BİR ZAMANLAR İSTANBUL

62 1 0
                                    

Sabahın erken saatleri hava sıcak içeri giren güneşe açtı yine gözlerini Bal.Hemen giyinmeli ve kahvaltı yapıp çıkmalıydı.Bugün ilk iş günüydü  geç kalmamalıydı.Elini yüzünü yıkamak için geçtiği aynanın önünde bakakaldı biraz kendine.Sarı saçları omuzlarından aşağıya dökülüyordu,bal rengi gözleri beyaz teni özenle işlenmiş bir nakış gibi bakışları vardı aynaya.İstanbul büyüktü ki,yılların verdiği yorgunluk hayli hırpalamıştı onu.Bir iç çekerek devirdi gözlerini aynadan.Ellerini yüzünü kuruladıktan sonra kahvaltı yapmak için mutfağa doğru yürüdü.Birkaç bişey atıştırıp topladı masasını.Üstünü giydi.
'İki ekmek al,akşamada geç kalma!!' Eyvah saat 9.20 Ah efsun abla diyip güldü.Belliki şaşmadı saatinden yine.Hemen ayakkabılarını giyip çıktı Bal.Durağa doğru yürürken çocukların top oynarkenki kalabalıklarının arasında kalıp gülüştüler.Sabahın körüydü yahu ve ne güzeldi.
Keşke hep çocuk kalabilseydi insan,hep gülseydi.Bir topun azizliğine eğlenseydi.
Otobüsten inip hızlı adımlarla yürüdü sokak başından.Geldi ve kapıyı açtı saat 10.00 'tam da zamanında' dedi Mesut dede gülerek.
'Günaydın mesut dede'
'Günaydın kızım,gel ilk iş günün hayırlı olsun.Başlayalım bakalım nasıl geçecek gün' dedi yine bıyıkları sağa sola açılıyordu gülerken.' Önce rafların tozunu almakla başlayabilirsin,sonra onları yerleştirerek de devam et olur mu'
'Olur Mesut dede' dedi Bal.İlk iş günüydü ve gerçekten bu kadar tahta ve değişik eski süs eşyalarının arasında kaybolmuş,sanki eski bir zamana götürmüştü burası onu.Bir prenses olmuştu,bir at hatta bir kurbağa.Herşey yerli yerindeydi işte.Saat aksşam 7.45 çıkmasına 15 dakika kala yerlere paspasla sildi ve her yer çok düzenli görünüyordu.'Evetttt işe alındın küçük hanım bundan sonra seni bu azimle devam etmeni temenni ediyorum'dedi Mesut dede.'Teşekkür ederim,çok sağolun'dedi Bal çantasını omzuna takarken.'iyi akşamlar diyip çıktı daha sonra.
********************************************
Nihayet yatağına uzanmış,günün tüm yorgunluğunu gözlerini tavana dikerek almayı bekliyordu.İş de bulunmuştu.İlk maaşıyla annesine güzel bir papatya buketi gönderecekti,mutluydu.Aşağıdan gelen çocuk sesleri yine sokaklarının müziği olmuştu.Aynı odanın içinden balkona açılan kapısını açarak dışarı çıktı ve kendını serin yaz akşamının ahengine bıraktı.Gözleri kapalı sadece sesleri duyuyordu.Tenine değen hafif yumuşak rüzgar okşuyordu yüzünü.Elleri balkon demirlerine takılmış kafası gökyüzüne dönük,gözleri kapalı.İçeriye girip not defterini ve kalemini alıp balkona dönmüş ve kendi tabirince 'Koca İstanbul'a ' bişeyler yazmak istemişti.Satır başından başlamıştı işte yazmaya.    

Ah İstanbul,sen ki kocaman şehir içine sığmış herkesin anısını,acısını,hüznünü ve sevincini saklayan şehir.Sen ki en güzel duygulara tercüman olacak şehir..
Ilık rüzgarınlayım şimdi başbaşa,tenime değiyor,yüzümü okşuyor.Dudaklarımdan süzülüp uçuyor tekrar.Tüylerim diken diken oluyor.Arada kızıyorum sana,sitem de etmiyorum değil hani.Çünkü yalnız kalmak için çok büyüksün.O kadar insan için de kalabalığım.Daha ne kadar yaşanır bilinmez.Ama ben şuanı yaşıyorum ve varım,
burdayım.Yanlızım ama sen varsın mesela,sokağım var,bakkal Rüstem,Efsun abla,sokaktaki çocuklar,kadınların kahkahaları.Ha bide mesut dede.Yanlızım ama kalabalığım aslına bakarsan.
Sennnn,sen de Bir zamanlar İstanbul'sun işte..

Zaman makinasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin