Dağ evinden döneli bir gün olmuştu ve Yoongi evden dışarı adımını atmamıştı, Jungkook ise Yoongi'nin aklından dışarı adım atmamıştı. Küçüğünün hasta olup olmadığını merak ediyordu çünkü biliyordu ki Jungkook'un bünyesi zayıftı. Komidinden telefonunu aldı ve Jungkook'u aradı.
"Efendim hyunöhö-öh-öh."
"Kaptın değil mi şifayı? "
"Hem de çok kötü kaptım hyung öhö-öh."
"Çorba iç."
"Evde çorba yapacak insan yok hyung, annemler büyükannemlere gittiler geçen hafta."
"Aç kapıyı geliyorum."
Yataktan kalkıp üstüne gündelik kıyafetlerinden geçirip telefon, cüzdan ve ceketini aldı ve evden çıktı.
*****
Zile bastıktan uzun bir süre sonra kedili pijamalarıyla kapıyı açmıştı Jungkook. Yüzü solgun görünüyordu. Yoongi girdikten sonra kapıyı kapatıp zombi edasıyla odasına yürüdü. Yoongi, bir süre arkasından baktıktan sonra mutfağa girdi ve ihtiyacı olanları dolaptan çıkardı. Tencereyi de bulduktan sonra çorbayı hazırlamaya başladı. Çorba kaynayana kadar tabak, kaşık, bir kase pilav çıkardı. En son çorbayı da tabağa koydu.
"Jungkook."
"Hıı."
"Çorba hazır, hadi gel ve ye."
Ayak sürüme sesleri duyuldu ve Jungkook zombi edasıyla odadan çıktı. Yoongi bir bardak su doldurmuş ve masaya oturmuştu. Jungkook'ta oturdu ve çorbasını içmeye başladı. O sıra da Yoongi suyunu içerken onu inceliyordu. Küçüğünün yüzünün rengi solmuştu ve göz altlarında halkalar oluşmuştu. Kook çorbasını bitirdi tam kalkacağı sırada Yoongi Jungkook'un hasta haline inat kalbini çarptıracak hareketi yaptı. Dudaklarını Jungkook'un anlına dayadı ve ateşine baktı. Bu kadarcık şey bile Jungkook'a adeta ilaç gibi gelmişti. Yoongi ise ateşi olmadığına karar verip küçüğünü odasına yollamıştı.
*****
Yoongi bulaşıkları yıkayıp tezgahı sildikten sonra Jungkook'un odasına ilerledi. Odaya girdiğinde Jungkook'un uyumuş olduğunu farketti. Çalışma masasının önündeki sandalyeyi yatağın yanına çekip oturdu ve Jungkook'u izlemeye başladı. Yüzü gerçekten güzeldi küçüğünün, çene hattı, burun, pembe dudakları her şeyiyle güzeldi. Yoongi, Jungkook'tan hoşlandığını anlamaya başlayalı bir kaç sene oluyordu ama Jungkook'un onun hakkında neler hissettiğini bilmediği için sadece uzaktan izliyordu onu. İkiside birbirlerine nasıl baktıklarını görselerdi o zaman bilirlerdi ne hissettiklerini ama biraz saftı ikiside bu konuda. Onların hislerini sadece dışarıdan bakanlar fark edebilmişti, başta Hoseok olmak üzere bütün yakınları anlamıştı onların ne hissettiklerini.
Jungkook'un yüzünü incelerken dokunmak istedi o yumuşak yanaklara. Yavaşça yaklaştırdı eline yüzüne doğru küçüğünün, o kadar güzeldi ki yanakları. Okşadı yavaşça yanağın ama yetmedi, bu sefer dudaklarını yaklaştırdı yanaklarına, kuş tüyü gibi öpücük çaldı yanağından. Saçlarını okşadı biraz ve ansızın gelen cesaret dudaklarına doğru eğildi ve dudaklarını bastırdı o pembe dudaklara. Ama o sırada Jungkook'un gözlerini açtığını bilmiyordu. Jungkook'un elleri kavradı Yoongi'nin yanaklarını ve karşılık verdi pembe dudakları büyüğünün dudaklarına.
Bizim kedi tavşanı öptü ya aaaa. Sevinçliyim sonunda kavuşturdum kediyle tavşanı. İyi okumalar~ My precious~