Okuyanlarınız lütfen vote ve yorumcuklarını fırlatsın. Gerçekten çok sağolun💓
~~
Bana en sevdiğim The Beatles şarkısını söylerken resmen sesinden duygu akıyordu. Elimi yanağıma koydum ve onu hayran hayran izledim ben de.
"Hey jude.. dont let me down."
Şarkının hızlı kısmına geçmedi, bunu ortamı bozmamak için yaptığını düşündüm ve o şarkıyı bitirdiğinde yüzümde salak bir gülümseme vardı. Elimi yanağına koydum ve dudaklarına ufak bir öpücük verdim.
"Sesine hayran kalmamak elimde değil gerçekten." İçimden sadece sesi mi diye bir tanrıça fırladı. Ah, hayır... Her şeyi. İnadı, sinirli halleri, duygusal halleri, mutlu oluşu, kalbi, saçları, gözleri, dudakları... Kısacası her şeyi. Bunu elbette ona söyleme cesaretim yoktu. Daha bir aydır kendime yeni yeni söyleyebilirken ona bunları söylemem gerçekten çok zordu.
"Eh, genelde herkes öyle söylüyor." Yavaşça güldüğünde boynumu kıstım ve ben de güldüm.
"Hadi, sen de söyle. Öyle anlaşmıştık." Aslında anlaşmadık deyip kaynatacaktım ama bir anlık cesaretle şarkı düşündüm ve ardından dudaklarımı aralayıp söylemeye başladım.
"Whenever I'm alone with you
You make me feel like I am home again.""Tanrım... Sen nasıl bir şeysin sahiden?" Bana hayran hayran bakıyordu ve bu yanaklarımın kıpkırmızı olmasına sebep olmuştu eminim. "Bir de nasıl çekiniyor. Şu yanaklara bak. Sen bu sesle hala nasıl susarsın anlamıyorum." Yanan yanaklarımı büyük elleriyle tuttu ve gözlerine bakmamı sağladı. "Çok tatlı söylüyorsun, bana daha sık şarkı söylemen gerekiyor." Ufak bir gülümseme verdiğinde gözlerimi kapattım ve eline yaslandım. Dudaklarını elmacık kemiklerimde hissettim.
"Geç oldu. Otele dönmek ister misin?" Şöminenin üstündeki saate baktığımda gece yarısını geçtiğini gördüm. Arkamızdaki yaşlı çift de gitmişti ve sadece ikimiz kalmıştık. Bunun farkında bile değildim.
"Ben burayı epey sevmiştim ama..." Dudaklarını büktüğünde ben de üzgün bir şekilde dudaklarımı büktüm. Tanınmadan, normal birer genç gibi birlikte ilk defa bir yerde oturmuştuk ve belli ki bu onun da çok hoşuna gitmişti.
"Ancak her güzel şey gibi bu gecenin de bir sonu var değil mi?" Pofurdandı ve üzgünce omuz silkti. "Her güzel şeyin bir sonu yok." Ona imalı bir şekilde baktığımda sırıtmıştı. Ardından yavaşça toparlandık ve hesabı ödeyip, kadına çok teşekkür ederek çıktık kafeden. Paul dışarıdaydı. Birlikte arabaya bindik ve kısa süre içerisinde otelde olduk. Otelin lobisinde Harry birkaç hayranla karşılaştı saat geç olmasına rağmen. Onları kırmayıp onlarla fotoğraf çekilirken onu uzaktan, asansörlerin ordan izledim ve bekledim.
"Çok tatlılardı." İki tane çok da büyük olmayan kızdı tanıştıkları. "Saat geç olmasına rağmen uyanık olduklarına göre muhtemelen seni bekliyorlardı." Dediğim şey onu daha da gülümsetmişti. Hayranlarına vakit ayırmayı gerçekten seviyordu ve bu özelliğine gerçekten hayrandım. Ne kadar yorgun olursa olsun onları reddedemiyordu ve hayranlarıyla ilgili çoğu şey onu mutlu ediyordu.
Ve evet, işte başlıyoruz... Asansör.
Gene yalnızdık ve elimde değildi aklıma sürekli burda öpüşmemiz geliyordu. Harry kıkırdadığında ona döndüm. "Ne?" "Hiç. Sadece aklından geçenleri duyuyor gibiyim o kadar." Dudaklarını yaladı ve bana imalı bir şekilde baktı. "Susar mısın lütfen?" Ona sesimi incelterek cığırdığımda gülmüştü, burun kemerini sıktı ve gülmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Friendship And Love (Harry Styles Fanfiction)
Fanfiction"El, olmuyor. Yapamıyorum. Artık senden nefret ediyormuş gibi davranmaktan bıktım." Ne diyeceğimi bilemez bir şekilde karşısında dikiliyordum. Ona karşı kendime bile itiraf edemediğim şeyler vardı. Ellerini sıkıntı içinde buklelerinden geçirip gözle...