Hastanedeki küçük ve onun koktuğu odamdan ayrılalı 1 hafta olmuştu.
Yeniden aynı odada, aynı acıları çekmek üzere gelmiştim.
Odamda birkaç kitap vardı.Hepsi de edebi yazarlardı.
Neleri sevdiğimi iyi biliyordu.
Gözüme çarpan ilk kitaptı Romeo ile Juliet.
Ne büyük aşktı ama.
Romeo Juliet için herşeyi yapıyordu.Sonları ise hüsrandı.
Kapının sertçe kapatılması ve onun bir anda odama girmesi.
Kalbim ona aşık olduğum ilk günden beri heyecanını kaybetmemişti.Onu her gördükçe kalbim çıkmak istercesine atıyordu.
Hemen gelip beni soymaya başladı.
Heyecanım hala vardı.Bedenime dokunacaktı.
Sabah izlerini kaybetmemek için yıkanmayacaktım. Biliyordum.
Dokunduğun yerler ateşmişçesine yanacaktı.
Dudaklarının değeceği her yer sıcak kalacaktı.
Dokunduğun saçlarım yarın ipek gibi olacaktı.
Aciz bedenim onun mükemmel dokunuşlarına dayanamıyordu.
Yanıyordum onun için.Kül oluyordum.
En sonunda başardı.Ve heyecan dolu dakikalarımda başladı.
Kalp atışını hissedebiliyorum.
Hızlıydı.
Yorgundu, ondan olmalıydı.
Yoksa kimin kalbi benim gibi bir sürtük için atabilirdi ki?
Kimin kalbi beni severdi?
Öz babam bile kirletmişti beni.Ailem bile benim nasıl bir aciz olduğumu biliyordu.
Ben dünyaya günahkar gelmiştim.
Ve bu gece günahlarımın en büyüğünü yapıyordum.
Kalbime ihanet ediyordum.
.
.
.
.
.
.