Eski benliğime kavuşabilir miyim?
Etrafına bakındı, küçük bir çocuk gibi etrafta hoplayarak geziniyordu sarışın. Eskisi gibi mutlu, eskisi gibi çocuksu davranmak istedi belki de. Ardından duraksadı ve önünden geçen arkadaş grubuna baktı.
Eskisi gibi arkadaşlarımla beraber olabilir miyim?
Oğlanların, kızların hep beraber attıkları gürültülü kahkahalarından sonra birkaç adım geriledi ve gözlerini yere dikti.
Takıntılı mıyım gerçekten?
Onların sesleri çok fazlaydı, gerçekten fazlaydı ve Kise bunu kime anlatırsa anlatsın aldığı tek cevap takıntılı olduğuydu. Onlara göre sıradan olan bu seslere çok taktığı için bu hâldeydi.
Ama hayır, bu bir takıntı olamazdı. Her insan bu rahatsızlığa sahiptir değil mi, misofoni, dereceleri var sonuçta. Tekrarlayan sesler her zaman rahatsız edici, her zaman tetikleyicidir sonuçta, değil mi?
Bugün bir cumartesi sabahı ve Kise dışarıda, kendisini aramaya çalışıyor fakat sayılı günleri var, kimin umurunda?
Elleri sırt çantasının saplarında, sıkı sıkı tutuyor. Ayakları üzerinde sallanırken etrafa baktı ve kuşların seslerini işitti birdenbire. Huzur vericiydi. Gülümsedi fakat uzun sürmedi, yanındaki insanlar sohbet edip sigaralarını onun olduğu yöne üflerken rahatsız olmuştu.
Aomine de içerdi bir zamanlar, diye düşünmeden edemedi. Onu özlüyordu fakat yapacak bir şeyi kalmamıştı. Kendini de özlüyordu tabii, gülümsemek istiyordu bol bol.
Bu imkansız değil!
İmkansız değil, gerçekten imkansız değil. Bulunduğu yerden ayrılırken etrafını incelemeye başladı, gülümsedi.
İnsanlar karşılıklı kahvelerini yudumlayıp sohbet ederken biraz kötü hissetti kendini. Arkadaşlarıyla böyle oturup sohbet etmeyeli, şakalaşmayalı çok uzun zaman olmuştu değil mi?
Gülümsemeyi kesti oğlan. Gülümsemek imkansız değildi gerçekten. İmkansız olanı, hissederek gülümsemekti. Gözleri sulanmaya başlarken ellerini yavaşça ayırdı sırt çantasının saplarından. Sulugöz olmaktan her zaman nefret etmişti.
Hava oldukça güneşliydi fakat içleri ürperten bir esinti hakimdi etrafa. Sarışın, uçuşan saçlarını ardı ardına düzeltmeyi denedi. Her seferinde onları bozan rüzgâra sinirlendi ve kaşlarını çattı. Üzerinde kısa kollu bir giysi vardı, bileklerindeki sargıları çöpe atmış ve kendini serbest bırakmak istemişti. Bileklerinin çirkin olduğu saklanamaz bir gerçekti ve bunun farkındaydı.
Bugün güzel bir gündü, arkadaşlar birlikte eğleniyordu ve sokaklar kalabalıktı. Çiftlerin sevgileri yayılıyordu her yere, insanlar hep mutlu muydu bu kadar? Minik kafelerin minik bahçelerinden yayılan kahkaha ve diyaloglar dolduruyordu etrafı. Özellikle gölgede oturmayı tercih edenlerin üzerinde en azından bir ceket, hırka bulunurken oldukça mutlu görünüyorlardı.
Ben de böyle mutlu olabilirim, tek başıma bile yapabilirim.
Bugün önemli galiba, Kise'nin kulaklıkları yanında değil ve eğlenmek istiyor. Verdiği kararlardan vazgeçmeyecek olmasına rağmen eğlenmek istiyor. Bu hisler yabancı, davranışları çok yabancı ve farklı.
Yolunun üzerindeki mağazalardan birine girdi ve içlerinde dolaşmaya başladı. Biraz para harcamak onu çok daha iyi hissettirebilirdi belki.
Bu gömlek de Aomine'ye epey yakışırdı.
Eline aldı gömleği, kolunun üzerinde biriken giysilerin üzerine yerleştirdiğinde deneme kabinlerinden birinde buldu kendisini.
Beğendiği giysileri ayırdığında gözleri gri ve siyah çizgili gömleğe kaydı. Elini uzattı, askıdan çekip çıkardı bir hamlede. Kendine engel olamadı ve giydi.
Çok yakışır bu ona.
Kendi üzerinde biraz büyük durmuştu ve bir küçük bedenini alıp almamak arasında kaldı.
[🔒]
Otobüse bindiğinde çok yorgun hissediyordu, cama yaslanıp insanları incelemeye başladı. Telefonda boş boş konuşan kızlar onu rahatsız etti, yanındaki adamın rahatsız edici bir şekilde -toplu taşımada olmasına rağmen- sakız çiğnemesi midesini bulandırdı.
Sırt çantasından birini omzundan indirdi ve öne doğru eğip içinde kulaklıklarını aramaya başladı. Tek elinin yardımıyla da poşetlerini tutuyordu. Getirmediğini unutmuştu, bir süre buna katlanmak zorundaydı şimdi.
Onun yakınındaki insanların nefes alıp vermelerinden ve arsız bir şekilde sakız çiğnemeye devam eden adamdan rahatsızlanmış, onlardan biraz uzaklaşmak amacıyla yerini değiştirmiş ve olabildiğinde kapıya yakınlaşmıştı.
İnmek istiyorum.
Bir süre sonra midesi bulanıp karnına bilinmedik ağrılar saplanmaya başladığında kendine engel olamadı ve bir sonraki durakta indi.
Bir süre kendine gelmek istedi, sinirliydi. Evine kadar yürümek daha güzel göründü gözüne, hiç beklemeden yürümeye başladı.
[🔒]
Utana sıkıla, Aomine'yi düşünerek aldığı gömleği giymişti ve şu an sandalyesinde otururken elindeki kalemi sallıyordu. İlk önce fısıldadı kendi kendine: "Not 144."
Ardından düşündüklerini yazmaya başladı.
Not 144,
Saatler içinde durmadan değişen bir modum var, korkutucu. Kararlarımdan pişmanlık duyar mıyım acaba?
Bugün mutlu olmak istedim, kendimi eski benliğimi aramaya çalışırken buldum birdenbire. Fakat bu imkansızmış... Eve gelir gelmez ilaçlarımı çöpe attım, kullanmıyorsam benimle kalmalarına gerek yok değil mi? Onlar işe yaramıyor ve ben pes ettim.
İstediğim gibi bölüm yazamıyorum grrr çok sinirliyim
Artık final gelsin artık final gelsin 😩🙏🏻