Emanet...

1.1K 75 16
                                    

Aşk; görmekten çok özlemeyi sever,

Dokunmaktan çok düşlemeyi..

Ve aşk öyle haindir ki; 

Nerde imkansız varsa gider onu sever..

-Ya nerden çıktın sen hani gitmiştin? Hani bir daha seni görmeyecektim.

-Vazgeçtim güzelim vazgeçtim.Şu saatten sonra gitmeye hiç niyetim yok...

-Ne demek vazgeçtim...İstemiyorum arkadaşım geçti bitti işte indir beni seninle gelmek istemiyorum.Hem sen Erkan'a neden vuruyorsun ya.

-Arkadaşım demek...Ooo Eylül hanım ne zaman arkadaş olduk biz.Hala Erkan diyosun zaten hıncımı alamadım gidip daha beter çıkarıcam hıncımı o olacak.

-Yok öyle değil lafın gelişi arkadaşım dedim yoksa arkadaş falan değiliz.Ufff ne arkadaş olucam be senin gibi bir kütükle git sincaplar olsun senin arkadaşın.

-EYLÜL!

Bu çocuk böyle bağırdığı zaman nefes almayı unuttuğumu farkediyorum.Ya sen kimsin? Nesin? Neden bana bağırıyosun canısı? Gel benim arkadaşımı yumrukla,hoppp at beni omzuna, sonra birde bağır ne ala memleket.Gidicem demeseydin hem banane ki.

-Bağırma bana! 

-Eylül son kez uyarıyorum  o küçük ağzından bir kelime daha çıkarsa şimdi arabayı durdurur ve seni susturmanın yollunu bulurum. 

Ay ben bu sırıtışı hiç beğenmedim ama, o ne öyle.Hem ne ima etti ki şimdi bu.Neyse düşünme kızım bunları düşünme.

Senelerdir her gece ''Allah'ım şu aciz kulunun hayatına azcık heyecan kat,biraz ekşın olsun canım sıkılıyor.Amin.'' diyen ağzıma kürekle vurasım var.Al sana ekşın al sana heyecan.Kız korkudan ağzımıda açamıyorum şimdi sağı solu belli değil bu deyyusun ne yapar bilemiyorumda.Ay bu arada yıllar yıllar önce mahallede top oynayan arkadaşlarım oradan geçen bir amcanın yanlışlıkla kafasına top atmışlardı.Amcada ''Sizi gidi eşkiyalar sizi gidi deyyuslar'' diye bağırmıştı.O gün bu gündür hep deyyus kelimesini kullanmayı hayal ederdim al işte Rüzgar'a nasipmiş yalnız cuk diye oturdu ohh canıma değsin.Ben böyle kendi kendime düşünüp içten içe sırıtırken Rüzgar biraz önceki halinden çok farklıydı.Yüz ifadeleri gevşemiş direksiyonu sıkan parmakları rahatlamıştı.Neden bu kadar kızdığını anlayamıyordum,sadece konuşuyorduk Erkan'la.Kafamı cama yaslayıp hiç çekinmeden onu izlemeye başladım.Ne zaman alışmıştım hatırlamıyorum ama alışmıştım işte.Bu değişken halleri,siniri,neşesi her şeyiyle yanımda olmasını seviyordum.Dün gece gidiyorum bir daha gelmeyeceğim dediğinde nefes alamamıştım.Rüzgar benim ne  zaman nefesim olmuştu bilmiyorum ama olmuştu bir kere ve ben dün gece bana yaşattığı üzüntüyü öyle kolay affetmeyecektim.

En son düşündüğüm şey buydu şimdi ise Rüzgar'ın kollarında...Rüzgar'ın kolları? Lan... Bulunduğum yerde -ve orası tam olarak Rüzgar'ın kucağı- kıpırdanmaya çalıştım ama yok, öyle bir sıkı tutmuş ki milim oynayamıyorum.Bir süre daha uğraştıktan sonra Rüzgar'ın fısıltı halinde duyduğum sesi kıpırdanmalarıma son vermişti.

-Hişşşş uyu güzelim senin kollarımda olmana ihtiyacım var.

Onun bana daha doğrusu kollarında olmama ihtiyacı vardı öyle mi? İçimde bir yerlerde uyku sersemi zafer dansı yapmaya çalışan yanımı susturup uykuma kaldığım yerden devam ettim.Bu doğru değildi biliyorum ama onun yanında huzur bulduğum gerçeğide bunun doğru olmadığı gerçeği kadar netti içimde.O değişkendi...Ne hissettiğinden bile emin olamıyordum.Dünyanın en sert bakışlarına sahipti ama bana bakarken birer yıldız  gibi parlıyorlardı.Gözleri,bakışları,sözleri,davranışları hepsi sadece bana faklıydı ve bu çok özel hissettiyordu.O kadar ki onun bahsettiği siyahlığını bile göremiyordum çünkü o benim gözümde gökyüzü kadar maviydi.

Rüzgarında Savruldum...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin