Buluşma

241 22 5
                                    

          Uzun bir süredir yeni bölüm yazamamıştım. Tüm okuyanlardan özür diliyorum. Ayrıca beğenen arkadaşlar ‘’vote’’ yapabilirler mi?

    Bu bölümü, fikirleriyle bana yardımcı olan Eda Ertürk’e hediye ediyorum J

 

 

 Sabah uyandığımda dün yaşanılanların gerçek olup olmadığını sorguladım kendimce. Gerçekliğinden emin olduktan sonra yüzüm kızarmaya başladı. ona sarılmıştım, hem de iki kez.bu düşüncelerden uzaklaşmak için yataktan kalkıp banyoya koştum. Odaya döndüğümde aklıma dünkü not geldi. Hızlı bir şekilde odamda notu aradım, bulamadım. Olduğum yerde durup düşünürken ellerim cebime gitti. Neden olduğunu bilmiyorum ama gitti işte. Meğer o sevinçle pijamamın cebine sokmuşum. Notu tekrar okuduğumda yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamadım. Peki gidecek miydim? Tabii ki de.

   Saat 10.30’du. Bir buçuk saat sonra parkta olacaktım. Bir dakika! Hangi park? Evin yakınındaki parktır herhalde. Ya başka bir parksa! Aklımdan Ayaz’ı aramak geçti. Ama bunu yapamazdım. Yani.. ne diyecektim ki? Nasıl konuşacaktım onunla? Aklım aramamamı söylese de içimdeki kıpırtıya engel olamayıp telefonumu kaptım. Notta yazan numarayı çevirdim. Bekledim. Bekledim…  Ahh! Yetersiz bakiye. Hiç oldu mu yani şimdi bu? Ne ara bitmişti kontörüm? Bir dakika ben kontör yüklemem ki telefonuma. Ben mesaj atarım veya dakikam olur. O zaman şimdi dakikam yoksa mesaj atarım. Evet! Mesaj atacağım. Hızlı bir şekilde yazdım ve gönderdim. Ama pişman oldum çünkü uzun süredir mesajlaştığım birine mesaj yazıyormuş gibi sadece ‘’ hangi park?’’ yazmıştım. Ahh! Saçma ben…gelen cevabı haliyle doğal karşılamak gerekir:

-          Kimsin?

-          - Ah! Özür dilerim. Unutmuşum yazmayı. Lena ben.

-       -   Ah! Lena , ben de özür dilerim. Yeni uyandım da kafamı toparlayamadım birden. Kusura bakma. Nasılsın?

-         - İyiyim, ayrıca önemli değil. Hangi parkta buluşacağımızı yazmamışsın da sormak istedim.

-         -  Ahh! Evet unutmuşum. Özür dilerim. İsmini bilmiyorum ama evinizin oradaki park olur.

-         -  Peki tamam. 12’de orada olurum. Görüşürüz.

-         -  Görüşürüz.

 

      Sormasam da olurmuş. Uyandırdım onu da. Ama uyansın artık çünkü buluşma saati yaklaşıyor. Buluşa saati!

    

    Hemen hızlı bir şekilde makyajımı yaptım. Hızlı bir şekilde dediğim yarım saatimi aldı. Penceremden dışarı baktım ve havanın yağmursuz ama rüzgarlı olduğunu gördüm. Dar pantolonumu ve Serap’ın beğendiği bluzumu giydim. Üzerine kırmızı paltomu alarak mutfağa gittim. Aysu abla bugün gelmediği için kahvaltı hazır değildi. Buzdolabını açtım. Dikkatimi çekecek bir şey yoktu. Ben de sıradan, küçük bir kahvaltı yaptım ve dişlerimi fırçaladım. Saate baktığımda on ikiye 5 dakika vardı. Ben de hemen dışarı çıktım. Parka gittim ve bir banka oturdum. İki dakika bekledikten sonra saat tam 12’de Ayaz geldi. Normalde de bu kadar dakik mi? Neyse.’’Selam’’ yanıma oturdu.

-        -  Nasılsın?

-        -  İyiyim, teşekkür ederim sen?

-    -  Ben de iyiyim. Yani buraya geldiğin için fazlasıyla iyiyim. Yani.. demek istediğim gelmene çok sevindim.

-         - Teşekkür ederim.

-    - Ya bu sabah ki mesajıma kırılmadın değil mi? Ben.. yine arkadaşlar şaka falan yapacak diye düşünmüştüm.

