Medya : Siz Jikook'a bakın ben arkada su içen Namjoon'a bakam *-*
Jungkook'tan bir süre sonra çantamı alarak ben de odadan çıktım. Büyük bir evi vardı. Zengin züppenin teki. Belki de bu yüzden hemen hemen herkes peşinde dört dönüyordu. Belki değil kesinlikle.
Alt kata indiğimde Jungkook bir koltuğa oturmuş kapalı televizyon ekranı ile bakışıyordu. Kesinlikle psikolojik bir tedavi görmesi gerekiyor. Dedikleri ve yaptıkları çelişki içindeydi ve bir de bu durum...
"Ben gidiyorum." dedim ve çıkış olduğunu tahmin ettiğim koridora yöneldim.
Hiçbir şey söylememişti. Açıkçası bu iyi bir şeydi. Onunla uzun bir diyalog benim de işime gelmezdi.
Hadi ama bahçe kapısı neden bu kadar uzak ki? Hiç üşenmiyor mu bu?
Tembel adımlarla bahçe kapısına doğru ilerlerken güçlü bir el kolumu sardı ve beni durdurdu.
"Ne var Jungkook?"
"Sana o kadar yardım ettim ve bir teşekkür bile etmeden öylece gidecek misin?"
Sinirle bir kahkaha attım.
"Sen ciddi misin?"
"Elbette!"
"Farkında mısın bilmem ama bütün bunlar senin yüzünden oldu. Bir de bunun için teşekkür etmemi mi bekliyorsun?"
"Gelmeseydim seni orada öldürebilirlerdi."
"Açık sözlü olamıyorsan bile çok iyi yüzsüz olabiliyorsun Jeon Jungkook." dedim ve sertçe kolunu iterek oradan uzaklaştım.
$$$
Üç gündür okula gitmiyordum ve açıkçası bu hafta boyunca hiç gitmeyi düşünmüyordum.
Karnımdan gelen açlık sinyalleri üzerine bütünleştiğim yataktan kalkarak mutfağa gittim.
Kahvaltımı edip bulaşıkları makineye yerleştirdim.
Tam yatağıma geri dönecekken çalan kapı buna engel oldu. Hadi ama kim benim evime gelir ki?
Kaplumbağa adımları ile kapıya vardım ve kapıyı açtım. Kesinlikle Jungkook görmeyi beklediğim son kişi olabilirdi.
"Ne işin var burada?"
"İçeri davet etmeyecek misin?"
"Hayır."
"Ya! Bu kadar kaba olma!"
Bıkmışcasına nefesimi dışarı üfledim.
"Bunu senin söylüyor olman fazla ironik değil mi?"
"Her neyse. Buraya seninle tartışmak için gelmedim."
"Ne için geldin o halde?"
"Neden okula gelmediğini sormak için."
"Hayırdır uğraşacak birini bulamadın mı kendine?"
"Hayır sadece nasıl olduğunu merak ettim."
"Neden birden bana bu kadar iyimser yaklaşmaya başladın."
"Sadece..."
Söylemekte güçlük çekiyor gibi bir hali vardı. Kafamı sorarcasına salladım.
"Sadece suçluluk duyuyorum. Ne yaptığımın bilincinde olamıyorum bazen."
"Şu ana kadar neden hiç suçluluk duymadın ve bilincin nerelerdeydi?"
"Neden bu kadar kurcalıyorsun? Sadece artık sana karşı iyi olmak istiyorum."
"Bunun bir tuzak olmadığını nerden bilebilirim Jeon Jungkook?"
"Değil! Yemin ederim..."
"Sana inanmıyorum Jungkook. Benden iğrendiğini, nefret ettiğini sanıyordum ve emin ol ki nefret yok olabilecek kadar basit bir duygu değil."
"Bir kez bile senden nefret ettiğimi söylemedim. Sadece kafanda oluşturduğun bir şey bu."
"Bazen bir şeyleri söylemek için kelimelere ihtiyaç duymazsın. Sana kötü günler dilerim." dedim ve kapıyı kapatarak yatağıma geri döndüm.
Kesinlikle psikolojik sorunları olmalıydı. Normal bir insan bu kadar değişken düşüncelere sahip olamazdı.
$$$
Hadi ama yiyecek stoğumun bana bu kadar kısa bir sürede ihanet edeceğini düşünmezdim. Alt tarafı dört gün oldu dışarı çıkmayalı.
Yaralarım çok daha iyiydi fakat dışarı çıkıp alışveriş yapmak için fazla üşengeçtim.
Kış ayları henüz sona ermediği için hava hala soğuktu. Üzerime kalın bir ceket geçirdim ve dışarı çıktım.
Aslında yüzüme çarpan soğuk hava iyi hissettirmişti. Fakat bir an önce geri dönüp karnımı doyurmak istiyordum.
Hızla markete vardım ve bana bir hafta kadar yetecek alışverişi yaptım.
Geri dönerken bir anda karşımda Jungkook belirdi.
"Ödümü kopardın!"
Komik bir şeymiş gibi gülüyordu.
"Komik mi?"
"Evet, yüz ifadeni görmen gerekiyordu."
"Gerçekten sana ayıracak kadar değersiz bir vaktim yok."
Ben yanından geçip gidecekken birden elimdeki poşetlere sarıldı.
"Taşımana yardım edeyim. Ağır gelir sana."
Ellerinden kurtuldum ve sakin kalmaya çalışarak nefesimi geri üfledim.
"Jungkook ben gayim. Bir kız değilim. Umarım bunun farkındasındır. Yalnızca kendi cinsime ilgi duyuyorum. Senden tek farkım bu. Bu beni feminen yapmıyor. Hatta biliyor musun, senden güçlü olduğuma eminim."
"Daha üç dört gün önce dayak yiyen çocuk konuştu."
"En azından ben altı kişiden adam gibi dayağımı yedim. Bir korkak gibi altı kişiyi bir kişinin üstüne salmadım."
Jungkook yine başını yere eğdi ve sustu. Söyleyecek bir şeyi bile yoktu. Çok acı.
Tam arkamı dönmüş gidecekken konuştu;
"Hep böyle olmak zorunda mısın?"
"Gerçekten samimiyetine inanacağım güne kadar, evet."
Umarım beğenmişsinizdir.💙