Kurtuluş

201 15 8
                                    

Yaklaşık 1 saattir izlediğim beyaz,temiz ama pürüzlü tavandan gözlerimi ayırıp kıyafet odama doğru yürümeye başladım .Dolabımın önünde dikilirken elime geçen ilk siyah şort, bi t-shirt ü üstüme geçirdim.Siyah gizli topuk botlarımda karar kıldıktan sonra masanın üstündeki anahtarı,telefonu ve bi miktar parayı şortumun cebine atıp merdivenlere yöneldim.Basamakları yavaş yavaş inerken bi yandanda at kuyruğu saçımı açıp tokayı merdivenlere fırlattım.Son sürat barıma doğru sürerken yol kenarında yürüyen küçük kız ve annesini görünce sızlamaya başlayan gözlerime inat gaza daha çok yüklendim.Birkaç dakika sonra içeriden yükselen müzik sesi ve renkli ışıklandırmasıyla dikkat çeken barımın kapısındaydım.Her geldiğimde yaptığım gibi kafamı kaldırıp şaşalı tabelasıyla göz kırpan isme baktım 'Gölge'.Gölgenin anlamı benim için çok büyüktü dedemin trafik kazasından birkaç gün önce hazırlıkları tamamlanan bara dedem koymuştu ismini . İçerisi her zaman ki gibi kalabalıktı.Alp'in yanına doğru ilerlerken selam verenlere gülümseyerek yoluma devam ediyordum.Nihayet ulaştığımda gülümseye çalışmaktan yanaklarım kasılmıştı .Bardakları silmekle meşgul olan Alp beni görünce "Seninki arkada"dedi.Cevap vermeden arkaya doğru yöneldim.Labirent gibi koridorları bitirip odama geldim.İçeri girdiğimde sevgilim Cenk'i çakma sarışın bir kadınla öpüşürken yakaladım.Aslında sevgilim değildi.Öpüşüyoduk,hatta daha fazlası ,birlikte uyuyoduk ,sarılıyoduk ama sevgili değildik.Belki de ağır bi'Just Friends'vakasıydık.Ama kesinlikle sevgili değildik.Neyse.Cenk hala geldiğimi fark etmemiş olmalı ki kadınla öpüşmeye hala devam ediyordu.
"Cenk"
Sesim her zaman ki gibi sert çıkmıştı.Cenk ayrılıp bana bakmaya başladı.Yanındaki kadının telaşla kalkıp gitmesinden beni tanıdığını anlamıştım.Cenk'in bakışlarında özür diler gibi bir ifade vardı.Umrumda mıydı?Hayır.
"Gözüme gözükme."
Bir şey söylemek ister gibi ağzını açtı ama söylemedi .Beni tanıyordu.Bi karar aldıysam geri dönüşü yoktu.Kapıdan çıkana kadar onu izledim .Ellerimi saçlarıma daldırıp sertçe çektim.Hayatımda sahte bile olsa yanımda olan tek insanda gitmişti .Yanlızdım.Yine.
Hızlı adımlarla bardan çıkıp kendimi arabaya attım.Kapıyı sertçe çekip kapattım.Hayır ağlamadım .Ağlamam.En son ne zaman ağladığımı bile hatırlamıyorum.Tırnaklarımı avcuma batırıp yumruklarımı direksiyona geçirmeye başladım.Hayır tek sorun cenk değidi.Hayata ,beni bırakıp gidenlere, her şeyeydi öfkem.Sakinleştiğimde yumruklamı açtım.Tırnaklarım yüzünden elim kanamıştı.Direksiyonda kanlar içinde kalmıştı.Bu manzarayı daha fazla izlemeye gerek olmadığını düşünüp gaza bastım.Kafam nereye eserse o yöne sürüyordum.Düşünmeye başladım.Ben Yağmur Soylu .Babam ben 3 yaşındayken kanserden ölmüş.Annemde benim ne hale geliceğimi bile düşünmeden babamın yokluğuna dayanamayıp bileklerini keserek intihar etmiş.3 yaşından beri yanımda olan tek insan ise dedemdi . Babamdan kalma restaurantlar,bankalar,kolejler,holdingler ve bar zincirleri.Hepsini dedem idare ederdi.O da geçen sene yani ben 18 yaşındayken öldü.Ölmeden yazdığı vasiyetinde dedemin mirasıda dahil sayamıyacağım kadar para bana kaldı.Ben sadece bar zinciri kısmıyla uğraşıyorum o ayrı konu.İşte benin 'mükemmel' hayatım.Hep gidenlerin olduğu ,beni düşünen hiç kimsenin olmadığı hayatım.Benim hayatımda tek bir kural vardı; 'Kimseye değer verme .Çünkü herkes gider.'

KurtuluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin