17- hospital's camera / 1

982 105 36
                                    

Dudaklarımdan çektiğim bardağı mermere bırakırken oturduğum koltuktan kalkarak terasta gözlerimi gezdiriyorum. Hava almaya ihtiyacım var. Benim Baekhyun'a ihtiyacım var. Fakat iki hafta olalı kıpırdamadı bile. Yokluğunda yapamıyorum, yiyemiyorum, uyku uyuyamıyorum. Hastanenin önünde bekleyen fanlarımızla da konuşamıyorum; çünkü bir açıklamam yok. Gidip ellerinden tutmak ve onun güçlü biri olduğunu söylemek istiyorum; ama yapamıyorum. Ellerimden kayıyor.

Baekhyun ile geçirdiğimiz güzel günler aklıma geliyor. En başından teker teker hatırlıyorum hepsini.

Ve hepsinde çok güzel. Hepsinde.

İçeri son anda girmişti, benden sonra. Dikkatlice eğildikten sonra yüzündeki cezbedici gülümsemeyle bana bakan beden o saniyede kalbimi çalmıştı bile. Şimdi bile düşününce tüylerim diken diken oluyor. O kadar heyecanlanmıştım ki, ya tanışamazsam onunla diye çok korkmuştum.

Kendini tanıttı tabii sonra, adı çok hoşuma gitmişti ve bu yüzden kendi adımı söylemeye utanmıştım. Belli etmedim ama o gün. Çünkü yanlış anlayabilirdi adımı söylemezsem.

Kendime gülüyorum ve düşünmeye devam ediyorum. Fakat düşünülecek pek bir şey kalmamış güzel gözleri dışında. Çünkü zaten ben gözlerinde kaybolmuşum onun. İlk görüşümde de, sonrakilerde de. Aşık olmuşum sırılsıklam.

Aynen o gün olduğu gibi.

Aklıma gelen kısa süreç bedenimin titremesine neden olurken güçlükle nefes alıyorum. Kollarım gökyüzüne açılıyor. Gökyüzü bile onu hatırlatıyor bana. Benim güzel mavi adamım. Neşe kaynağım, nefesim, hayatım, her şeyim. Benim umudum.

Ve bir süre gökyüzünü izledikten sonra koşmaktan berbat olmuş durumdaki adamı görüyorum. "Chanyeol sana bir haberim var." Joonmyeon'un dediği şey kocaman açılmış gözlerimle ona bakmama neden oluyor. Merak tüm hücrelerime yayılıyor, deli gibi merak ediyorum. Her şeyi bilmek istiyorum; fakat nefes almaya çalışmaktan söyleyemiyor. "Baekhun'a mı bir şey oldu yoksa?" Söylediğim şey midemin bulanmaya başlamasına neden oluyor.

"Ne saçmalıyorsun şapşal! Baekhyun hazır. Seni bekliyor."

Tüm bedenim titriyor. Düşünemiyorum, yapamıyorum. Titreyen dudaklarımla konuşuyorum. "Ne?" O benim aksime gülüyor. "Baekhyun uyanık." Dediklerini anlayamıyorum, ihtimal veremiyorum. Tüm umutlarım yıkılırken gelip de bana bunu söylemiş olması beni deli ediyor. Aklım oynuyor.

"Uyandığında ilk önce çok şaşırdı. Yanına gidip konuştum. Kaç haftadır yatıyor olduğunu duyunca şok oldu. Seni sordu hemen. Bir işin olduğunu ama hep yanında olduğunu söyledik. Duş aldı, koluna yeni serum takıldı ve kanı da alındı. İyi olacak."

Bir şeyler daha diyor ama hatırlamıyorum. O kısımlar beynimde değil.

Neden o kısımlar yok biliyor musunuz?

Çünkü o konuşmaya devam ederken ben çoktan orayı terk ediyorum. Koşar adımlarım günlerdir uyuduğum yere gelince camın arkasının dolu olmadığını görünce donakalıyorum. Normal odaya geçmiş olduğu geliyor aklıma. Hemen odasını bulmaya çalışıyorum. Odayı bulduğumda içeri dalıyorum.

Kanlı, capcanlı karşımda duruyor.

"Baekhyun..." Nefesimi bulmuşcasına seviniyorum. Kalbim geliyor bana yeniden. Kalbim çarpmaya başlıyor, eski hızına geri dönüyor. O esnada gülen yüzüyle karşılaşıyorum. Neden güldüğü hakkında bir fikrim yok. Ama bu çok hoşuma gidiyor.

"Chanyeol, özlemedin mi ki beni? Orada duracağına gelsene."

Heyecanlı sesine karşılık dolan gözlerimle ona bakıyorum. Kalbim çıkacak gibi. Birden bire eskisi gibi mutlu halleriyle onu karşımda görmek çok güzel. Adımlarım yavaşça ona ilerliyor ve oturacak bir koltuk konmadığını fark edince yatağa oturarak yüzüne bakıyorum. Gülümsemem büyürken ellerini ellerim arasına alarak dudaklarıma götürüyorum. "Nasıl bu kadar mutlu olabilirsin?" Dolu gözlerimle söylediğim şeyden sonra ona iyice yaklaşarak izin veriyorum.

Kolları boynuma dolandığında boynu burnuma denk geliyor. Boynuna yüzümü gömüp bekliyorum, ellerimle belini okşayarak dudaklarımı boynuna bastırıyorum. Duş jeli kokan vücudu kokusunu içime çektikçe bayılacak gibi olmama neden oluyor. "Seni çok özledim." Dediğim şeyle kolları sıkılaşıyor ve iyice kendine çekiyor beni. "Hep yanımda mıydın?" Mırıltısına şaşırarak karşılık veriyorum.

"Eve sadece birkaç kez gittim, onun dışında yanındaydım meleğim." İstemsizce gözyaşlarım akıyor gözlerimden. Mutluluktan öleceğim şimdi, daha ne yapabilirim? Uyanmış, dönmüş bana.

"O yüzden mi bu kadar mutluyum? Yalnız hissetmiyorum ve bu çok güzel." Dedikleri gülümsememe neden oluyor. Boynuna bir kez daha bastırıp dudaklarımı geri çekiliyorum. Yüzünü yavaşça ellerim arasına aldığımda dudaklarındaki gülümsemeye hayranlıkla bakıyorum ve aklım gidiyor. Öyle güzel ki, anlatamam. "Yalnız değilsin. Bir saniye bile bırakmaya gönlüm el vermedi sevgilim. Hep yanında durdum uyanmanı bekledim."

Mırıldanışım bittiğinde ellerim arasına aldığım yüze eğilerek dudaklarını dudaklarıma bastırıyorum. Bana değen dudakları aklımı yitirmeme neden oluyor. Güzelliği aklımı alıyor. Ardından yumuşak öpüşü kesiliyor ve gözlerime bakıp dolu gözleriyle gülümsüyor. Neden ağladığını soramıyorum. Çünkü belli.

Birden acı çeker hale dönüyor.

Dudakları büzülüp çenesi titremeye başlıyor. Ağzından sıkça nefes almaya başlıyor. Bakışlarım o kadar şaşkın ki belki bundan da korkar diye düşünerek düzeltiyorum. Tek yapabildiğim birkaç saniye boyunca hareketsiz kalmanın dışında omuzlarına elimi değdirmek. "Baek, tanrım neden böylesin?" Dediğim şeyle büzük dudakları açılıyor ve adımı söylüyor ilk önce.

"Çok korkuyorum benden gitmenden." Gözyaşları deli gibi akarken gözlerinden kendime gelip onu rahatlatmak için gülümsüyorum burukça. "Asla korkmaman gereken şeylerden korkuyorsun." Birden değişen ruh hali garibime gitmiyor, onu anlıyorum çünkü. Güzel mi güzel adam, çok yakıyor beni. "Ama Chanyeol, başkan çok ciddiydi. Gruptan birimizi atacak! Ben gidersem ne yapacaksın? Benden uzaklaşacaksın! Yanında olamayacağım ve sen de meşgul olduğun için göremeyeceksin beni."

Rahatça eğilip kollarımı beline doluyorum. Yatar pozisyona gelip başını yan döndürerek omzumda dinlendiriyor. Sesli burun çekişleri içimi titretiyor ama ben onu aldığım için sonunda, çok mutluyum. Geri kazanabildiğim için onu...

"Bebeğim benim," Dudaklarım saçlarında dinleniyor kısa bir süre. Sonra devam ediyorum konuşmaya. "Eğer sen gruptan gidersen, ben de grupta kalmam. Hiçbirimiz kalmayız. Buna izin vereceğimizi mi sanıyorsun?" Kolları sıkılaşıyor ve başını çekerek yüzümle aynı hizaya geliyor. "Cidden mi?" Dolu gözleriyle umutluca gözlerime bakıyor. Benim tek bir şansım kalıyor. Ölümü bile sorsa, bu bakışlar altında evet cevabını vereceğim aşikar. Gülüyorum.

"Evet sevgilim."

Bu gece rahatça uyuması için yanına yatarak onu kollarım arasına alıyorum. Başını göğüsüme yaslarken yumuşakça tutunuyor bana. Gülümsüyorum. "Ben de seni özledim Channie," mırıldanışı kulaklarıma doluyor. Fakat öyle mayışmışım ki cevap veremiyorum. O esnada başını yasladığı yeri seslice öperek elini belime sarıyor.

"Hem de çok özledim."

Hidden Camera | ChanBaek √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin