Birbirimizi yakalamıştık. O da fark etmişti ki mesajıma anında cevap verdi.
"Burdasın, Mira burdasın."
Vakit kaybetmeden cevap verdim, zaten uzun süreler boyunca birbirimizi ihmal etmiştik.
"Leyla, sensin. Geldin."
Yaklaşık iki buçuk saat beraber konuştuk, o anlattı, ben anlattım. Anlattıkça anlattık. Arada buralara giriyor Tuğkan'a saydırıp çıkıyormuş. Ufak bir kahkaha attım, oldum olası bunların arasında bir şey olduğundan şüphelenmiştim ama bilemiyorum, çok karıştırmayacağım.
Uzunca konuştuktan sonra, o çıktı ve yarın tekrar gireceğini söyledi. Sözleştik ve bende çıktım.
Sabah yine okula gittim, insanların yüzüne gülme seansları, sıkıcı dersler, baş ağrısı. Eve geldim.
Leyla girmemişti.
Hayal kırıklığı, orası iğrenç bir siteydi ve güvendiğimiz hiç kimse yanımızda olmamıştı, üstüne üstük birde yalanlar söylemişlerdi. Yine kalmış mıydım yalnız başıma?
O gece sabaha kadar bekledim, Leyla girer diye.
Öbür gün hafta sonu olduğu için sorun olmayacaktı. Saat 05.43'ü gösterirken uyku bedenimi ele geçirmişti.
Sabah kalktığımda yağmur yağıyordu, sonuç itibariyle ocak ayındaydık, normaldi.
Aybüke Poçan'dan "Başka Hayatlarda" şarkısını açmıştım. Sözleri anlamlıydı.
"Beni ben yapan her şey ikinci planda, seni sen yapan herkes geride kalmışsa, e kalmışsa.
Çık karşıma, otobüste ya da durakta. Bak bana."
Keşke gelip karşıma çıksalardı, gerçekten iyi hissetseydim. Yalnızlık iliklerime işlemişti.
Siteye girip hakkımda bölümüne "Buradayım, arada gireceğim." yazıp çıktım.
Siteye girmeyeli bir hafta oluyordu. Evde yalnızdım. Bilgisayarımı alıp Leyla'nın gelip gelmediğine bakacaktım. Arkada da Emre Aydın'dan "Ölünmüyor" şarkısı çalıyordu.
Şarkının nakaratına yaklaştıkça o hareketli heyecanlı ritim kan akışımı hızlandırıyordu diyebilirim. Sitenin ismini tarayıcıya yazdım, hesabıma giriş yaptım. Leyla'dan bir mesaj yoktu. Fakat, bu kadarının tesadüf olmayacağını düşünüyordum.
Gözlerim açık kalmış, kıpırdayamamıştım.
Mesajlar bölümündeki mesaja takılı kalmıştım.
"Ben geldim, ördeğin geldi!"