4. Hadi canım!

44 5 23
                                    

   Çalışmaya başlayalı tam bir hafta olmuştu. Projemiz tam hız ilerliyordu. Young Sun ile çok güzel bir ikili olmuştuk. Resmen birbirimizi tamamlıyorduk ve fikirlerimiz tamamen uyuşuyordu. Onunla zaman geçirmek çok başkaydı. Böyle kendimi sanki imkansız bir rüyanın içinde hissediyordum. Ama ne rüya.

  İş konusunda mükemmeldik ama kişisel ilişkiye gelince tamamen bir muamma. Resmen bana kötü davranıyordu. İlk iş günümüzün sonunda yumuşadığını düşünmüştüm ama işler hiçte öyle değilmiş. O kibirli asık suratını ısrarla sürdürdü. Bir haftadır bıkmadan usanmadan. Ben de tam tersi o ne kadar asık suratlı ise ben bı o kadar güler yüzlü ve pozitiftim. Sanırım bizim işimiz biraz inada binmişti. Ben onun üstüne gittikçe o kendini en derin kuyularda saklıyordu. E haliyle de o gizli kutu bana çekici gelmeye başlıyordu. Ah bu imkansızlıklar.

  En çok merak ettiğim ise acaba benim hakkımda ne düşünüyordu ki? Belkide amacına ulaşmak için kullandığı bir araç. Duygusuz. Tıpkı bilgisayarıyla ilgilendiği gibi ilgileniyordu benimle. Bilgisayarı kullan işini hallet ve kapat.

  Ahh ahh onu çözmeyi öyle çok istiyordum ki. Üstelik her sabah onu gördüğümde kalbim hızlanıyor içim kıpır kıpır oluyordu artık. Ateş bacayı sarmasada odunlar dizilmişti bir kere!

Young Sun'dan

  İlk kez karşılaştığımızda çok sinir bozucuydu. Deli gibi uykum varken ısrarla çalan zil. Hiç susmayacak gibi konuşan bir kadın. Aslında bu kısma kadar gayet sinirlerimi bozmuştu ama en sonunda ellerini pençe yapıp üstüme doğru atlayacakken beni farkına vardığında gözlerinde ki şaşkınlık ah tekrar yaşamaya değerdi.

  Çok gülmek istemiştim ama gülmek ile öfkem arasında kalmıştım. Ve tabii ki öfkem galip gelmişti. Koreli değildi bu da ilgimi çekmişti ama hiç uğraşacak vaktim yoktu.

  Tüm günüm onun kim olduğunu düşünmekle geçmişti. Sinirlerimi bozmaya başlamıştı aklımdan çıkmayışı.

  Bugün yeni proje ortağım ile ilk çalışma günümdü. Aslında yabancı biriyle çalışmayı hiç istemiyordum. Reddetmiştim ama genel müdürün en azından bir günlük dene olmazsa çaresine bakarız demesiyle tamam demiştim. Çünkü daha fazla ısrarlara katlanamayacaktım. Nasıl olsa bir günün ardından çalışmak istemiyorum deyip işin içinden çıkabilirdim. Üstelik bu proje oldukça dikkatimi çekmişti.

Proje ortağım yurt dışından birisiymiş. Hemen aklıma sabah ki kadın geldi. O olabilir miydi ki? Saçmalama dedim kendi kendime. O kadar da değildir!

Evden çıkmak için hazırlandığımda zil çaldı. Kapıyı yavaşça araladığımda onu karşımda gördüm. Tüm çekiciliğiyle tam karşımdaydı işte. Saçlarını tepeden toplaması o narin kibar boynunu tüm asaleti ile gözler önüne seriyordu. Beyaz teni insanda dokunma hissi uyandırıyordu resmen. Her zaman gördüğüm o şık kadınlara göre gayet rahat giyinmişti. Üstelik o şık kadınlarla kıyaslayınca on üzerinden on puanı hak etmişti resmen. Bir kaç saniyede neler geçmişti kafamdan. Tam ona 'günaydın' diyecekken beni farketmeksiyle ağzında ki tüm suyu yüzümle buluşturmuştu.

  En nefret ettiğim şeylerden biri başıma gelmişti ve az önce ki düşüncelerim aklımdan puf olup uçmuştu. Artık on üzerinden kocaman bir sıfır! Galiba biraz ters davranıştım farkında olmadan. Tabi sonuna kadar hak ediyordu o ayrı. Bir insan nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirdi ki. Hemde aynı hatayı iki gün üst üste yapmıştı. Tamam ilgimi çekse de ki hemen geçmişti bu durum. Artık  tahammül sınırlarımı zorluyordu. Umarım tekrar karşılaşmayız diye geçirdim içimden. Daha fazla sinirlenmek istemiyordum.

  Sabah ilk işim, genel müdürle görüşüp çalışma alanına inmek oldu. Kapının buzlu camından yeni iş arkadaşımın orada olduğu görüyordum. "Merhaba, sanırım ortak çalışacağız, Ela değil mi?" dediğimde arkası dönüktü. Arkadan bakınca sanki tanıdık geliyordu. Yavaşça önünü dönünce bedenimi tuhaf bir ürperti sarmıştı. Şok dalgası her yanıma yayılmıştı.

Hadi canım!

  Bu kız beni buraya kadar takip mı etmişti! Zaten sinirlerim gergindi birde takıntılı bir insanla uğraşamayacaktım. Ona burayı terketmesini ve onunla uğraşamayacağıma dair bir kaç kelime söyledim. Ellerini göğsünde bağladı. Hırçın bir o kadar da eşsiz bakışlar gönderdi bana ve konuşmaya başladı. Galiba kızma sırası ondaydı.

   Ah aptal kafam tabi ya birlikte çalışacağımız kişiydi. Aslında daha önce aklıma gelmişti ama sabah ki olaydan sonra tamamen çıkmıştı kafamdan.

  Sabah yaşadığımız olayı hatırlayınca soğuk tavrımı korumaya karar verdim. Bu ilginç tipi hayatıma almaya hiç niyetim yoktu. İşimizi bitirip yollarımızı tamamen ayıracaktım. Eğer çalışmada anlaşamazsak ilk günden yollarımız ayrıldı belkide.

  Sürekli gülümsüyordu. Bildiğin Polyannacık oynuyordu. Gülümsemesi iyiden iyiye rahatsız etmeye başlamıştı. Of çok sinir bozucu! O etrafa neşeli gülücükler saçtıkca benim de keyfim iyiden iyiye kaçıryordu. Hayır o kadar surat asıyordum anlamıyordu da!

İş konusunda tamamen mükemmeldi. Fikirleri harikaydı. Genel müdür gerçekten birşeyler bilmeseydi bu kadar ısrar etmezdi demek ki. Proje sonunda çok güzel şeyler çıkaracaktık ortaya. Bu düşünceler beni heyecanlandırırken bana dikkatlice baktığını farkettim ama sanki baktığını çaktırmamaya da çalışıyormuş gibi bir hali vardı.

Birden gülümsediğimi farkettim. Aslında bu durum ona değildi aklımdan geçen düşüncelerin heyecanıydı ama bunu şimdi açıklamamda çok saçma olurdu. Bu yüzden iyi akşamlar dileyerek gülümsememi ört pas etmeye karar verdim.

  Bir hafta boyunca aramızda adı konulmamış tuhaf bir savaş vardı. O gülüyor ben bakıyordum. Aslında savaşı kaybetmek üzereydim. Gardımı indirmeme çok az kalmıştı. Farkında olmadan kendine çeken bir havası vardı. O pozitif enerjisi insanda, sarıp sarmalama hissi veriyordu.

  Bu "aşk" değildi tabi ki. Benim deliler gibi aşık olduğum birisi vardı zaten. Ama Ela ile aramızda olan tuhaf elektriklenmeye de anlam veremiyordum. Aşk değildi en azından bundan eminim.

"Yani kesin değildir."

Aşk Savaşı Sever!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin