1. Bölüm

87 1 0
                                    

Giriş
Henüz daha şansımın döndüğü söylenemez. 31 yaşımda olduğumu göz önünde bulundurursak, aşk hususunda pek kısmetli değilimdir. Kime yakınlık duysam ilkin mutluluk patlaması, devamı platonik çığlıklar, sonuçsa çırpındıkça battığım bataklık olur. Neden mi? Çünkü, aşık olduğum adam varlığımdan bile haberdar değildir çoğu zaman. Böyle çalkantılar yaşarken, dışarıdan umursamaz bir tavır takınarak dolanırım. Görenlerde burnum havada sanır; oysa elimde bu doneler mevcutken çoktan şansımın dönmesi gerekmez miydi?
Diğer yönden çevredeki en gereksizler bana aşık oluyordu ve hala öyle. Bunun nasıl olduğunu bilmeyen tek kız bile yoktur. Bunları anlattıktan sonra, başımdaki talihsizliğin sebebi olduğuna inandığım ilkokul aşkımın, beddua hikayesiyle başlıyorum.
İlk aşkım, diş telleri ve yaşıtlarına göre birazcık şişman olan bu çocuktan hoşlanmam, sanırım benim bugüne kadar yanlış seçimler yapmama sebep oldu ve bu bir türlü dönmeyen şansımı işaret ediyor.
----------
İlkokulun son günü verilen yılsonu partisinde, ilk aşkımın beni sevdiğini söylemesi, tamamen ters tepmiş ve tombiğin üzerine kusmuştum. Sanırım bu olay benden çok onda tramvatik yaralar açmıştı. Fakat diş tellerine takılı, konuştukça sarkan o maydanoz sapını, hiç hatırlamak istemiyorum. Böylelikle ilk dansımda güzelce son bulmuştu. Sonuç: herkes bana ucubeymişim gibi bakıyordu. Ve o tombiğin ettiği beddua tuttu sanırım. “Seni kimse sevmemeli, kusmuk kız.” Diye haykırması ve ona asılan Irmak adlı kızla dans etmesi üzücüydü. İşte kiminin talihsizliği, bazılarının aşkı bulmasına sebep teşkil ediyormuş. Kısacası şuan evliler.
İşin kötüsü laneti beni bulmuş, tam da içinde bulunduğum buhranı harika bir şekilde açıklıyordu. Onu oracıkta boğmalıydım. Biraz kuru pasta ya da kısır işimi görürdü. Neyseki kabuslar görmeye başladım ve gerçekte yapamadıklarımı rüyamda yapıyordum. Kalitesiz tuvalet kâğıtlarını ağzına tıkıyordum. Suda erimeyeninden. Böylece kurtuluyordum ondan.
Tam bu uğursuzluktan kurtuldum derken, sonraki facia ortaokulda gerçekleşti bir kehanet gibi. Aşı zamanı o kadar rezalet ki. Hoşlandığım çocuğun önünde yerlere yatıp, saçlarımı yolup; hatta birkaç kişinin beni masanın üstünde zapdetmeye çalıştığı anlar. Pekte bana uymasa da, o an bir problemli gibi gözüktüğüm kesindi. Ebetteki zorla yapılan kahrolası iğne sonrası, kapkaççıyla savaşmış gibiydim. Gözlerim kızarmış, sümüklerim akmış ve hatta en kötüsü de yere uzanmış vaziyetteydim. Evet o anda bana elini uzattı, ama; sadece o kadar. Ders arasında, başka bir kızla cami duvarına işeyen bir köpek gibi, beni öfkelendirmişti. Buda acı sonla bitmişti.
Esasında çok sevimli ve insan canlısı olarak bilinirdim. Fakat suratımdaki bana yaklaşma ifadesi, herşeyi yerle bir ediyordu. Aslında hatırı sayılır düzeyde bana aşık olanlar vardı. Fakat ben pek utangaçtım. Hem aşık olmak istiyor, hem de bunu ölümüne engelliyor gibiydim. Hatta bir keresinde taşla birinin kafasını yarmıştım. Tek suçu ise karşı takımda olmasıydı. Ama bunlarıda atlattım. Öte yandan yalnızlıktan ve kendimden asla sıkılmadım. Yalnızlığı, zamanla daha da çok sevmiştim. Bol kitap, deli gibi dans etmeler ve bilumum bu tarz icraatlar işte. Yani benim hep yapacak birşeylerim vardı. Hiç sıkılmazdım ve hala öyle. Yaşadığım yalnızlık dışına çıktığımda, her zaman popüler oldum, oldum ama kimseye fırsat vermedim, çünkü kuralları ben koyarım. Kabul etmeyeni oyuna sokmam.  Meziyetlerim bu kadar fazlayken diğer taraftan çok çekingen ve kapalı biriyim, beni anlamayı bırakın tanımak bile zordur. Bu kadar uyum ve düzen içindeyken aşk konusunda herşeyi olağan dışı bir şekilde itmem saçma değil mi? Belkide bitmek bilmeyen hiperaktivitem sebeptir buna. Kısacası aşk beni es gecen bir terim. Terim diyorum, çünkü;AŞK'la henüz tanışmadık.

1.BÖLÜM
Bugün hava harika, bu yüzden kırmızı elbisemi giyip az topuklu sandaletlerimi altına uydurdum. Saat 8.30 ve benim, yarım saat sonra işte olmam gerek. Her zamanki gibi bitmek bilmeyen reklam donelerimi eve getirdiğimden perişan haldeyim. Pazar günümü bunları halletmekle geçirdim. Çok yorgun olmama rağmen siyah uzun dalgalı saclarım işi kurtarıyor. Diğer taraftan göz altlarımdaki hafif morluklar bana kazanç sağlıyor. Çünkü geç kaldım ve bir mazeretim var. Bu arada evim ufak ama bana yetecek kadar büyük. Ailem yanımda olmadığından, biraz dağınık sayılırım. Zira: bazen sürpriz ziyatretleride mevcut. Aç kalma ihtimalimi aza indirmek amaçlı davranışlar. Annem ev hanımı; babamsa mali müşavir tabi oda emekli. Annem, eşittir bir melek; babam ise melek gibi, ama; tek fark fazla otoriter olması.
-----------
Çıkıyorum, saat 8:40 olmuş bile. Toplu taşıma olmaz, hemen belime uzun şalımı sarıp bacaklarıma bağladım ve ufak motoruma atlayıp ışınlanıyorum. Biraz ilerledim fakat, trafik yoğun. Motorla yavaşladım tüm araçlar gibi, artık aradan dalacak, dolaşacak yol kalmamıştı. Gözüm benzin ibresine takıldı. Çünkü birşeyler beni uyardı. Offf benzin ibresi olamaz, hemen yakınlardaki bir benzin istasyonuna daldım. Derin bir nefes çektim. fakat panik halim devam ediyordu. “Evet süper! Bir içecek alsam iyi olur.”Cümlem daha bitmeden kafamı çevirdim. Pompacı bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp “Bir durum mu var 30 tl lik atın.” Deyip markete daldım. Elimi çantama daldırdım , kahretsin“ Hay Allah!!! Cüzdanım yok.” Diğer çantada. “Ahhh ne aptalım.” Bu kez kafamı eğip dişlerimin arasından mırıldandım. Aceleden unutmuşum. Simdi ne halt edeceğim. En azından benzini ödemeliyim.
Boğuk bir sesle. Boğazımı temizleyip . Kasadaki görevliye:
“ Cüzdanım evde kalmış. İleride reklam ajansında çalışıyorum. Reality reklam ajansında yani.” Adam tıpkı bir ağaç gibi yerinde hareket etmeden yüzüme bakıyordu. Benim yüzümse kızarmıştı. İşimin yarım kalmasını hazmedemem, kahretsin. Biraz daha gülümseyerek ifademi eee dercesine değiştirdim. Nihayet cevap verdi.
“Müdürümüze sormalıyım. Deyip kasandan ayrıldı. Derken müdür yaklaştı ve “ Size nasıl yardımcı olabilirim” dedi.
“Anlatılan gibi cüzdanım evde kalmış. İnternetten atayım hesabınıza havale olarak diyorum, ama; internetim yok ve müşteri numaramı hatırlamıyorum. İlerideki Reality reklam ajansında çalışıyorum. Metin yazarı olarak. Şayet fırsat verirseniz alıp geleyim. Ya da biri benimle gelsin.” Yine saçmaladım. Yok müsteri numaramı unuttum. Yok internetim yok. Adam sana inanır mı Ada. Ahhh.
Müdürün suratında sert bir ifade belirdi ve yavaştan sırıtıyordu kibarlık olsun diye. Belliki yalan söylediğimi düşünüyordu. Omuzlarını dikleştirip.
“Hanımefendi şuan çalışanlarımız kısıtlı sizinle birini göndermemiz mümkün değil. İsterseniz telefonunuzu bırakın, yada kimliğinizi, sonra iadesini yaparız size. Ancak böyle olur. Diğer türlü mümkün değil.” Nee! Ne diyor bu şimdi. Tamam, sakin ol. Kafamı sağa sola çevirip dudaklarımı ısırdım. Ağlamamak icin kendimi tutmaktan başka çarem yok. Ahhh ahmak herif zaten cüzdanım olsa kimlik yerine parayı uzatacağım değil mi? Sinirli olduğumu anlamışçasına üstüme geliyordu adeta. Sabrımı sakinleştirip. Derin bir nefes aldıktan sonra.
“Pekala, sizin dediğiniz olsun. Eee! Tamam. Telefonum burada ben yarım saat içinde ücretinizi ileteceğim şahsen ve bu iyiliğinizi hiç unutmayıp tanıdığım tüm müşterilerime ileteceğim. Aa tabii nasıl kibar olduğunuzu
da eklemem gerekecek.”

AŞKI BEKLERKENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin