Gözler her zaman doğruyu söylemez.
Alarmımı kurup camımı da kapattıktan sonra yatağımla kavuştum. Gece lambabında düğmesine bastım ve gözlerimi kapattım. Onun gözleriyle buluşur umuduyla.
"Yarın güzel olucak."
Sabah güneşinin odama ışıklarını en masum şekilde bırakması ile uyandım. Alarmım çalmadı diye iki dakikalık bi panik yaşasamda telefonuma baktığımda daha yarım saatin olduğunu gördüm. En yersiz yerde çalar diye de alarmı kapattım.
Karşımda tüm ihitişamıyla duran denize baktım ve sonbahar ağacıma... Yapraklarını döküyordu yine. Penceremin önüne gelip dikildim. Gece yatarken mırıldandığım şeyi tekrar söyledim "her şey güzel olucak." İlkokul çocuğunun kalbine giren okul heyecanının aynısı bende vardı şimdi de.
Derin bi nefes aldım ve gözlerimi bir dakikalığına kapattım. Bu benim heyecanımı yatıştırma yöntemimdi. Banyoya gidip rutin işlerimi hallettim ve odama gelip dolabımın başında dikildim. Hava o kadar da soğuk görünmüyordu. Beyaz blazer t-shırtımı ve siyah kotumu çıkartıp giyindim. Kırmızının tonları bulunan gömleğimide belime bağladım. Sıra geldi saçlarıma. İki tane balıksırtı ördüm ve iki omzumdan aşağı sarkıttım. Dudaklarıma parlatıcımı da sürdükten sonra işte hazırdım.
Yarım saat dolmuştu bile. Annem gilden ses çıkmayınca aşağı kata doğru indim. Mutfağa geldiğimde annem kahvaltımı hazırlamış ve de bi not bırakmıştı. "Güzel kızım günaydın. Biz babanla işe gidiyoruz. Umarım ilk günün güzel geçer. Bi sıkıntı olursa bi telefon açsan yeterli. Kahvaltını yapmayı unutma ve geç kalma." Canım annem yine kıyamamıştı bana.
Sandalyeme oturup yemeye başladım. Heyecandan midem almıyordu bu yüzden kahvaltımı yarıda kesip masayı topladım. Normalde bi şeyleri toplamak asla hoşuma gitmezdi. (odam hariç.) Ama bu seferlik yardım ediyim. Elime yapışmaz sonuçta diye içimden geçirirken tabakları makineye yerleştirdim.
İşim bittiğinde odama çıktım. Daha vakit vardı ve ben şimdiden evden ayrılmak için can atıyordum. Resmen okul çekiyordu. Düşüncelerim yarıda kaldı çünkü babam arıyordu. Heyecanla açtım. Babam konuşmadan önce neden heyecanlanıyosam diye geçirdim içimden ve kıkırdadım. "Kızım Mehmet Bey seni bırakıcak haber veriyim dedim."
"Yaa baba çok teşekkür ederim çok iyi yapmışsın."
"Rica ederim güzel kızım hadi tutmuyumda hazırlanmana bak sen." "görüşürüz babaam!"
Babam buna küçük bi gülmeyle karşılık vermişti ve telefonu kapatmıştı. Camdan baktığımda ise Mehmet abi arabanın başında bekliyordu.Aslında çok sık beni götürüp getirmezdi Mehmet abi. Babamın şoförüydü. Şöyle durup düşündüğümde ben arabaya binmezdimki zaten. Ya bi yere çok geç kalırsam ya da yolu bilmiyorsam. Genelde hep motorlar benim ilgimi çekmişti şimdiye kadar. Bir kere dayım gezdirmişti kendi motoruyla. Onda da annemin yüreği ağzına gelmişti zaten. Bu doğum günümde kesinlikle motor isteyecektim babamdan. O kızına kıyamazdı ki. Yalvarır yakarır ben bu işi çözerdim. Hele bi de kedi gibi baktım mı! Bu iş tamamdı.
Son kez vaktin gelmiş olması dileğiyle saatime baktım ve küçük bi sevinç patlaması yaşadım. Sonunda gelmişti. Nolur nolmaz diye ceketimi alıp aşağıya ışınlandım resmen. Kapının önünde duran çantayı kaptığım gibi Mehmet abinin yanına koştum. "Günaydın Mehmet abi." "Günaydın prenses." Mehmet abi küçüklüğümden beri bana prenses derdi. Her ne kadar sevmesem de bu kelimeyi o deyince başka bi tatlı oluyordu.
Kapıyı açtı ve benim oturmamla o da şoför koltuğuna geçti. Yolda camdan dışarı baktım. Gözlerimi kapattım ve her şey güzel olucak dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR
Teen FictionBen onun sesine aşık olmuştum.. Her duyduğumda panik atak geçirmemek için kendimi zor tuttuğum o sese.. Peki ya o? Neden hayat her şeyim güzel giderken bozmak zorunda? Üzülmemi mi istiyor? Yoksa gözlerimi açmamı mı? O zaman ben çoktan varım. O sonba...