Devam Ediyorum

1.7K 383 94
                                        

"Bu kız çıldırmış olmalı"

Kulağıma takılan dört belki de beşinci aynı cümleydi. İnsanların parmaklarına ve dillerine takılacak kadar bir değerim olmasa da sanki yanımdan geçerken bir şey demeseler eksik hissediyorlardı.

Gözlerim kapalı olmasına rağmen gözümün derinliklerindeki boşluğu hissedebiliyordum. Sanki yaşadığım anılar birer birer gözümün önüne şerit olarak aktarılıyordu. Annem de işte tam o boşluğun içerisindeydi tüm halleriyle..

Sekiz sene öncesi tam da bugün belirdi o boşluktan kare kare. Annemin tüyleri diken diken eden güzelliğinin solmuş bir gül misali ve de buz gibi olduğunu hissettiğimde  ellerimin titremeye başladığını fark etmiştim. Ağzım açılmıyordu. Sanki hayatım o zamana kadar gün yüzünü görmüş ve güneşin batma zamanı gelip çatmıştı. Etrafım yavaşça annemin gözlerinin renginde olan bir siyahlığa dönüşüyordu. Kapkara bir geceye açılmıştı yeni dünyam..

Annemle olan son anımda onu bu denli güçsüz ve acınası görmemeliydim. Çünkü benim annem çok güçlü bir kadındı ve o dünyanın en güzeliydi. Evet herşeyin bir süresi vardı bunu biliyordum ama onun süresi ne kadar da çabuk dolmuştu öyle.

Bu süreye hazırlıksız yakalanmıştı gözyaşlarım. Onlar da annemin teni gibi buz gibi akıyordu gözlerimden. Dudaklarım ise titriyordu. Sonsuza dek susmak istermişcesine açılmakta zorlanıyordu.. sadece hafif bir iniltiyle iki kelime döküldü büzülen dudağımdan.

"Anne"
"Annem"..

Ve beni kolumdan tutarak sakinleştirmeye, gözümü kapatmaya çalışanlara rağmen görmüştüm annemin yüzüne örtülen örtüyü. Bu onu son görüşümdü..

"Hayır" diye bir çığlık koptu boğazımın derinliklerinden. Sesim bir anlığına kısılmıştı çığlığın verdiği etkiyle.

"N'olur almayın annemi benden, n'olur!" kısık çıkan sesimi kimseye duyuramıyordum. Kendi kendime yalvarıyordum adeta. "Lütfen götürmeyin onu, lütfen.."

Benim annem beni bırakıp gidiyorken ona "gitme" demeye sesim bile güç yetirememişti. Ben güçsüz düşen vücudumla onun ölü vücudunu son görüşümü yaşamıştım. Gerisi ise karanlığa sığınmıştı.

İlk krizimi yaşıyordum..Hem hayatımın hem de hastalığımın ilk kriziydi. Annemin gitmesiyle kuşkular yerleşmişti kalbimin istenmeyen bölümüne. Korkuyordum, kabullenemiyordum, belki de deliriyordum..

Annemin gözlerinin renginden bir siyahlık hakimdi etrafımda. Onun giderken bıraktığı tek şeydi bu karanlık. Tek farkı bu karanlığın bir ışığı olmamasıydı. Oysa annem yaşarken ışık saçardı gözleri. Ve benim yeni dünyamdaki gökyüzümde ne yapacağımı, nereye gidecegimi, ne zamana kadar dayanabileğimi gösteren bir tek yıldız bile yoktu.

Ve yine aynıydı akan gözyaşımın soğukluğu. Hava da çok soğuktu tıpkı benim gibi ağlıyordu bulutlar damla damla yeryüzüne doğru. Yüzüme gelen yağmur damlasıyla tuzlu gözyaşlarım birleşti.

Gözümün derinliklerindeki boşluk yavaşça kaybolup yerini gri renge dönüşen yağmur bulutlarıyla dolu olan gökyüzüne bırakıyordu. Islak gözlerimin gösterdiği kadar olmasa da buğuluydu gökyüzü. Gözlerimi bir kez daha kırptıktan sonra son gözyaşı da gözlerimden kulağıma doğru yol almayı başardı.

Uzandığım çimenlerin kokusu geliyordu burnuma. Yağmur sonrası kokan toprağın rahatlatıcı kokusunu hissediyordum ciğerlerimde.. Bugün annemin ölümünden sonra onun hatıralarıyla dolu o eve başka bir kadın getiren babamın yüzünü görmek yerine yağmurun altında uzanıp bir ölü sessizliğinde ağlayan bana akıl erdirmeye çalışan insanları tercih etmiştim.

İnsanlar KorkaktırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin