Karşılıklı pizzalarını yemeye başladıklarında Kise sofradan kalkmak için işine yarayacak birkaç bahane düşünmekteydi. Sevgilisiyle birlikte olmayı seviyordu, onun yanında bulunmak kendisini huzurlu ve güvende hissettiriyordu. Fakat diğer sevgililerin aksine Kise, Aomine ile yemek yemekten ve onunla birlikte uyumaktan nefret ediyordu. Bu Aomine'ye özel bir durum olmamakla birlikte o insanların gereksiz gürültülerinden şikâyetçiydi.
"Bir sıkıntı mı var?" Âşığının yüz ifadesi düşündüğü şeye göre değişirdi her zaman, onu anlamak pek de kolaydı. Sarışın gülümsedi ve ikinci dilimini aldı, sandalyesinden kalktı. Sesi titrerken belli etmemeye, sessiz konuşmaya çalıştı; "Afiyet olsun, ben doydum."
Aomine onu daha fazla sıkmak istemiyordu, gitmesine izin verdi. Yine de bu onun üzüntüsünü fark etmediği anlamına gelmiyordu. Yani en azından o bunu üzüntü sanıyordu.
Sarışın elindeki küçük dilimi ağzına soktu ve ısırdı, gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı bile. Tüm gün onun yanında onu öldürme isteği ile bulunmak istemiyordu, bu düşünceleri kendisini bile korkutuyordu aslında. Sinirlenmiş, etrafında ona tetikleyen seslere karşılık tek bir hareket yapamadığı için birden ağlamak istemişti.
Hayat korkutucuydu, insanlar özellikle. Tüm bu gürültünün kaynağı olan insanlardan nefret ediyordu, tekrarlayan seslerin kulaklarında yankılanması tamamen insanların suçuydu. Bunlara ek olarak onlar doğaya zarar veriyorlardı da, en mantıklısı toplu intiharla beraber dünyadaki pisliği temizlemekti. İnsanlar fazlalıklardı, pisliklerdi. Kendisi de dâhil.
Boş anına geldiği zaman Aomine ile olan ilişkilerini gözden geçirmeden duramıyordu. Bunu yaptığı zaman ise duygularını tam olarak adlandıramadığını fark ediyor, hemencecik başka şeyler düşünmeye çalışıyordu. Ona gerçekten âşık mı, yoksa aralarındaki bu sevgi bağı tamamen koptu mu bilmiyor, ne tür bir ilişkiye sahip olduklarını sorgulayıp duruyordu. Bu sefer daha düşüncelerinin başındayken sevgilisi onu kollarının altından kavrayıp kaldırmaya çalıştı.
"Ne yapalım?"
"Dinlenmek istiyorum," diye fısıldadı sarışın. Bir süre önceki enerjik hâlinden eser kalmamıştı şaşırtıcı bir şekilde. "Modelliği bıraktığından beri amma da kilo almışsın," diye değiştirdi Aomine konuyu. Tersine, hızla kilo kaybetmişti ve sağlıksız görünüyordu. Kise kaşlarını çatıp Aomine'yi ittirdi, kendisini koltuğa bıraktı. Ardından ellerinden destek alarak tekrar kalktı. Bayağı bozulmuştu anlaşılan, Aomine gülümsedi ve onun sırtını kendi vücuduna yaslayıp elini kavradı.
"Şaka yaptım, küsme hemen." Eli Kise'nin bileğine kaymaya başladığında ani bir hareketle çekti elini Kise. "Dokunma."
Kendisini Aomine'den ayırdı ve buraya geldiğinde genellikle içinden çıkmadığı, Aomine'yi kovduğu yatak odasına ilerledi. Aomine iç çekti ve ellerini ensesinde birleştirdi. Ne yapsa ne etse hiçbir şekilde Kise'yi mutlu edemiyor gibi hissediyordu. Oğlan ani ruh hâli değişimi yaşarken onu mutlu etmesi de pek zordu ayrıca.
Kendisini rahatlatmaya çalıştı, sinirinin iki tarafı da üzeceğini, kıracağını düşünmeye çalıştı. Daha iyi hissetmeye başladığında ise Kise'nin peşinden gitti.
Pantolonunu çıkarmış, Aomine'nin eşofmanlarını kurcalıyordu. Aomine kendisini büyük yatağa atıp Kise'yi izlemeye başladı. Sarışın hiçbir şekilde ona bakmıyordu, ayrıca oldukça düşünceli görünüyordu da.
"Bugün erken uyusam olur mu? Kafana göre takıl sen," dedi sakin bir şekilde Kise.
"Seninle beraber uyuyacağım."
Kise kaşlarını çattı ve eşofmanı bacaklarından geçirdi. Teni sabaha göre daha soluktu, yorgundu da biraz. Kendisini Aomine'nin yanına attı ve ona sokuldu. Sevgilisi onun saçlarını okşamaya başlamıştı, Kise'nin daha rahat hissettiğini seziyordu.