2.Bölüm

85 7 4
                                    

        Kaplumbağayla yarışacak yavaşlıkta ki adımlarımla odama çıkan merdivenleri tırmanmaya başladım.Bir yandanda odamı neden çatı katında seçtiğim hakkında kendime sövüyordum.Evet son iki basamak.Ayağını kaldır üstteki basamağa koy ve sonra sadece bir tane.Ve son.Arkama dönüp merdivenlere 'Ne oldu bebeğim benimle yarışamadın mı?'bakışı atıp Erciyes Dağı'nı tırmanmış bir dağcı edasıyla omuzlarımı dikleştirip odama girdim.Odamı beyaz döşemiştim.Duvarlar hatta aynanın çerçevesi bile beyazdı.Üzerimdeki baştan aşağı siyah kıyafetlerle bu bembeyaz odada  klimanın yanıda ezik kalan vantilatör gibiydim.Yaptığım saçma benzetmeye karşı dudaklarımda oluşan hafif gülümsemeyle kıyafet odamdan elime geçen ilk şort t-shirt kombini üzerime geçirdim.Bileğimdeki tokayla saçımı at kuyruğu yapıp kendimi yatağa attım.Neden bu kadar yorgun olduğumu bilmiyordum.Aslında gece gayet rahat uyumuştum.Olanlar aklıma gelince hafifçe kaşlarım çatıldı.Cenk beni aldatmıştı ve ben sessiz sakince yatağımda uzanmış onu düşünüyordum.Saçma gelen şey ise dün o çocuğun yanında  Cenk'in hiç aklıma gelmemesiydi.Aptal ben.Bir daha karşılaşmıycağım birini düşünüyordum.Cidden saçmaladığımı farkedip gözlerimi kapattım.Bu aralar çok uyuduğumun farkındaydım ama hala kendimi yorgun hissediyordum.Bedenimin  yorulmuş olması  için hiçbir aktivitem yokken ruhum 10 yaş yaşlanmış gibiydi.

          Göz kapaklarımı yavaşça araladıktan sonra bir kaç saniye boş gözlerle odamı taradım.Bacaklarımı yataktan sarkıtıp odama bakınmaya devam ettim.Uyandıktan 10 dakika sonra  kendime gelip adımlarımı pencereye çevirdim.Perdem yoktu.Zaten odam denizle karşılıklı olduğu için gerekte yoktu.Güneş batmak üzereydi ve manzara kesinlikle çok güzeldi.Tırnaklarımla kolumu kaşırken banyoya ulaştım.Banyomda turkuaz ve beyaz hakimiyeti vardı.Üzerimdeki her şeyi çıkartıp buz gibi suyla doldurduğum küvete girdim.Hayatım boyunca hiç sıcak suyla duş almamıştım kışın bile tercihim soğuk suydu .Zaten vücudumda alışmıştı artık.

          Siyah kalın askılı  üzerimi ikinci bir deri gibi yapışan dizimin 2 karış üstündeki elbisem,siyah topuklularım ve gözümü ön plana çıkartan siyah makyajımla bar taburesinde oturmuş 3. bardağımı içiyordum.Alp geldiğimden beri bir şeyler anlatmıştı.En sonunda dinlemediğimi anlayıp   biraz uzağımdaki kızılla konuşmaya başlamıştı.Kimin umrunda?Barın arkasında bardakları silmekle meşgul olan çocukla göz göze gelince bardağımı gösterip yenisi anlamında işaret ettim.Çocuk yavaşça yaklaşıp bardağımı aldı.Aslında tatlı çocuktu.Açık kumral saçları sağa doğru yatarılmıştı. Okyanus mavisi gözleri,büyük ama şekilli burnu ve dolgun dudakalarıyla gayet hoş gözüküyordu.Bardağımı önüme bırakırken konuşmaya başladı.

"İlk defa mı buraya geliyorsun?"

Söylediği şey komik geldiği için kahkahamı bastıramamıştım.

"Hayır .Senin ilk günün."

Biraz bozulmuştu sanırım.Cevap vermeye bile vakti olmadan Alp yanımıza damladı.

"Demek tanıştınız-"

"Hayır tanışmadık."diye aceleyle cevap verdim.

"O zaman tanıştırıyım.Bu Can ."

Eliyle beni gösterip devam etti.

"Bu da Yağmur, buranın sahibi."

Can'ın gözleri büyürken konuşmaya başladı.

"Ben rahatsız ettiğim için özür dilerim."

Alp ,Can'ın omzuna hafifçe yumruğunu geçirdi.

"Merak etme bende ilk günümde aynı şeyi yaşadım."

Alp salakça gülerken Can'ın da belli etmemeye çalışarak hafifçe  güldüğünü fark ettim.

"Telefonunu ver."

Elimi açıp Can'a doğru uzattım.Biraz afallasada bir süre sonra cebinden çıkarttığı telefonu bana uzattı.Numaramı kaydedip ona geri verdim.Neden böyle bir şey yaptığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu .Sadece salaklıkları beni güldürebilirdi biraz eğlenmek fena olmazdı bence.

"Yağmur  bunu yaptığına inanamıyorum.Beni tersleyip kıçıma tekmeyi basmıştın Can'a numaranı bile verdin haksızlık."

Alp homurdanarak kızılına geri döndü.Can ise 32 diş sırıtıp işine geri döndü.Dişleri de güzelmiş.

        Kaçıncı bardakta olduğumu bile hatırlamıyordum.Görüşüm iyice bulanıklaşmıştı.Dans pistine doğru baktığımda aşırı derecede kalabalık olduğunu gördüm.Ama hepsinden en az üç tane gördüğmü düşünürsek çokta kalabalık değildi ha.Sol omzumun dürtülmesiyle bakışlarım  o tarafa kaydı.Bir dakika bu cidden Poyraz mıydı ?Yoksa hayal ürünüm mü?Bunu öğrenmenin tek bi yolu var.O da sağlam bir tokat.

"N'apıyorsun Yağmur?"

Eliyle yanağını tutarken   bir yandan bana keçi sikmiş gibi bakıyordu.Ne var yani elim biraz ağırsa .Sadece biraz  acımıştır canı.Belki biraz daha .Aman neyse.

"Poyraz?Sen misiiin?"

Ciyaklamam sonucu kulaklarını kapatıp burnunu buruşturdu.

"Sarhoşsun."

"Hadi canım .Şaka yapıyosun."

Nefesini tutup yanaklarını şişirdi.Yapma ya şöyle çok tatlı oluyosun ama .

"Hadi gidelim gel."

        Kolunu omzuma atarak  yürümeye çalıştı.Bu şekilde ilerleyemeyeceğimiz anlayınca  kucağına alıp yürümeye devam etti.Ben yerimden memnunum.Sorun yok.Kafamı göğsüne yaslayıp kalp atışlarını dinlemeye başladım.İlk başlarda biraz hızlıydı ama sonra normale döndü.Zaten az sonra uykuya dalmıştım.

        Altımda hissettiğim yumuşaklıkla gözlerimi hafifçe araladım.Odamdaydım.Poyraz ayakkabılarımı çıkartmakla uyraşıyordu.

"Poyraz"

Kafasını bana çevirip yanıma yaklaştı.Saçımı okşarken yumuşacık bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

" Uyu güzelim."

"Poyraz ......"

Bir şeyler söylüyordum.Ama ne saçmaladığımın bilincinde bile  değildim.Konuşmayı bırakmıştım bu sefer Poyraz bir şeyler mırıldanıyordu.Göz kapaklarım  uykunun şevkatli kollarıyla savaşmayı kesip gözlerim kapanmadan önce Poyraz'ın sesi kulaklarımı doldurdu.

"Söz güzelim.Söz seni inandırıcam."

KurtuluşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin