29

7.6K 531 26
                                    

29

Jeongguk, Taehyung'un beğendiği fotoğrafı görmüş ve bir süre fotoğrafa, ardından da alttaki Taehyung'un kalp koyarak attığı yoruma baktı. Bir süre sadece telefonuna bakarken yanına Jimin'in sandalyesini çekerek oturduğunu görünce yutkundu ve telefonu kapattı.

Jimin onu süzdü. "Kook, bir şey mi oldu?"

Jeongguk kararsızlıkla hyunguna baktı. "Beni Taehyung ile tanıştıran sendin... O yüzden... Şey..." Burnunu kırıştırdı ve iç geçirdi. "Min Jae'yi tanıyor musun?"

Jimin dudaklarını büzdü. "Hayır... Tanımalı mıyım?"

"Sanırım kuzeni ama bilmiyorum hyung... Tüm gece birlikteydiler ve bu beni nedensizce rahatsız ediyor." Jeongguk telefonunu açıp fotoğrafı Jimin'e gösterdi ve dudaklarını büzdü.  "Taehyung'a güvenmediğimi düşünme, tamam mı? Sadece..." Nefesini dışarı üfledi. "Bilmiyorum hyung."

Jimin fotoğrafı ve Taehyung'un yorumunu gördükten sonra telefonu tekrar Jeongguk'a uzattı. Taehyung'u burada tanımıştı ve tanıştıkları zamandan beri Min Jae adında birisinden bahsettiğini hatırlamıyordu. "Sadece kuzeni olduğuna eminim. Önemli birisi olsaydı bana söylerdi. Ve bilirsin, önemli şeyleri hatırlarım." Jimin Jeongguk'u rahatlatmak için gözlerini bile küçültecek kadar geniş güldüğünde Jeongguk da gülümsemişti.

Ama aniden küçük olan bir şeyi fark etti. "Hyung... Neden buradasın?"

"Çalışmaya gelmiş olamaz mıyım Jeongguk-ah?" Jimin gözlerini devirdi.

"Ama hyung... Yoongi-ssi burada."

Jimin her ne kadar küçük olsa da etkili eliyle Jeongguk'un ensesine vurdu. "O senin büyüğün şapşal! Saygılı ol. Ve burada olduğunu biliyorum ama yine de yazıları geçirmem ve ona vermem gerek."

Jeongguk kafasını salladı. "Lütfen artık aranızı da düzeltin."

Jimin ona gözlerini devirdi ve tekrar kendi yerine geçerek çalışmaya devam etti. Etrafında gidip gelen kişiler olsa da kendisini işine odaklamıştı.

Bir saat boyunca yazılarını düzenleyerek bilgisayara geçirmiş, sonunda sıkılarak yan masadaki Jeongguk'a göz ucuyla bakmak için kafasını çevirmişti.

Ama gördüğü şeyle kaşları çatıldı. Jeongguk hala o fotoğrafa bakıyordu.

Jimin kararsızlıkla ona baktı. Yüzü asıktı ve kendi kafasını karıştıran şeyler düşündüğüne emindi. Ama yine de ona söyleyeceği hiçbir şeyin etkili olmayacağını da biliyordu.

Kendi bilgisayarından yazıları e-posta olarak Yoongi'ye atmış, ardından da dosyalarını eline alarak gergin hissetse de yüzünü ifadesiz tutarak ayağa kalkmış, Yoongi'nin odasına gitmişti.

Kalbi hızlı atsa da sakin kalmaya çalışıyordu.

Fazla beklemeden camdan olmasına rağmen siyah olan kapıyı iki kez tıklattı.

"Gel."

Sevdiği boğuk sesi duymak tüylerini dikenleştirirken içeri girdi ve gözlerini bilgisayarından ayırmayan Yoongi'ye kapı kapatıncaya kadar bakmadı.

Sonunda kafasını kaldırıp baktığında, tamamıyla siyah giyinmiş, siyah saçlı ve siyah çerçeveli gözlüklü Yoongi'yi görmeyi beklemiyordu. Siyahın ona gerçekten çok yakıştığına tekrar şahit olurken alt dudağını ısırdı. "Size yazıları e posta olarak gönderdim."diye mırıldandı Jimin.

Konuşmasıyla beraber Yoongi'nin gözleri ona anında dönmüş, beklemediği kişiyi karşısında gördüğü için gözleri biraz büyümüş, kalbi krize girmiş gibi kasılarak hızlanmıştı.

İkisi de birbirlerinin gözlerine bakarken ortadaki saf sevgiyi görmezden gelmeyi tercih ediyorlardı. Jimin masaya doğru ilerlerken Yoongi özlemle sevdiği adamı görmenin verdiği heyecanla onu izliyordu. "Ayrıca bu ay için olan çoğu yazıları, fotoğrafları ve görsel tasarımı inceledim."diyerek elindeki dosyaları masaya bıraktı.

"Kendini çok yoruyorsun."

Jimin dudaklarında dilini gezdirirken Yoongi sandalyesinde küçüldüğünü hissediyordu. "Düşüncelerimin dağılmasına yardımcı oluyor."dedi Jimin ve hafifçe gülümsedi. "Eğer başka bir yazıya bakmamı istemiyorsanız-"

"Burada olduğum sürece depertmana gelmeyeceğini sanıyordum."

Sarışın olan gözlerini kocaman açtı. Duyduğu şey gerilmesine, aynı zamanda da heyecanlanmasına sebep oldu. "Sen- Yani siz bunu nereden biliyorsunuz?"

"Jimin-ah..." Yoongi karşısında şaşkınlıkla ona bakan sarışını süzdü. "Öğle yemeği yedin mi?"

"Hayır."

"Tamam, beş dakikalığına beni bekle ve sonra birlikte yemeğe gidelim."dediğinde Yoongi, Jimin daha ne kadar şaşıracağına emin olamıyordu.

"Tamam."dedi Jimin ve tam arkasını dönmüş, bir adım atmışken aklına gelen şeyle durdu ve tekrar siyah saçlıya döndü.

Yoongi de tekrar ona baktı ve bir şey söyleyeceğini anladığında kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Bir şey mi soracaksın?"

"Evet... Taehyung'u aramızda en iyi tanıyan sen olduğun ve Jeongguk'un kendisini üzmesini istemediğim için bir şey öğrenmem gerek."

Yoongi kaşlarını çattı. "Ne oldu?"

"Min Jae'yi tanıyor musun?"

"Evet." Yoongi bir süre durdu. "Jeongguk mu soruyor?"

Jimin kafasını salladı. "Taehyung ile attığı fotoğrafa bakıyor. Onun için endişelenmeye başladım..." İç geçirdi. "Sadece kuzeni, değil mi?"

"Şey..." Yoongi saçını kaşıdı ve alt dudağını ısırarak sarısına baktı. "Aslında Min Jae, Taehyung'un üvey kuzeni ve eski sevgilisi."

tomorrow | taekook+yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin