Justin Timberlake:Mirrors
Gözümü kapatıyorum. Ağzıma yayılan tad.. o kadar güzel ki o an gözlerimin parladığına, içerde bir mum yandığına eminim. Elimdeki ambalajı çöp kovasına atmak için bir kaç adım atıyorum. Bu havada kesinlikle dondurma yemek kadar güzel başka bir şey varsa, o da yağmurun yağmasıdır. Busan'a yazın gelip kalmayı, uzaklaşmayı o kadar seviyorum ki.. şehrin tüm gürültüsünden, okuldan, o kızlardan, en çok da kendimden.
Denize doğru yürürken her yerde bikinili, şortlu insanlar. Güneş kremleri sürseler bile güneşte kızaran tenleri. Elinde kovayla önümden geçen bir çocuğun, çilleri güneşle kavrulmuş yüzünde iyice belli olmuştu. Güzel duruyordu. Ayağımdaki plaj terlikleri kumda yürürken ağırlıkla çöküyor, kumun sertliğiyle değişik yükseklikler oluşturuyordu. Denizden gelen rüzgarlar saçlarımı karıştıyor. Gözlerimi kapatıyorum, bir anda aklımda canlanıyor. Sanki, rüzgar kocaman yumşak bir el ve her yerimi okşuyor. Kirpiklerimin bile rüzgarla okşandığını hissediyorum.
Etraftan gelen çığlıklar, su sesleri keyfimi bozuyor. Bitirmek üzere olduğum dondurmamdan birazcık dâha yiyorum. Eve doğru yürürken, elinde torbalarla yabancı bir kadın görüyorum. İngilizce konuşuyor. Bacaklarımın sıcağın etkisiyle ısındığını, hafif kızardığını görüyorum. Eve geldiğimde mutfaktan gelen tatlı kokular beni karşılıyor.
"Seungminniee! Gel bak sana ne yaptım?!"
Merdivenlerden çıkmak üzereyken, Annemin sesiyle sağa yöneliyorum.
"Tamam anne. Geliyorum!"
Mutfakta üstü başı un olmuş bir şekilde onu görünce ilk kıkırdıyorum. Fırından yeni çıkmış kurabiyelerin kokusu o kadar güzelki. Şu sıcak havada bile kurabiye yiyebilirim. Çünkü çok seviyorum. Bir de hindistan cevizli olursa.. Annemin üstünün kirli olmasını umursamadan kollarımı ona doladığımda, gülüp bana sarılıyor.
"Anne şu an beni o kadar mutlu ettin ki.. seni çok seviyorum! Bundan sonra çamaşırlarımı kendim yıkayacağım, markete de gideceğim. Sen yeterki bana kurabiye yap!"
Kıçıma eliyle vurup söylendi. Annemi çok seviyordum. Benim için en özel kişi olabilirdi bu dünyadaki.
"Hep böyle diyorsun Seungminieee! Sonra 'bana yardım et' dediğimde, yerinden kalkmıyorsun!"
Sitemli sesine kıkırdayıp yanaklarını sıktım. Ellerime vurup beni uzaklaştırdı.
"Kocaman oldun hâla dâha çocuk gibi davranıyorsun?!"
Kurabiyelerin sıcak olmasını umursamadan yemeye başladığımda keyifle gözlerimi kapattım, tadı çok güzeldi.
"Sıcak sıcak yeme! Karnın ağrıyacak. Limonatada yaptım dolapta istersen içersin. Karnını bunlarla doyurma! Sana yemeğini yapıp hazırlanırım. Isıtabilirsin herhâlde?" Ona kafamı salladığımda devam etti.
"Çok geç dönmeyiz zaten."
Annemle babam akşam yemek yemeye gideceklerdi. Bende evde tek başıma kalacaktım. Tek çocuk olmak bazen sinir bozucuydu. Dolaptan çıkarttığım buz gibi limonatayı kocaman bir bardağa doldurdum. Odama çıkardım ama Annem odamda bir şey yememe izin vermiyor. Tezgaha yaslanıp yemeye devam ettim. Yazlığımızı cidden seviyordum. Ağzıma bir sürü kurabiye tıkıştırıp limonata bardağıyla televizyonun önüne kendimi attığımda, saat 16.47'ydi. Televizyonu karıştırıp bir şey bulamayınca kumandayı sinirle koltuğun ucuna fırlattım. Yaz tatilini seviyordum. Yazlığa gelmeyi, uyumayı, eğlenmeyi.. ama televizyonda ya saçma sapan diziler, yada programlar oluyordu. En iyisi internetten dizi bitirmekti bana göre yaz tatilinde. Ya da seri seri kitaplar alıp, bitirmek. Belgesel izlemeyide çok seviyordum. Her türlü belgeseli izlemeye bayılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morpheus -Hyunjin&Seungmin-
ФанфикGüneşte parlayan tenine bakıyorum. Bakıyorum ama göremiyorum. Neyi görmediğimide bilmiyorum. Ben beyaz tenini, sesini, gülümseyişini biliyorum.