1-Boşluk

248 18 5
                                    

Merhaba ilk okuyucularım. İlk göz ağrılarım mı demeliyim yoksa? Her neyse tanıtım biraz saçma oldu ve ilk bölümü de geç yazdım. Özür dilerim. İşte ilk bölüm. Umarım beğenir ve sıkılmadan okumaya devam edersiniz.

Tam beş saat...Aynı koltukta hareketsiz, arada bir muavini çağırıp kahve isteyerek, camdan dışarıyı izleyip müzik listemi baştan sona iki kez bitirerek ve şu çocukluğumdan beri hep nefret ettiğim otobüs motorunun sesini dinleyerek geçirdiğim beş saat...Allah aşkına bu iki şehir arası ne zaman bu kadar uzamıştı böyle ya da şoför çok yorgun olmalıydı. Kaç kere İzmir'e gidip gelmiştim ama bu aralarında en sıkıcı ve en uzun olanıydı.

Gerçekten de İzmir'e kalıcı olarak döndüğüme inanamıyordum. Ve de annemden uzak özgür -kısmen-bir hayatım olacağına da. Kaldı ki annemin buna izin vermesi evde hamster yetiştirmeme izin vermesi gibi bir şeydi.

Aslında buna çok da şaşırmamıştım. Çünkü bu aralar annem zaten bir garip davranıyordu. Normalden daha endişeli duruyordu ve bu hali bana iki yıl önce iş nedeniyle teyzemin yanına -Antalya'ya- taşındığımız zamanı hatırlatmıştı. Annem taşınmaya karar verdiğinde bir hayli üzülmüştüm çünkü Yaren ve Sanem ile lise hayallerimiz vardı.

Peki döndüğümde her şey benim bıraktığım gibi mi olacaktı yoksa ben okula yeni gelen yabancı kız mı olacaktım? Ve tabi bir de Can ve Buğra vardı. Can bana taktığı saçma lakaplarına devam mı edecekti? Buğra da hala bana koruyucu ağabeylik mi yapacaktı? Bunların hepsinin cevabını şu sıkıcı yolculuktan sonra alacaktım.

Kendi kendime düşünürken birden arkamda kalın ve uykulu bir erkek sesi işittim. Müziğin sesini kıstım. Herhalde bana sesleniyor diye gözlerimi kaç saattir hiç ayırmadan izlediğim karanlık ve ürkütücü yoldan ayırıp sesin geldiği yön çevirdim. Ve aynı anda bana seslenip seslenmediğini anlamak için kulaklıklarımı çıkardım. Gözlerini zorlukla açık tutmaya çalışan, saçları hafif ağarmış, gözlerinin altında morluklar olan yaşlı bir adam "Ah, sonunda. Müzikten duymadınız herhalde anons yapıldı. En yakın istasyonda başka bir otobüse aktarılacakmışız. Bunun için rahatsız ettim. Kusura bakma kızım!" İlk başta beni biraz korkutsa da adamın beni düşünmesi incelikti ve kabalık etmemem gerekiyordu. Zaten adamda perişan gözüküyordu. Bu yolculukta insanın dinç kalmasını bekleyemezdim tabi ama eğer aktarmalı gideceksek bu fazladan bir saat demekti.

Olabildiğince canlı tutmaya çalıştığım ama başaramadığım yorgun sesimle "Teşekkürler, bayım. Size bir şey sorabilir miyim?" dedim.

Adam bu tepkimden hoşlanmış olacak ki adeta koruyucu bir baba edasıyla-koruyucu yorgun bir baba- "Tabi, tabi ki sorabilirsin." dedi.

Bu aktarma olayını anneme haber vermem gerekiyordu. Yoksa benim için endişelenip polise bile gidebilirdi. Lanet olsun ki telefonumu geçen gün minibüse yetişmek için koşarken bir çocuğa çarpıp düşürmüştüm. Ve sonuç olarak şu an telefonum yoktu ve bu yüzden

"Durduğumuzda telefon kartı nereden alabilirim?" diye son gücümle titremeden çıkarabildiğim sesimle sordum.

Amcanın düşünceli bakışlarından sonra tekrar konuşmayı hatırlamıştı ihtiyar.

"Telefonun yok mu?" dedi.

Gülmemek için kendimi tutmama gerek yoktu çünkü buna mecalim yoktu. 'Yok amca çantamda da çıkarmaya üşeniyorum.' diye içimden geçirirken

" Evet. Telefonum yok bu yüzden sordum." Dedim soğuk ve sinirli bir şekilde.

Biraz kendine gelerek "Ah be kızım. Benimki de akıl işte bu yorgunlukta insanda kafa mı kalıyor? Telefonun yoksa benimkinden arayabilirsin." dediğinde otobüs istasyona girmiş ve biraz sonra da durmuştu.

TUT ELİMDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin