Yakışıklı

398 26 3
                                    

     Sınıfa girdiğimde üzerimde takılı kalan gözlere hiç aldırmadan ilk gün oturduğum yerime gittim ve yine oturdum. Semih benden önce gelmiş, oturmuştu. Sanırım sınıftaki diğer erkekleri şaşırtmak için olacak ki otururken Semih’e bayağı bir yanaştım. Özel bir şey söylermiş gibi fısıltıyla ‘’ günaydın’’ dedim. O da yeterince şaşırmış olacak ki kocaman açılmış gözlerini benden çevirmeden ‘’ gü-günaydın’’ dedi. Ders boyunca semih ile bile konuşmadan öğretmeni dinledim. Sanırım dersteki öğretmen bir hayli ilgisiz. Çünkü ben ilk kez onun dersine giriyordum ve neredeyse hiçbir tepki bile göstermemişti.

     Sonunda beklediğim zil çaldı ve tam çıkmaya hazırlanırken Semih ‘’ çok güzel olmuşsun’’ diye fısıldadı. Ben de güzel bir gülümsemeyle karşılık verdim. Daha sonra yine havalı yürüyüşümle sınıftan çıktım ve acele etmeden bahçeye girdim. E bu kadar uğraştık, yeni benliğimi birilerine göstermem gerekirdi, değil mi? Yine boş bir banka gidip oturdum. Sağ bacağımı diğerinin üzerine attım, dik bir şekilde oturdum ve dirseklerimi ise bankın yaslanma yerinin üzerine koydum. Başım dik bir şekilde çevreyi izledim. Birazdan yanıma Semih geldi. Havalı pozisyonumdan çıkarak ona tekrar tekrar teşekkür ettim. Çok geçmeden Semih yanımdan ayrıldı.

     Benim o tarafa bakmadığım bir anda sağ taraftan birinin ‘’ selam’’ dediğini işittim. Dönüp baktım, hayır bakakaldım. Çünkü hemen yanımda güzellik yarışmasından kaçmış bir yakışıklı duruyordu. Bronz teni ve parlak siyah gözleriyle etkilenmemek elde değildi. Bir an önce kendimi toparladım ve ‘’ selam’’ dedim.  O ise:

Burada yenisin galiba. Çünkü bu güzelliği fark etmemem mümkün değil.

Aslında.. pazartesi de okuldaydım.

Hımm… ben o gün gelmemiştim.

Bak sen uyanığa… gerçek değilse de zekice bir davranış. Sevdim bu çocuğu.

Sanırım bu yüzden görüşemedik. Ben Lena.

dedim elimi uzatarak. O da elimi sıkarken:

Ayaz.  Memnun oldum.

dedi. Ayaz mı? Ha şu ünlü Ayaz mı? Sanırım o, çünkü bu yakışıklılıkla tanınmamak elde değil. Semih’in söylediklerini aklıma getirmemeye çalışarak, ayrıca Ayaz’a da çaktırmadan onu seyretmeye başladım. Aman tanrım! Bu çocuk gerçekten çok yakışıklı.

    Ben onu seyrederken birden döndü ve karizmatik bakışlarıyla:

Neyse…. Sonra görüşürüz.

Görüşürüz.

     Diyebildim sadece.  Ayaz yanımdan gittikten sonra havalı duruşumu falan unuttum gitti. Düşündüğüm tek şey Ayaz idi. Acaba benden hoşlanmış mıydı? Yoksa sadece sıradan bir yeni arkadaş mıydım?

      O gün Ayaz’ı bir daha görmedim. Çıkışta Serap’ı aradım ve Semih ile birlikte bir yerde oturmayı teklif ettim. O da kısa sürede aramızda oluşan sevgi sayesinde hemen kabul etti. Onlarla birlikte vakit geçirmek isteyişimin bir sebebi yoktu. Ama onlara Ayaz’ı soracaktım. Verecekleri cevapları merak ediyordum.

     Semih ile beraber girdiğimiz lokantada bir masaya oturduk ve Serap’ı bekledik. O da çok gecikmedi. Girdiğimiz lokanta ir öğrenci bütçesine uygun olduğu için pek çekinmeden siparişlerimizi verdik. Yemeklerimizi yedik ve bol bol sohbet etik. Ama Semih’in morali sanki biraz bozulmuştu. Sebebini sormadım. En başından beri aklımdan çıkmayan Ayaz’ı artık sormam gerektiğini düşündüm:

Bir şey sorabilir miyim? Bu.. Ayaz’ın neden iyi olmadığını düşünüyorsunuz?

Öyle düşünmüyoruz.. hem nereden çıktı ki şimdi?

 Dedi Serap. Ben ise:

Ama siz bana onların pek temiz olmadığını söylemiştiniz. Sadece sebebini merak ettim.

