlarında yer alma zamanı geldi.
-Galeriyi gerçekten açacak mısın ?
-Önce sanat galerisinde görücüye çıkacaklar , ne kadar insan o gün orada olursa o kadar kazanç sağlamış olacağım.Bir kaçı da açık artırma da satışa sunulacak .Kazandığım kazançla da kendi galerimi açacağım. Prenses  gözlerin önce içimi aydınlattı sonra da içimdeki çocuğu uyandırdı.İyi ki o gözleri gördüm.Akşam bunu tekne de kutlarız diye düşündüm.Bana akşam yemeğinde eşlik eder misin?
-Çok isterim.
Atölyeden sonra akşam buluşmak üzere yeniden eve döndüm.Umutla Ela'da bahçede çay keyfine geçmişlerdi.Umut gittikten sonra bir süre Ela'nın sorgusuna maruz kaldım.Sonra da tabi ki benim ,Umut'la neler olduğunu sormamak olmazdı.
Akşam için mavi düz bir elbiseye,siyah topuklu ayakkabılar tercih ettim.Artık akşam için hazırdım.Tekne de bir yemek için fazla şık olmuştu.Özgür'ün araba kornasının sesiyle dışarı çıktığımla Özgür'ün de fazla şık olduğunu gördüm.Sanırım bugün ikimizde fazlasıyla özenmiştik.
-Prenses anlaşılan bugün gözlerim sadece size esir olacak.
-Sen de fena sayılmazsın.
Özgürü daha önce bu kadar şık görmemiştim.Siyah pantolon ,beyaz t-şort ,siyah bir ceket,yeni boyanmış ayakkabılarla oldukça karizmatik duruyordu.
Tekneye geldiğimde de özenle hazırlanmış yemek masasını gördüm.Bu kadarını tahmin etmiyordum.Sandalyemi çekti centilmenliğinden bugün ödün vermemeye kararlı görünüyordu.Yemekte de balık vardı.Bir deniz adamından aksi beklenemezdi. Yemeklerimizi yedikten sonra teknenin ön tarafında duyacaklarımdan habersiz denizin dalgalarını seyrediyordum.
-Defne bana dön ve gözlerini kapat.
-Neden?
-Sorma anlayacaksın sadece dediğimi yap.
Gözlerimi açtığımda gördüğüm karşısında tüm vücudum taş kesilmişti.Özgür'ün elinde bir yüzük, gözlerime bakıyordu.Ve söze başladı.
-Prenses gözlerini gördüğüm gün ben oraya hapis oldum.Çıkmayı denedim ama yapamadım.Karanlığıma güneşim oldum.Şimdi bir ömür gözlerinle aydınlanmak istiyorum.Benimle evlenir misin?
Duyduklarım karşısında ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı.Gökyüzünde ki patlama sesiyle irkildim ve kafamı kaldırdım havai fişeklerin gökyüzünü anlatmasını izledim.Ardından şu cümleyi işittim.
-Bu gece gökyüzü bizim için aydınlanıyor.Güzel perim seni seviyorum.
Aklıma gelen tek şeyi yaptım.Hiç cevap vermeden hızlıca tekneden indim, koşup oradan uzaklaştım .Yaptığım karşısında Özgür'ün ne kadar kötü hissetmiş olacağını tahmin ediyordum.Lakin o an içimden gelen tek ses sadece kaçmamı söylüyordu.Belki  şaşkınlık, belki korku ,belki de ne hissettiğini anlayamamak.
Eve vardığım da ise odama kapanmaktan başka bir çare bulamadım.Ela bir saat kadar kapıyı açmam için uğraştı.Hiç sesim çıkmadığı için daha fazla telaşlandığının farkındaydım. Bir saat kadar sonra kapıyı açtım ve iyi olduğumu söyledim.Ela ısrarla ne olduğunu sorup durdu.Tek kelime etmeden odama yeniden döndüm.Sabah Ela erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamıştı.Anlaşılan beni konuşturmak için uğraşıyordu.Kahvaltı boyu gözlerime baktı.Kahvaltı bitene kadar suskunluğum devam etti.Sonra Ela kolumdan tutup bahçeye çıkardı.
-Seni dinliyorum kardeşim dün akşam ne oldu?Niye bu haldesin?
-Özgür dün bana evlenme teklif etti.
-Sen ciddi misin?Bu çok güzel bir şey , herhalde kabul etmişsindir.
-Kaçtım.
-Kaçtın?Hiç bir cevap vermeden kaçtın öyle mi neden?
-Bilmiyorum..
Ela uzunca bir zaman konuşmayı devam ettirdi.Aslında bunu neden yaptığımı o da biliyordu.
Bir an gelir ya tozlu raflara kaldırılmış geçmiş yeniden kendini hatırlatır.O vakit ne yapacağını bilemezsin.Kaçıp uzaklaştığında yok olacakmış gibi koşmak istersin.Yaşadığım tam da buydu.Özgür en büyük yaramı hatırlatmıştı.Şimdi o yara orada iken hangi yola gitmeyi tercih edeceğimi bilemiyordum.Kafamda binlerce soru vardı.Bir gün biri gelecek ve bu yol ayrımında seçim yapmam gerekeceğini biliyordum.Ama bu kadar erken olacağını tahmin etmedim.
İçimdekileri anlatmaya öyle çok ihtiyaç duyuyordum ki ama dile gelmiyorlardı.Dilim lal olmuştu.Ancak yazarak anlatabilirdim.Benim derdimi ancak kalemle kağıda dökülen mürekkep anlayabilirdi.
O akşam ilk kez kendim için mektup yazdım.Günlük tutmaya başlamak da hikaye yazmak kadar rahatlatıcı olacaktı.
"Ben Defne
Bugün ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.Hayat için planlar yapmıştım ama aşk için plan yapmamıştım.Aşkın  planı yoktur. Bundan kısa bir zaman önce geçmişime gelecekten bir kitap yollamıştım.Sonra mı?Bugün yeniden hatırladım. Şimdi yeni bir yola başlamak mı?Yeniden yaralanma ihtimalini kabul etmek mi?O kadar cesaretim var mı?
Ben Defne
Yapacağım deyip vazgeçmemenin faydasını gördüm.Başardım.Hayata dair korkmayı bıraktım.Aşkta hayata dairken korkuyorum.Duyduğum sözler dünyanın en güzel sözleriydi.Aldığım teklif ise her kızın hayal ettiği soruydu.Ben de bu soruyu duyacağım anı hep hayal ederdim.Bir süre önce bırakmışken tam da vazgeçtiğimde duydum.Şimdi bu soruya ne cevap vereceğimi bilmiyorum.
İçimde ki enkaz yeniden toparlanıp yuva olur mu?Peki ya yeniden enkaza dönerse?Korkup kaçmak mı yoksa korkumun üzerine yürümek mi? Bu soruya  bir cevap arıyorum.
Özgür'e karşı ne hissediyorum?Onu mutlu edebilir miyim?Onunla mutlu olabilir miyim?
Bu sorulara tek cevabım var.Bilmiyorum... "
O gece çok düşündüm.Cevap bulamadıkça boğuldum.Nefes almak için kendi mi bahçeye attım.Sabaha kadar bahçede durdum.Düşünceler üşüdüğümü hissetmemi engel oluyordu.Gün ışırken Ela arkamdan gelip sarıldı.Sorularıma cevap bulmama her zaman ki gibi  yardım etti. -Defne kardeşim ben de bundan çok korkarken sen bana Umut'a şans vermem gerektiğini söyledin.Sonu ne olursa olsun kaçma, korkunun üzerine git dedin.Şimdi sen de öyle yap gelecekte ne istediğini düşün ve akışına bırak.
Tüm gün iş yerinde düşünmeye devam ettim.Zor oldu ama karar verdim.İş çıkışında Özgür'ü teknede bulacağımı düşündüğüm için ilk oraya gittim.Lakin orda değildi.İkinci ihtimal ise cafe gitmiş olmasıydı.İkinci ihtimalde yanlış çıktı orada da değildi.Ela'da oradaydı.Gündüz geldiğini sonra atölyeye gideceğini söylemiş.Tabi bu neden aklıma gelmedi?Başka nerede olabilirdi?Yeniden kendini karanlığa kapatmıştı.Üçüncü adresim atölye oldu.Arabası kapının önündeydi.Kapı da aralıktı.Yavaşça içeri girdim.
-Ben geldim.
-Defne...
-Beklemiyordun galiba ama geldim.Uzatmadan konuya gireceğim.O gün kaçtım.Çünkü ne yapacağımı bilemedim.Sonra çok düşündüm ve soruna vereceğim cevabı buldum.Tabi hala geçerliyse...
-Evet geçerli.
-Bir ömrü bu ukala adamla geçirmeyi kabul ediyorum.
-Yani evet mi demek oluyor?
-EVET.
O an öyle bir sarıldı ki gökyüzünde uçan bir kuş misali göklere yükseldiğimizi hissedebiliyordum.Ama asıl her şey şimdi başlayacaktı.Aileler öğrenecek ,yüzükler takılacak,düğün hazırlıklarına başlanacak.
Özgür cebinden yüzüğü çıkarıp elleri titreyerek parmağıma taktı.Ellerimden öpüp yeniden sarıldı.İşte o an doğru bir karar verdiğimi anladım.Bir erkeğin gözlerine mutluluk gözyaşları dolduğunu görebilmek dünyanın en gerçek mutluluğudur.   

TORTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin