Sabah kahvaltıdan sonra canı sıkılan Jungkook Namjoon'un Jin ile kaldığı odaya ilerledi, içeri girdiğinde Namjoon'u yatağa uzanmış telefonundan bir şey izlerken bulmuştu.
"Ne izliyorsun hyung?"
Namjoon kafasını telefonundan kaldırmadan konuşmaya başladı.
"Stranger Things'in son bölümünü izliyorum Kookie, El şu an..." Jungkook'un sözünü kesmesiyle kafasını kaldırıp Jungkook'a baktı.
"Sakın söyleme hyuuung izlemedim daha son bölümü. Duymak istemiyoruum duymak istemiyorum." Jungkook kulaklarını kapatmış konuşurken geri geri kapıya doğru yürüdü ve sözünü bitirdikten sonra dönerek ışık hızında kaçmıştı.
"HAHAHAHA çılgın çocuk." Namjoon ise gülerek konuştu.
Namjoon'un yanında sıkıntısına derman bulamayan Jungkook bu sefer yeni derman aramaya başlamıştı. Dün akşamdan sonra araları daha iyi olan hyungunun kapısının önünde durdu bir süre ve kapıyı çalmadan içeriye daldı. Gördüğü manzaraya hiç şaşırmamıştı Yoongi her zamanki gibi uyuyordu. Ses çıkarmamaya özen göstererek yatağa yaklaştı ve eğildi. Her bir yanını aklına kazımak istercesine inceledi büyüğünün yüzünü.
Uzun bir süre büyüğünü izledikten sonra kimseye yakalanmadan çıkmaya karar verdi. Odadan çıkıp kendi odası olan yan odaya girdi. Yatağa sırt üstü uzanarak tavanı seyretti bir süre, daha çok sıkılıp kalkmıştı yataktan ceketini alıp odadan çıktı, merdivenleri hızlıca inip evden çıktı. Kulaklığını takarak ormana doğru ilerlemeye başladı. Bir süre öylesine dolandıktan sonra geri dönmek istemişti ama dağ evinin yolunu karıştırıp ormanın derinliklerinde yuvarlak çizmeye başlamıştı.
******
Yoongi uyanalı iki saat olmuştu ve hava kararmaya başlamıştı ama Jungkook ortalıkta yoktu, kimseninden Jungkook'un nerede olduğundan haberi yoktu.
******
Jungkook uzun süredir ormanda ilerleyip duruyordu. Artık ayakları ağrımaya başlamıştı havada iyice kararmış ve soğumuştu, bir ağacın kenarına oturdu ve sırtını ağaca dayadı. Kollarını kendine doladı ve soğuk havaya karşı kendini bir nebze ısıtmaya çalıştı. İçinden çocukların yokluğunu fark edip onu çok geç olmadan bulmasını diledi.
******
Yoongi ceketini giyerek merdivenlerden indi ve dağ evinden çıktı. Ellindeki telefondan feneri açarak ormana doğru ilerledi.
"JUNGKOOK." yüksek sesi ormanda yankılandı. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken diğerleri de onun arkasından çıkmıştı ve onlarda iki gruba ayrılarak ormanın diğer tarafına ilerlemişlerdi.
******
Jungkook birisinin ismini bağırdığını duyuyordu ama o kadar üşümüştü ki sesi bile çıkmıyordu.
"Buradayım." bir kaç kez fısıldadıktan sonra göz kapakları yavaşça göz bebeklerini örtmüştü.
******
Yoongi dikkatlice etrafa bakarken uzağındaki karlar üzerindeki siyahlığı fark etti, biraz yaklaştıkça onun Jungkook olduğunu anladı ve küçüğünün yanına koştu. Titremekte olan küçüğünü görünce canı yanmaya başladı , sanki birileri karnına bıçaklar saplıyordu. Ceketini çıkardı titremekte olan çocuğu ceketiyle sardı. O sırada Jungkook hafifçe gözlerini araladı.
"Hyung." yarı açık gözleriyle ve fısıltısıyla Yoongi'yi biraz da olsa sakinleştirmişti. Yoongi küçüğüne sarılıp kucakladı, kokusunu içine çekti ve ayağa kalktı.
"Bir daha gözümün önünden ayırmayacağım seni." bunu duyan Jungkook huzurlu bir şekilde kafasını sevdiği adamın boynuna gömerek kendini karanlığa bırakmıştı.
Merhabaaa yine ben geldim. Sınavlar bittiği için artık kısa sürede bölüm atabiliyorum mutluyum. Siz nasılsınız? Umarım beğenirsiniz yorumlarınızı bekliyorum sizi seviyorum. Ve eğer bir sıkıntınız derdiniz varsa anlatacak birisini arıyorsanız bana mesaj atabilirsiniz. İyi okumalar my precious ^3^~