-         -  Yok, hayır. Dedim ya önemi yok. Ben.. dün için sana tekrar teşekkür ederim.

-        -  Dediğin gibi : önemi yok. Senin gibi masum bir kıza yardımcı olduysam ne mutlu bana!

-        -  Masum olduğumu.. nerden çıkardın?

-    -  Masum, saf ve güzel bakışlarından çıkardım. Ayrıca söylemeden edemeyeceğim ama… çok güzelsin Lena. Gerçekten.

-         -  A!.... şey… çok teşekkür ederim. Çok kibarsın.

     

     Bana döndü ve ciddi bakışlarla:

-          - Benimle çıkar mısın Lena? Sana çok bağlandım. Masumluğunla beni öyle etkiledin ki?

-         -  Ama.. şey…ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Birbirimizi tam tanımıyoruz ki!

-       - Haklısın. Ama.. dedim ya sen çok tatlı ve masumsun. Ben seni böyle tanıyorum, yetmez mi? Hem sen de zamanla beni tanır ve seversin. Ayrıca beni sevmen için elimden geleni yapacağım. Emin ol!

 

       Senin bu güzel sözlerine kim dayanabilir be yakışıklım? Zamana gerek yok. Ben seni zaten seviyorum.

 

-         -  Şeyy.. tamam. Yani evet.

-        -  Ahh! Beni senden mahrum etmediğin için sana çok teşekkür ederim Lena. Gerçekten. Hem emin ol sen de beni seveceksin.

 

         Bunları söylerken yüzünde güller açıyordu diyebilirim. O güzel gözlerini bir de gülerken gördüm ya! Neyse. Konuşması bittiğinde kolunu omzuma koydu ve bana yaklaştı. Ne zamandır kokan harika şeyin onun parfümü olduğunu o zaman anladım. Suratını bana yaklaştırdı ve ‘’ seni çok mutlu edeceğim’’ derken yanağıma bir öpücük kondurdu. Aklım, fikrim, kalp atışlarım, her şeyim yanağımda toplandı. Tabii yine saf gülümsememe engel olamadım.

       Biraz sonra yağmur yağmaya başladı. O an keşke montumu giymeseymişim diye düşündüm. Belki montunu bana verirdi. Filmlerdeki gibi. Yanımızda da şemsiye olmadığı için ıslanmaya mahkumduk. ‘’  hadi eve git, ıslanma’’ dedi. Çok ince bir düşünceydi. Ama ondan ayrılmak istemiyordum. Yalvarırcasına gözlerine baktım. Anladı. ‘’ Benim için hasta olmanı asla istemem. Daha sonra yine görüşürüz.’’ Dedi ve eve doğru yol aldık. Evin önüne geldiğimizde ellerimi tuttu ve beni karşısına aldı. ‘’ kendine iyi bak ‘masum güzel’’ dedi. ‘’Masum güzel’’ bu laf çok hoşuma gitmişti. Güldüm. Ve ‘’ sen de yakışıklı’’ dedim karşılık olarak. Yine o harika gülüşünü gördüm. Bu bana bir ömür yeterdi. Arkamı dönüp eve girdim.

      Yaklaşık bir saati Ayaz’ı düşünerek oyalanmakla geçirdim. Daha sonra ders çalışmaya çalıştım ama olmadı. Sürekli gözlerimin önüne muhteşem gülüşü geliyordu. Ben de zorlamadım. Dersi başka bir zamana erteledim. Yatağıma uzandım ve uyuyakaldım. Genelde yağmur yağarken uyuyasım gelir de. Uyanmamı kapı zili sağladı. Yerimden kalkıp kapıya gidene kadar ikinci kez çaldı. Sessiz olarak (evde tek başımaydım ve kapıdakinin kim olduğunu bilemezdim.) kapının deliğinden baktım. Üniformalı bir adam vardı. Tanıdık değildi. ‘’ kim o?’’ diye seslendim. ‘’bir gönderiniz var efendim’’ dedi kapıdaki adam. Kapıyı yavaşça araladım. Baktım ki gerçekten kargo gelmiş. Adamın verdiği paketi aldım ve imza attıktan sonra kapıyı kapattım. Hemen oturma odasına gidip paketi açtım. Bu bir çikolata kutusuydu. Açtığımda şok oldum çünkü tüm çikolatalar ısırılmış veya kopartılmıştı. Yanında da bir not:

 

      ‘’ Hepsini denedim ama senin kadar tatlısını bulamadım. Ve masumunu da. J Yakışıklın…’’ 

ÇAKMA SARIŞINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin