Doğduğu andan itibaren alnına yazılan kaderi yaşamaya başlar insan. Dünyaya gözlerini açtığındaki o ağlayış bile yüce yaradanın yazısı, mührüdür. Aldığın nefes ,verdiğin soluk attığın her adım önceden alnına yazılmıştır. Peki kaderi değiştirmeye hangimizin gücü yeter? Bazen gülerek bazen ise ağlayarak yaşarız kaderimizi . Peki ya Hazar. O ne yapacaktı? Herşeyden habesiz uyuyordu genç adam.
Yüzüne vuran güneş ışığla gözlerini kırpıştırırken ağır adımlarla yatağından kalktı ve duşa girdi. Rahatladığını hissettiği anda suyu kapatıp duştan çıkarak hızla üzerini giyindi. Kol saatini takıp ağır odunsu kokan parfümünü de sıkıp aynadan kendine kısa bir bakış atıp aşağıya indi. Genç adam kahvaltı masasına geldiğinde kendisi için ayrılmış sandalyeyi çekti ve masadakilere samimi bir gülümseme bahşaderken konuştu
" Roj baş (Günaydın)"
Fatma Xanım oğluna tebessüm ederken konuştu
" Roj baş yiğidim"
Hazar çayından bir yudum alırken kardeşleri Mirza , Rojda ve Devran'ın birbirlerine kötü bakışlar attığını fark etmesi çok da uzun sürmedi. Genç adam daha fazla dayanamadan sırıtarak konuştu
" Hayırdır Devran ne bu surat ?"
Cemal Ağa ve Fatma Xanım bu soruyu duyduklarında birbirlerine kısa bir bakış atmışlardı. Yaşlı kadın daha fazla dayanamadan araladı dudaklarını
" Hazar seninle konuşmam gereken mühim şeyler vardır kuremin(oğlum)"
Hazar elindeki bir parça ekmeği de ağzına attıktan sonra annesine bakarak konuştu
" Buyur ana "
" Bak oğul bilirsin evlik çağın geldi. Sen bu aşiretin ağasısın. Artık soyumuzu senin devam ettirmen lazım gelir"
Hazar annesinin söyledikleriyle gerilirken gömleğinin yakasındaki düğmeyi açmış ve annesinin sözlerinin bitmesini beklemişti
" Dün baban Sönmez Konağına haber salmıştır kuremin. Derbas Sönmez'in kızı Havin Sönmez'i istemeye gideceğiz bu akşam "
Hazarın duyduklarıyla kan beynine sıçrarken bir hışımla oturduğu yerden kalkmıştı. Altındaki sandalyenin yere düşüp konakta yaptığı yankı umrunda olmazken avazı çıktığı kadar bağırdı genç adam
" Sen ne dersin ana. Ağzından çıkanı kulağın duyar mı ha de hele duyar mı?"
Hazarın öfkeden eli ayağı titriyordu. Alnındaki ve boynundaki damarlar kendini belli edip genç adamı ürkütücü bir şekle büründürürken Fatma Xanım tekrar konuştu
" Ben diyeceğimi dedim oğul "
Hazar masadan aldığı bir bardağı yere fırlatıp tuzla buz olmasını izlerken bağırdı
" Bozacaksın bu işi Fatma Xanım. Yoksa Rıha( Şanlıurfa) şahidim olsun o kız bu konağa ayak bastığı anda hayatı zehir ederim ona. Gelinliği kefeni olur ana "
Fatma Xanımın gözleri şaşkınlıkla açılırken Cemal Ağa Hazarın yanına gelmiş ve suratına sert bir tokat atarken konuştu
" Kim olduğunu sakın unutma Hazar. Sen belki Rıha'nın ağasısın ama ananın da oğlusun. Ona bir daha bağırdığını görürsem andım olsun yaşatmam seni"
Hazar hiçbirşey söylemeden konaktan çıkıp giderken Devran tam peşinden gidecekti ki Cemal Ağa engel oldu
" Gitme Devran. Bırak yalnız kalsın "
Devran kafasını olumlu anlamda sallarken Avşin'e odaya gelmesini işaret etmiş ve ayrılmıştı babasının yanından .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincire Vurulmuş Kalbim(Yeniden Yazılıyor)
Ficción GeneralBir kadın düşünün acı dolu bir kadın . Babası için bütün hayatını yakmayı göze alan bir kadın düşünün. Bu fedakarlığının karşılığında kocası tarafından sevilmeyen bir kadın . Adamın gözleri koyuysa kadının gözleri de bir o kadar ateş saçıyordu. Peki...