Saklandığım duvara iyicene sinmiştim. Karşımdaki ikili motorsikletine yaslanmış, ellerindeki beyaz paketi deri ceketli adama uzatıyordu.
Gözlerimi sıkıp ne olduğu idrak etmeye çalışıyordum. Biraz daha dikkatli bakınca uyuşturucu olduğu bariz belli oluyordu.
Ne bok yiyeceğimi şaşırmıştım. Bravo bana bir kere daha küfür etmiştim bu sokağa girdiğime.
Korkudan kaçmak için sindiğim duvardan ayrılarak, hızlı bir o kadarda sessiz adımlarla geri geri ilerlerken ayağımın çarptığı bira tenekesi siren sesi gibi yankılanmıştı sokakta.
"Hay senin."
Mırıldanışımın ardından bakışlarım hemen karşı taraftaki çete'ye kaymıştı. Az önce iş konuşan hepsi, şimdi pür dikkat bana şaşkınca bakıyordu. Ben korkuyla oturduğum yerde yutkunurken içlerinden biri bana doğru gelmeye başladı.
Kalbim haddinden fazla atarken daha fazla dayanamayarak korkuyla kolumu gözlerimin üzerine kapatmış ve olacakları beklemeye başlamıştım.
Dibime kadar geldiğini anladığım adamın yakalarımdan tuttuğunu hissedince afallamıştım, daha sonra bedenimi sert bir şekilde duvara yapıştırmıştı.
İşte o an vücudum acıdan kas katı kesilmişti.
"Jimin! Siktir et şunu acil tüymemiz lazım!"
Gözlerimi aralayıp arka tarafa baktığımda kırmızı saçlı çocuk ağzını aralamış bir şeyler geveliyordu.
Sanırım Jimin dediği kişi şuanda yakalarımı sımsıkı tutan çocuğun ismiydi.
"Hey sen..sen şu dünkü sürtüksün"
Alaylı sesi kulağıma iliştiğinde eğdiğim başımı yukarı kaldırıp, sıktığım gözlerimi aralayarak koyu kahveliklerine sabitlemiştim.
"B-ben sürtük değilim, bırak beni"
Sesim ona karşın fazlasıyla korkak çıkıyordu. İteklemeye çalışsamda nafileydi çünkü fazlasıyla güçlüydü şerefsiz!
'Her kadın sürtüktür'
Bir süre yüzümü inceledikten sonra sıkıca tuttuğu yakalarımı bir anda bırakmıştı. Buda sertçe yere düşmeme sebep olmuştu.
Ellerimi birbirine sürtüp temizlemeye çalışırken Jimin önüme çömeldi. Yüzümü kapatan saçımı kulağımın arkasına koymaya yeltendiğinde kolumla sertçe geri itmiştim onu.
"Çekil, dokunma bana!"
Tiksiniyordum onun gibi biri asla insan olamazdı!
"Pekala" dedi. Sesi az öncekinden daha durgun çıkmıştı. Boğazını temizler gibi yapıp konuşmasına devam etti:
"Babanın bize olan borcunu biliyosun değilmi küçük Hei!"
"B-Biliyorum." dedim yaşlı gözlerim anında yeri bulmuştu.
"Bu borcu ödeyemeyeceğinizide biliyorsundur o zaman!"
Biliyordum asla ödeyemezdim anladığım kadarıyla babamın ona yüklü miktarda borcu vardı. Yoksa neden bizim gibi garibanlarla uğraşsın ki? Bu yüzden cevap vermeyip sessizliği seçmiştim.
"Sana bir teklifim var eğer kabul edersen şu bunak ihtiyarın yaşamasına izin veririm. Eğer kabul etmezsen.."
Elimle durdurmaya çalıştım "Lütfen ona birşey yapmayın yalvarırım"
"Eğer kabul etmezsen sonuçlarına katlanırsınız."
Gözümden bir kaç damla daha yaş süzülmüştü, yaşadıklarım cidden fazla geliyordu artık. Neden birinden kurtuldum derken başka bir olay karşıma çıkmak zorundaydı ki?
"Yarına kadar düşün bu teklifimi."
Cebinden çıkarttığı kağıdı önüme atmıştı bir adres yazıyordu "Bu adresteki barıma gelirsen teklifimi kabul etmiş olursun."
"Teklifin nedir?"
Burnumu çekip zorlukla konuşmuştum
Dudaklarını yalayarak "Gelirsen öğrenirsin." diye cevap vermişti.
Ayağa kalkıp yere saçılan çantama tekmeyi vurduğu gibi siyah motoruna binmiş ve tekrardan bana bakmıştı. Ben bir şey demesini beklerken o sadece sırıtmıştı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
