Bölüm 19

6.1K 198 138
                                    

1 yıl geçmişti, koskoca bir yıl. Herkes huzurla ve mutlulukla hayatına devam etmişti. Harry, Hermione, Draco, Ron ve diğerleri okula devam etmişlerdi. FYBS’leri yüksekti. Hiçbiri evlenmemişti. Ron hala Lavander ile çıkıyordu. Draco ise Monie’siyle. Harry’leri unutmayalım. O da Ginny ile çıkıyordu. Lucius Malfoy hala daha Hermione’ye karşıydı ama belli etmiyordu. Sanki fırtınayı bekliyordu. Eşi, biricik Narcissa’sı bu ilişkiye olumlu bakıyordu. Sarı uzun saçları eskisi gibi gürdü. Bellatrix ise ölmüştü kardeşi tarafından.  Molly ve Arthur çifti eskisi gibi mutluydu. Hayt onlar için güzeldi. Ama Biil hariç diğer çocukları hala bekardı. Molly'i en çok bu sinirlendiriyordu.

      Hermione Granger büyümüş, olgunlaşmış, saçları daha da uzamıştı. Draco'ya hala aşıktı ve çıkıyorlardı. Sihir Bakanlığı'nda Seherbaz'dı. Ortağı-sizce kim?- biricik aşkı Draco'ydu. Kaçan ölümyiyenleri yakalıyorlardı. Ofisindeydi Hermione. Yakalananlara ve geri kalanları araştırıyordu. 2 saattir aralıksız çalışıyordu. Neredeyse beyni sulanacaktı. Birden kapı açıldı. İçeri uzun ince sarışın yakışıklı bir genç adam girdi. Hermione onu farketmedi. Genç adam onun koltuğunun arkasına doğru yürüdü. Eğildi ve genç kızın yanağına bir öpücük kondurdu. Hermione saniyesinde ona döndü.

-Nerede kaldın?

-Bulmam uzun sürdü Matmazel. İşte ölen ölümyiyenler.

-Ah teşekkürler canım. Yalnız biraz ara vericem. Beynim sulandı.

-Peki benim için farketmez.

-Niye suratın asık? Ne oldu?

-Bana mı?  Her zamanki mesele, babam.

-Yine mi? Üff takma aşkım.

-Olur. Bunu kabullenecek. Annem saat 5 gibi çaya bekliyor. Potter ve Weasley de gelecekmiş.

-Tamam, dedi Hermione.

     Harry Potter en yüksek FYBS puanlarını alıp Hermione'yi çoook az farkla geçmişti. Ãimdi o da Bakanlık'ta seherbazdı. Biriciği Ginny ile hala çıkıyordu. Hermione'lerle beraber geri kalan ölümyiyenleri yakalıyorlardı. Ortağı Ron'du. Ron bir masaya tünemiş, dosyaları inceliyordu. Sıkıldığı belliydi. Harry'nin de ondan bi farkı yoktu. Bİrden kapı hızlıca açıldı. İkisi de yerlerinde zıpladı.

-Nooluyoz ya?

-Benim Potter. Kapıyı hızlı açtığım için üzgünüm. Acelem var. Ãu Nott hala daha yakalanamadı. Neyse annem sizi saat 5 gibi çaya bekliyor Potter. Umarım gelirsiniz.

-Biz mi? Tabi Narcissa'yı kırmayız da. Baban?

-Nasıl? Ha o da var. Birşey olmaz.  O işleri bıraktı. Annem ona öyle bi davranıyor ki onları düşünmeye zamanı kalmıyo.

-Hımm iyimiş. Tamam geliriz, dedi Ron. Draco hızlıca çıktı odadan.  ** ** Saat beş Malfoylar Malikanesi'nde*****

     Narcissa hazırdı. Üzerinde hoş bir elbise vardı. Saçlarını toplamıştı. O da aynı şey için endişeliydi; Lucius. ''Umarım konuyu safkanlığa getirmez'' dedi içinden. Bahçeye çıktı. Herşey hazırdı. Tek eksik konuklardı. Hızlıca içeri girdi ama kocasına çarptı. Çarptıktan sonra da Lucius'un üzerine düştü.

-Ayyy özür dilerim aşkım. Birşey oldu  mu?

-Yoo, olmadı. Endişeliyiz, dedi Lucius karısına doğru. Bu arada kalkmış, aşkına elini uzatmıştı. Narcissa onun desteği ile kalktı.

-Lucius bak. Nasıl söylesem. Konuyu safkanlığa getirme olur mu? Bir de Miss Granger'a laf etme. Lütfen Draco'yu üzüyorsun sonra.

-İyi tamam. Çok güzelsin.

-Hım teşekkürler, dedi Narcissa. Lucius onu kendine çekti ve öptü. Narcissa kızardı. Ayrıldılar. Bu sefer yanlarına bir evcini geldi.

-Geldiler ne yapayım?

-Ah aç kapıyı Bitty ya da dur ben açayım. Ya da biz açalım Lucius, dedi Narcissa. Lucisu’u da sürükleyerek kapının önüne getirdi. Kapıyı açtı. Oğlu ona sarıldı, sonra babasına. Selamlaşma faslı bitince herkes bahçeye girdi. Bahçe muhteşem olmuştu. Ortalık düzenliydi, beyaz lüks bir mermer masa vardı. Herkes bi yere oturunca Bitty çayları getirdi. Sonra kurabiyeleri ve pastaları. Ron’un gözleri parladı. Gülüyorlar, çayları içiyorlar ve konuşuyorlardı.

-…Sonra evlenme teklifi ettim. Çok mutlu olmuştum evet diyince sen.

-Evet. Ben de en az senin kadar mutluydum aşkım. Konuyu değiştirelim. İşleriniz nasıl?

-Fena değil. Ãu Nott’u hala daha yakalayamadık. Adam her seferinde bizden kaçmayı beceriyor.

-Evet. Neredeyse her tarafta adamı var. En son Paris’te göründü. Orada da elimizden kaçtı.

-Çok sinir bozucuydu. Ama onu bu sefer yakalıycaz.

-Hımm size kolay gelsin o zaman.

-Sağol anne. Hım saat 6 olmuş. MOnie biz gidelim. İşimiz var da, dedi Draco. Söylerken kızardı biraz. Hermione ona anlamayan bakışlarla baktı. Lucius oğluna baktı. Ayağa kalktı.

-Üzgünüm Mis, Draco’yu birazcık alıyorum.

-Tabi Mr Malfoy, dedi Hermione sırıtarak. Draco şaşkın şaşkın babasına baktı. Onun arkasından içeri girdi. Salona geçtiler. Lucius oğluna alayla bakıyordu.

-İşiniz falan yok değil mi?

-Evet yok. Bi dakka nereden anladın?

-Babalar anlar. Onu yemeğe mi götürecektin?

-Hayır. Ama onun gibi bir şey. Ona evlenme teklifi edecektim, dedi Draco ve babasının yüzüne baktı. Lucius şaşırmıştı ama yüzünde bir mutluluk vardı.

-İyi. Tamam git o zaman. Annene söylemiycem.

-Tamam, dedi Draco. Bunlar geri döndüler. Lucius hala sırıtıyordu. Hermione kalktı Draco’nun yanına gitti. ‘’Nooluyo?’’ diye sordu. ‘’Görürsün güzelim’’ dedi Draco. Narcissa oğluna sarıldı ,sonra da Hermione’ye.. Onlar cisimlenince Narcissa yüz ifadesini değiştirmedi. Anlamıştı. Sonraki yarım saat içinde diğerleri de gitti. Yalnız kalan Lucius Narcissa’ya sarıldı.

-Ne olduğunu ya da olacağını anladım.

-Ben de. Evlenme teklifi yapacak.

-Evet. Bizim düğünü hatırlıyorsun değil mi?

-Hatırlamaz olurmuyum?! Çok güzeldi.

-Hadi içeri girelim. Soğuk olmaya başladı ve ben biricik sevgilimin üşümesini istemiyorum, dedi Lucius. Sonra onu dudaklarından öptü. İkisi de içeri girdiler. Narcissa olacak duruma sevinçliydi. Ama Lucius belli etmese de bu işe soğuk bakıyordu…

Hermione Ve Draco'nun Yasak AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin