16- chanyeol's camera / 1

814 93 19
                                    

Chanyeol's Camera (Chanyeol'un Bakış Açısı)

Baekhyun hastaneye kaldıralı tam üç gün oldu. Komada. Ne yapsam bilmiyorum, kalbim sıkışıyor. Daha kaç gün önce ellerim arasına alıp milyon kere öpebiliyordum ya güzel kokulu ellerini. Şakakları dudaklarımdaydı hep, yanıbaşımda. Ne yapacağım bundan sonra, yanımda olmazsa?

Kaldıramazsa ne yapacağım?

Uyansa da gülümsese bir kere, açsa ağzını ve adımı söylese. Saat üç, kalbimi birleştirse, üstüne öpse. Yapamayacak mı? Ya adımı duyamazsam bir daha ağzından? Ya bir daha açmazsa gözlerini ve sarılamazsa bana? Ne yaparım ben? Dayanamam. Yemin ederim dayanamam.

Çok özlerim onu.

Başım kalkıyor yavaşça, adımı sesleniyorlar. Ama duyamıyorum net, gözyaşlarım yanaklarımda. Adım onların ağzından dökülüyor, sevdiğimden değil. Aşkım kırılıyor. Kalbime düşüyor her kalbinin çarpışı. Bana zarar mı bu kadar sevmek? Kalbime zarar mı? Kocaman camın önünde onu izliyorum. Herkes soruyor, cidden sevgili miydiniz? Aranızda neler vardı? Cevaplayamıyorum bile.

Cevaplarsam üzülür müydü diye düşünüyorum çünkü. Üzmekten korkuyorum, kaybetmekten daha çok.

"Chanyeol." Sırtımda hissettiğim elle bakışlarımı camdan ayırıyorum. Joonmyeon'un tek eli sırtımı okşarken kızarık gözleri camda. Camın arkasındaki beden hareketsiz, neşesiz, beklemede. Yanımda değil. Özlüyorum sadece, çok özlüyorum ve iyileşmesini diliyorum. Suho ise tekrar dolan gözleriyle bana gülümsüyor.

"İyileşecek Chanyeol. Doktor bir an şoka girdiği için öyle olduğunu söyledi. Uyandığında her şey düzelcek. Görmek istersen yanına girebilirmişsin."

Gözlerim doluyor. Kıyamıyorum ona ki ben. Orada öylece yalnız başına yatıyor olmasına, ona kıyamıyorum. Kalbimi paramparça yapıyor. Üzülüyorum, acıyor. Pişmanlık da duyuyorum yanında. Üzülmesin diye öpmemeyi tercih ederdim onu. Yaşanmasın diye bunlar, üzülmesin diye o hiç söylemezdim sevdiğimi başından. O bana hayran hayran bakmaya devam eder, ben de acımla otururdum. Bu anı yaşamamak için her şeyi yapardım ben öncesinde. Ama şimdi elimden gelmiyor bir şey. Camın arkasındaki hareketsiz, soluk bedenini görünce elimden en ufak şey bile gelmiyor.

Suho'ya kafa sallayarak elindeki önlükle birlikte boneyi giyiyorum. Mırıldanıyor. "Aşka da ihtiyacı varmış iyileşmek için. Elini tutup ona hissettirmen gerekiyormuş. Ne zaman hissederse o zaman açacakmış gözlerini, uyanacakmış." Duyduklarım içimde kocaman bir umut oluşmasına neden oluyor. Onun beni hissettiğini biliyorum çünkü. Bana her vakit inandığını, elimi itmediğini biliyorum.

Giydiğim kıyafetler üstümdeyken kapıyı açıp içeriye giriyorum. Kapı kapanıyor. Soluk tenini izliyorum bir süre, yanına gidemiyorum. Ama beni çıkarırlarsa korkarım, hızla yanına gidip koltuğa oturuyorum. Ellerim soğuk elini kavrıyor. "Sevgilim," mırıldanışım odada yankılanırken kalbim çok ağır. Odadaki makinenin sesleri nefes seslerimden daha sert. Baekhyun'un kapalı gözleri birbirine kenetlenmiş, açılacak gibi değil.

Aklıma gelen her şeyi sıralıyorum. Mantıklı değil çoğu, o an oluşan cümleler.

"Yanındayım biliyorsun değil mi?" Ellerim arasındaki elini dudaklarıma yaslarken öpüyorum yavaşça. "Ellerini hep tutacağım, ne olursa olsun bırakmayacağım. Kalbimi bırakabilir miyim sanıyorsun? Ellerin arasında kalbim. Yapabilir miyim?" Gözyaşlarım görüşümü bozuyor. Tam göremiyorum güzel yüzünü. Kalbimi bırakmak ölüm benim için. Değil mi?

"Ölebilir miyim?" Yapamam. Onu bırakıp da gidemem.

Gözlerimi sertçe kapatarak buğulanmış halini düzeltiyorum, ardından yüzüne yaklaşarak burnumu yanağına dayıyorum. Kokusunu içime çekerken sadece daha fazla canım acıyor. Bir daha soluyamam kokusunu diye, benden gider bir anda diye çok korkuyorum. Ölecek gibi oluyorum, nefeslerim gidiyor. İçimi sıkıntı basıyor, mahvoluyorum.

"Bir tanem, şimdiden kalbim çıkacak kadar özledim seni. Ne olursun aç gözlerini bir an önce." Dudaklarımı boynuna bastırarak burnumdan derin bir nefes çekiyorum. Kıyamıyorum bile koklamaya ama canım çok acıyor, hissetmezsem yapamam bile. "Eğer uyanırsan senden başkasına göz ucuyla dahi bakmam. O kadınla olan işimden ayrılırım, seni üzeceğini bildiğim fakat zorunlu olan şeyleri bile yapmam. Yeter ki aç gözlerini."

Çaresizce çıkıyor sesim, kalbim ağrıyor. "Çok özlerim ben seni. Çok özlerim." Ellerim yüzünü kavrarken dudaklarından başlayıp yüzünde öpmediğim yer bırakmıyorum. "Özletme lütfen bu kadar. Koca adam olmuşum, dayanamıyorum ama acıya." Alnında dinlenirken dudaklarım makinenin seslerinde değişim olmuyor. Kalbi okşanıyor dudaklarım tarafından, minik minik öpüyorum.

Gözyaşlarım tekrar süzülürken yanaklarıma, acıyla yere çöküyorum. Dayanamıyorum, çok acıyor. Kalbim acıya katlanamıyor. Nefeslerim gidiyor, oturduğum yerde ellerini kavrayıp sıkıca tutuyorum. Tüm bedenim cayır cayır yanıyor. Ölüyorum. Daha ne yapabilirim ki? Elleri ellerimde henüz, yaşayacak.

Kalbini de bırakmadığım sürece, ki asla bırakmam, yaşayacak.

Ama ben? Ben ne yapacağım şimdi?

Hidden Camera | ChanBaek √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin