Bonayla iki saatir deli gibi sevişiyorduk boşaldıktan sonra üzerinden kalkıp üstümü giyinmeye koyulmuştum. o ise yatakta dikelmiş parmağını ağzına götürmüş beni izliyordu.
"Eşsizsin Jimin senin ile sevişmeyi hiçbir şeye değişmem."
Tişörtümü üzerime geçirdikten sonra ona taraf dönüp "Ben yokken hergün farklı bir adamın altında kıvranan senmi söylüyor bunu?" demiştim.
Bazen onu öldürmemek için kendimi zor tutuyorum!
Siyah ceketimi üzerime geçirip kapıyı sertçe vurduğum gibi kendimi dışarıya atmıştım.
Cebimden çıkardığım izmariti dolgun dudaklarımın arasına alıp yakmıştım.
Tanrım resmen yaşama sebebi. İçmediğim zamanlar başım çatlayacakmış gibi oluyordu.
Sağ elim cebimde, bizimkilerin yanına doğru ilerlerken az ilerde konuşan ikili dikkatimi çekmişti. Gözlerimi kısarak tanımaya çalışıyordum.
Vay orospu. Ortama alış dedik gidip en yakın arkadaşımı ayartmış. Ağzımdaki yarım izmariti bir kenara fırlatıp, sert adımlarla onlara doğru ilerliyordum.
Yoongi geldiğimi görmüştü. Belli etmemesi için kaş göz yaparak yavaşca arkadan Hei'ye sokuldum.
Ellerim belini bulduğunda titremişti. Başım boyun girintisinde duruyordu. Hava soğuk olmasına rağmen vücudu sıcacıktı.
"Na-napıyorsun çek ellerini!"
Birden yaptığım bu hareketle korktuğunu anlamıştım. Karnındaki ellerimi itirek sol tarafa iki adım gerilemişti.
O an kaşlarımı çatıp "Sana ortama ayak uydur dedim, sense hemen benim yakın arkadaşımı mı ayarttın?" Yoongi bana bakıp sırıtıyordu yakışıklı serseri..
"Öyle bir şey yok. Ben sadece Mina'nın evini sormuştum."
Konuşurken yüzüme bile bakmaması gerçekten sinirlerimi bozuyordu.
Dediklerini doğrulamak istercesine Yoongi'ye baktığımda, Hei'yi izlediğini fark ettim daha sonra bakışlarını bana yöneltti.
"Ne bakıyorsun dostum? Doğruyu söylüyor. Neyse gidiyorum ben." Elini ensesine koyup ardına bile bakmadan dönüp kendi yoluna devam etti.
HEİ
Suga öylece gitmişti. Karanlık yolda sadece o ve ben kalmıştık. Korku ve nefret dolu bakışlarımı ona sunup, Mina'nın evine doğru yöneleceğim sırada bileğimden tuttu.
Arkamı dönüp yüzüne bakmak istemiyordum.
"Bana bak!" sesi oldukça sert çıkmıştı.
"Sana diyorum kaltak bana bak!" dudaklarımı dişleyip gözlerimi yumdum.
O an saçlarımda hissettiğim eller canımı yakmıştı "Ah! Bırak beni canım yanıyor!"
Neden yapıyordu bunu bana? Canım her geçen dakika fazlasıyla yanıyordu zaten. Mecburen sıktığım gözlerimi aralayıp ona bakmak zorunda kalmıştım.
Jimin kesinlikle acıdan besleniyordu benim canım yanarken onun dudaklarını yalayarak adice sırıtmasının başka açıklaması olamazdı çünkü.
"Neden bırakayım bunu yapmak hoşuma gidiyor. Hele ki sana."
"Sen gerçekten psikopatsın!" dedim.
Bunu deyince saçlarımı daha da sert çekti "Ah!Lütfen yapma. M-Mina beni bekliyordur bırak gideyim."
Ellerini saçımdan çekip benim düzeltmeme bile izin vermeden kendisi düzeltmeye başladı o an gözüme o kadar masum gözükmüştüki, şaşkınlıkla onu izliyordum..
Onu izlediğimi fark edince, bir anda yine şeytani sırıtışını sunup tekrardan kolumu sıkmaya başladı.
"AH, Hei seni buraya Mina denen kızın sürtüğü olasın diye getirmedim."
İşaret parmağını sertçe anlıma bastırarak "Şunu o küçük aklına sok. Sen buraya benim malım olarak geldin. Ben ne dersem de onu yapmak zorundasın." dediğinde aniden "Hayır" diyerek çıkışmıştım.
"Babacığını sinir etmemelisin kedicik şimdi o ağzını kapat ve başka birşeyler için kullan." deyip histerik şekilde gülümsemişti.
Ne dediğine cidden kafam basmıyorudu. Sıktığı kolumu bırakıp hiçbir şey demeden ellerini siyah kotunun cebine sokup öylece gitmişti.
Amacı neydi? benimle oyunmu oynuyordu. Eğer oynuyorsa ben bu oyunun kaybeden tarafı olmak istemiyordum.
Madem beni buraya getirdin, burada kalacağım. Fakat farklı bir Haewon olarak.
Buraya alışmamı sen istemiştin. Peki öyle olsun Jimin.
~~
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