‘’ Etme!’’ diye atıldı  Semih.. Daha sonra sesini yükseltmesinin yanlış olduğunun farkına vararak:

Yani… şey.. bugün seni Ayaz’la konuşurken gördüm. İzledim. O yanından ayrıldığında ondan etkilenmiş gibi görünüyordun. Bak.. o çocuk sana nasıl davrandı bilemiyorum ama onunla takılmanı istemiyorum. Sadece bu…

İlk olarak ben Ayaz’dan falan etkilenmedim. Saçma kişisel görüşlerini kendine sakla lütfen! Sadece neden onun hakkında böyle düşündüğünüzü merak ettim, o kadar. Ayrıca ben senin isteğinle hareket etmek zorunda değilim.

    Dedim. Çok sinirlendim ve yediğim yemeği karşılayacak miktarda parayı çıkarıp masanın üzerine koydum.  Duygusuz bir şekilde ‘’görüşürüz Serap’’ dedikten sonra çantamı alıp kendimi dışarı attım. Hava kararmıştı ve yağmur çiseliyordu. Hava bu günlerde çok gelgitli davranıyor. Sabah güneş olmasına rağmen şimdi yağmur yağıyor. Neyse ben yağmuru severim. Olmuyor, sinirimi yatıştıramıyorum. Neden böyle davrandı ki Semih şimdi? Derdi ne bunun? Hayatımı yönlendirmeye mi çalışıyor anlamıyorum. Ayaz’la görüşmemi istemiyormuş. Hah. Sen kimsin be? Görüşeceğiz Semih bey. Bak bakalım, ben senin istediklerini yapacak mıyım? Kıskanç şey!

    Söylene söylene yürüdüğüm yolda karşıma çıkan tek tük insanların bana bakamlarına dayanamadığım için sustum. Bir dakika. Kıskanç şey mi dedim ben az önce. Tabi ya. Semih beni kıskanıyor. Of. Nasıl fark edemedim. Şimdi Semih benden mi hoşlanıyor? Ah, evet. Onun morali de o yüzden bozuktu. Beni Ayaz’la beraber gördüğü için. Ama hiç fark etmez. Ne olursa olsun o benim hayatıma karışamaz. Ne olursa olsun.

     Yağmur iyice hızlanmıştı. Eve yaklaşıyordum. Önüme çıkan köşeyi döndüm. Karşıma bir grup genç erkek çıktı. Hiç bakamdan yoluma devam etmeye çalıştım. Bir tanesi kolunu önüme doğru uzatarak yolumu kesti. Ben şaşkın şaşkın kolunu uzatan adama bakarken o pis pis sırıtıyordu. Kolunu itip yürümeye çalışmıştım ki ayağım bir yere takıldı ve yüzüstü düştüm. Kollarımı kullandığım için sert düşmedim. Kalkmaya çalışırken takıldığım şeyin genç çocuklardan birinin ayağı olduğunun farkına vardım. Ayağa kalktığımda bir tanesi kolumu sıkıca kavradı ve beni kendine doğru çekti. Yine sırıtıyordu. Ağzından yayılan içki kokusunu duyduğumda elini tırnaklarımla kıstırdım. O elini acıyla çekti ama bu sefer iki kişi beni tutmaya çalıştı. Ben buna izin vermemeye çalıştım. Ve bir itiş kakışla ellerinden kurtuldum. Ama şimdi de önüme çıkan birine çarptım. Kafamı kaldırıp bakmamla şok oldum. Çünkü bu Ayaz’dı. Beni görünce bırakıp diğer çocuklara döndü ve en önde durana bir yumruk savurdu. İşte o an Ayaz’ın onlardan olmadığını anladım. O rastgele karşıma çıkmıştı ve ona ben çarpmıştım. Yani Ayaz o kötü gençlerden biri değildi. Düşüncelerden çıkıp baktığımda gençlerden biri yerde kıvranıyordu ve geri kalan 2-3 tanesi arkasına bakmadan kaçıyordu. Ayaz bana döndü ve koluma hafifçe dokunarak ‘’iyi misin’’ diye sordu. Sadece kafamı sallayabildim. Sonra bana hafifçe sarılarak bir ağacın altına götürdü. Bunu ıslanmamam için yapmış olduğunu düşündüm. Sonra bana tekrar ‘’ iyi misin’’ diye sordu. Ben:

E..evet. Sana çok teşekkür ederim Ayaz. Resmen hayatımı kurtardın.

Rica ederim. Ne demek.

Dediğinde kendimi tutamayıp ona sarıldım. Resmen hayatımı kurtarmıştı. Yakışıklı kahramanım benim. Daha sonra aklımı toparladım ve geri çekildim. Ona baktığımda ise yüzünde harika bir gülümseme vardı. Daha sonra evimin nerede olduğunu sordu. Ben de birkaç kelimeyle tarif ettim. Beni eve kadar götürdü. Evin önünde ona yine teşekkür edip sarıldım. Bu sefer o da sarılmıştı. Geri çekildiğimde yüzümle onun yüzü arasında çok küçük bir mesafe vardı. O da geri çekilmedi, ben de. Yine aklımı toparlayıp uzaklaştım. Bu sefer utandı ve yüzünü yere eğdi. Ben de tekrar teşekkür ederek eve girdim.

ÇAKMA SARIŞINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin