Hayat bir tuvalet pompası gibidir.
Senin üstüne baskı yapa yapa içinden bir şeyler emer sürekli. Ona ne kadar karşı koymaya çalışsan da fiziğin kanunlarını yıkamazsın.
Ve gün gelir tamamen tüketildiğin ana kavuştuğunda elinde kalmış tek şeyin özün olduğunu görürsün .
O, gerçekten el değmemiş, kimseye göre şekillenmemiş benliğindir.
Ama onu gördüğünde ne olur biliyor musun?
Sadece korkup kaçarsın. Sana vereceği rahatsızlığa katlanamazsın. Sana hissettireceği acizliği kabullenemezsin.
Sen her zaman kendini bir şey sanmak istersin.
Ama hiçbir şey değilsin.
Özün küçücük. Bebek.
Tertemiz değil ama. Kipkirli. Kibirli.
Bırak. Anlamı yok.
O özün bir anlamı yok.
Çünkü senin gücün yok. Özünü kontrol edemeyeceksin.
Özünün varlığını kabullenemeyeceksin. Bir özünün var olmamasını tercih edeceksin.
Çünkü kolay olanı o.
Yaşamak isteyeceksin, ölmek isteyeceksin. Sürekli bir şeyler isteyeceksin. Hiçbir şeyin her şey olduğu yere kadar.
Derin bir nefes al yokluğunda. Seni sen yapmak için buralara kadar geldin sonuçta.
Buldukların hayal kırıklığı olmamalı, bir ders olmalı.
Gözünle gördüğün, teninde hissettiğin, kokusunu aldığın her şey bir deneyimsizlik idi.
Artık tecrübe kazanabilirsin.
Artık kendini hiçlik içinde her şeye kavuşturabilirsin.
Belki.
Belki de eskiden başka bir şey olmayacaksın. Korkaklığından ve açgözlülüğünden dolayı.
Seni suçlamıyorum. Seni suçlayacak kişi ben değilim. Seni suçlamaya hakkı olan herhangi bir insan yok. Herkes kendi yalanını gerçek yapmak için kendini kandırırken kimse seni yargılayamaz.
İçin rahat olsun. Kedi sahiplendiğin sürece mutlu olacaksın.
Elveda.