6. Bölüm

26 5 2
                                    

Arkadaşlar gerçekten yorumlarınıza ihtiyacım var...

Nasıl kıydı kendine, neyseki bileklerini yatay kesmişti. Polislere gereken açıklamaları yaptıktan sonra onun yattığı odaya gittim. Bir kaç sakinleştirici iğne sayesinde uyuyordu.

Annesi ameliyat olmuştu ve durumu iyiye gidiyordu. Ah be güzelim hep olumsuzu düşünüp sanki gerçekmiş gibi hareket etmesen...

Yatağının baş ucundaki sandalyede oturmuş onu seyrediyordum. "dünyamın prensesi" O sarı kısa saçlar kocaman gözler ve ince dudaklar. Pürüzsüz yüzü. Minik elleri. Sanki küçük kızım gibi o zarar görmesin diye insanlardan korurken, aslında onu kendisinden korumam gerekiyormuş. Elim o yumuşak saçlarına gittiğinde gözlerini açtı.

Hazel:

Bana nasıl katlanabilmişti hayret ediyordum. beni bu kadar cok mu seviyordu. Yaptığım şeyden utanc duyuyordum. Annemin ddurumu iyiydi. Yağmur Adam yanımdaydı. Evim var odam var aç değilim. Bunlar için Tanrıya şükretmem gerekirken nasıl böyle isyan etmiştim?

Bir kaç gün sonra hastaneden cıktık. Annemi ziyarete gittiğimde bana eskisinden daha güzel gülümsüyordu. Onu yağmur adamla tanıştırdım gerçekten sevmiş olmalı. Annem iyileşince şehir dışına güzel bir tatil ayarlamıştım ona. İstediği orman ve göl yakınlarıbda küçük bir ev tatili. Ve ona bir sürü tuval ve boya. Bunları ona hediye etmiştim annemle zevklerimiz aynıydı o benim gibiydi. Her ne kadar onu yalnız bırakmak istemesemde buna ihtiyacı vardı.

Evde tek başıma kalmıyordum yağmur adamda yanımda kalıyordu ve söz verdiği gibi uyuşturucuyu bırakmıştı. Yolun başında bundan kurtulması müthişti fakat keşke hiç başlamasaydı. Bazen harman kalıp çok sinirli olduğu zamanlar oluyordu. O zamanlar ona alkol alıyordum bazende beraber içiyorduk. en azından kafasını rahatlatmaya geçmişe mazi demesine yardımcı oluyordu.

Onunla aynı evde kaldığım süre boyunca beraber yemek yapıyorduk. Temizliği genelde ben yapıyordum yaz ayında temizlik... Bazen dışarı cıkıp eğleniyorduk fakat genelde asosyal aşıklar olarak sadee ikimizin kurduğu dünyada evde baş başa takılıyorduk. Bazen monotonlaşıyor bazende ilk gün ki heyecanına geri dönüyorduk. O gidere naparım hiç bilmiyordum.

Yağmur Adam arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti. Çocuk hep benimle vakit geçirecek değil ya...

Kapı çaldı, sersemlemiş bir şekilde kapıyı açarken önümde gördüğüm kişiyle biraz irkildim. Jane...

İnsan arar sorar lan. Nasıl bana haber vermezsin, nasıl benimle öyle konuşmasına izin verirsin. Sana taktığım kardeş sıfatı için utanıyorum fakat intikamım cok felaket olacak.

Ağzımı açamamıştım. Ama korktuğumdan değil onun gibi değilDİM ben. Evet haklıydı bazı yerlerinde fakat genede bu kadarı ağır değil miydi? Pek takmamıştım uzanmaya devam ettim.

Saat gecenin bilmem kaçı hala ondan haber yok. Nerelerde takılabilir bu saatte tahmin edebiliyordum üzerime ince bir hırka alıp eşofmanlarımla ve dağınık saçlarımla kendimi dışarı attım. Nerde olabilir diye düşünürken bir yandan da ona telefondan ulaşmaya çalışıyordum.

Bir çok yer gezdim ve son olarak çimenliklerin arasına  içmek için kendisinin hazırladığı klübe gibi olan yere gidecektim. Bir yanım umarım ordadır derken diğer yanım umarım orada yoktur diyordu. Ordaysa gene başlamıştı.

Sesleri duyuyordum. Adımlarım yavaşlamış ve korkuyordum.

"Ya Hazel ne olacak" öpmeye ve ellemeye devam etti. Öpüşüyor ve bir yandan da üzerini çıkarmaya çalışıyordu. Başka bir yer bulamamışlar mıydı sevişmek için? Kızın yüzünü gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Sanki kurşun yarası gibi. İlk önce hissetmedim sonra acımaya başladı. Yağmur adamın sol kolu seğiriyordu. Ve ayakları titriyordu. Hap atmıştı. Bu yüzden sanırım jane ile fazla ileri gidemiyordu. Jane beni gördü. Ama çaktırmadı Yağmur adam boynunu emerken o da bana gülümsedi. 'zafer benim' der gibi.

Ne kadar koştuğumu bilmiyorum. Soğuk terler döküyordum ve bacaklarım artık beni kaldıramayacaktı bir banka oturdum.

Yüzü kirlenmiş, uzun pis bi hırka giymiş ayağında terlik olan bir kız cocuğu yanıma yaklaştı. Ona gülümsedim.

Bileğime şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Abla sen bir meleksin!"

-Ben melek değilim tatlım. Kötü biriyim ben.

+Ama annem ölmeden önce meleklerin bileklerinde iz olduğunu söylerdi. Annemde de bu izden vardı. Annemi de melek diye tanırdım. Ve sonra o ize yeni bir iz ekledi ve bana uçacagım simdi dedi. O da mutlaka yanımdadır ve sana bakıyordur.

Yüzümde buruk bir gülümseme olmuştu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Ona gülümsedim ve elinden tutup evime getirdim. Şaşırmıştı ve mahcup olmuştu.

Elini tutup eğildim.

"Hey bak melekler böyledir. Meleklerden utanma. Bana abla diyebilirsin ve evimide öğrendin istediğin her zaman bana gel." diyip ona yiyecek bir şeyler hazırladım.

Onu banyoya sokup yıkadım. Upuzun açık kumral saçları ve yeşil gözleri vardı. Temizlediğinde güzelliği müthiş bir şekilde ortaya çıkıyordu. Muhtemelen 5 veya 6 yaşlarındaydı. Ona çocukluk kıyafetlerimden verdim. Giydirdim saçını güzelce taradım.

"Artık sende bir prensessin, bak mis gibi kokuyorsun..."

Uyuyordu. Keşke o çocuk gibi masum ve saf kalsaydım. Kirlenmeseydi içim hislerim, kalbim...

Ah ulan.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 01, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yagmur AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin