Dolunay'ın önünü bulutların kapattığı bir geceydi ... Ben ise kapkaranlık sokakta yanlız başıma yürüyordum. Sokakta sadece bir tane lamba vardı. Etraf karanlık olsa da lamba işimi gördü...
Lambanın aydınlattığı yere oturup oluşan gölgemin üstüne çantamı koydum. Daha sonra çantamdan bir kağıt çıkarıp mektub yazmaya başladım. Mektubu bitirdikten sonra sokakta kıytı köşe biryere oturdum. Oturduğum kaldırımın hemen yanında bir kan lekesi duruyordu...O sırada bulutlar çoğaldı ve hafif bir yağmur çiseledi. Göz yaşlarım ve çiseleyen yağmur , mektubu biraz ıslatmıştı. Islanmasın diye mektubu bir kutunun içine koydum. Daha sonra yerde duran kan lekesinin üzerine... Bir kaya kapatmıştı üstünü... Bu yüzden yıllarca gitmemişti kan lekesi... Fark eden de yoktu. Ama ben bilirdim. Abim orada ölmüştü.
Peki ne yazıyordu o mektupta?
Annemi ve babamı çok küçük yaşlardayken kaybetmiştim... Bana yıllarca abim baktı. Onu da dört yıl önce bi trafik kazasında kaybettim. Yerdeki kan lekesi ona aitti... Bu gün abimin ölüm yıl dönümü... Her yıl ona mektub yazıp bu kan lekesinin üzerine koyuyorum... Ama her seferinde ya biri alıp götürüyor mektubu ya da rüzgar sürüklüyor... Bir türlü yerinde durmuyor! İşte mektupta yazanlar;
Merhaba abi,
Sen gittiğinden beri hayat çok farklı... Yıllardır tek başıma yaşamak... Seni 12 yaşlarındayken kaybettim...Yıllardır insanlardan gizlenerek yaşadım... Yaşım 18 yaşından küçük olduğu için yurda gönderilebilirim. Umarım birileri tek yaşadığımı duymaz ... Zaten çok fazla komşumuz olmadığından ve tüm akrabalarımız öldüğü için bizi merak eden de yok!
Biliyor musun abi ben mutluyum! Hayır seni üzmemek için yalan söylemiyorum ... Gerçekten mutluyum. Buradaki arkadaşlarım bazen benimle fakir diye dalga geçiyorlar... Bazen bana türlü yalanlar söylüyorlar ama mutluyum... Çünkü ben neden üzüleyim ki? Onlar ahlaksızın teki! Mutlaka cezalarını bulacaklar! Onların bana yaptığı ayıpa neden üzüleyim ki? O yüzden merak etme beni... Ben dik dururum...
-Kardeşin-
İşte böyle... Mektubu kan lekesinin üzerine bıraktıktan sonra oradan uzaklaştım. Az sonra arkamda bir gölge olduğunu fark ettim. Gölge tanıdık birine aitti. Önümü döndüğümde hiç şaşırmamıştım!
TAM TAHMİN ETTİĞİM GİBİ YİNE BENİ TAKİP ETMİŞ!Arkamdaki gölge bir kıza aitti. Beni günlerdir takip ediyordu! Ona fena bir bakış attım. Elinde abime yazdığım mektubu tutuyordu ... Bir anda çok endişelendim... Ya en büyük sırrımı öğrenirse! Ben abimi kaybettiğimden beri yalnız yaşıyordum... yaşım henüz 18 olmadığı için yurda gönderilebilirdim... Hiç kimse benim yalnız yaşadığımı bilmiyordu... Eğer bu kız mektubu okuduysa ben bittim! Dayanamayarak bağırmaya başladım;
-Bırak o mektubu yere hemen!
-Tamam sakin ol ben sadece...
-Bırak!
Kız teslim olurmuş gibi ellerini kaldırarak yavaşça mektubu yere bıraktı...
-Sen kimsin! Beni neden takip ediyorsun! Benden ne istiyorsun?
-Ben sadece sana yardım etmek ve seninle arkadaş kalmak istiyorum...
-Yardım mı? Kimsenin yardımına ihtiyacım yok!
-Bak anlıyorum senin özel bilgilerini alarak seni yurda gitmeni sağlayacağımı sanıyorsun ama merak etme! Bunu sana yapmayacağım...
Bu kız benim aklımı falan mı okudu!? Yurda gitmek istemediğimi ve bunu sır olarak sakladığımı nereden bildi? Ah tabi ya! Mektubu okudu ve iç sesimi anladı...Ben telaştan boncuk boncuk terlerken o,sakince şöyle dedi;

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ FARK #WATTSY2018
Teen FictionBU ROMAN; "GERÇEK HAYATTAKİ BİR İNSANIN KURDUĞU HAYALLERİN DERLEMESİDİR." *** Neydi o İKİ FARK ??? İyi ve kötü arasında kalan? Bir gelinciğin yaprakları gibi dökülen , sapı gibi dik olan? Ve insanı hayatta tutan... Neydi? O sadece normal olmayan i...