MİRA AKAY
-
Saatlerdir Tuğkan'la konuşuyorduk. Kerata 18. yaşına basacakmış. Az kalmış. Arada giriyormuş fakat hiçbirimiz olmadığımız için sık sık tekarlamıyormuş. Gülümsedim. Kendimi uzun zaman sonra iyi hissediyordum. Şaka gibi geliyordu bakarsanız, daha önce gelseydim belkide içimdeki bu yalnızlık hissini atabilirdim. Yine bir keşkeyle karşı karşıya kalmıştım ama zararın neresinden dönersen kârdır diyerek gönlümü rahatlatmıştım.
Tuğkan'la saatlerce konuştuktan sonra öğrendim ki o da Leyla'yı bekliyormuş. Benim Kerem'i beklediğim gibi. Bir ortak yönümüz daha vardı, sevdiklerimizi bekliyorduk. Ya da sevdiğimizi zannettiklerimizi.
Tuğkan'ın gitmek vakti gelmişti.
"Ben şimdi çıkıyorum fıstık, yarın girerim sende gir."
"Emin misin Tuğkan, en son böyle dediğinde üç yıl girmemiştin."
Kıkırdadım, iç sesim konuştu:
"Oooo bir iki üç, Mira başkaaaan oleeey lan nasıl laf soktun smspdmdğdö"
Bende öyle düşünüyordum ama neyse, boş boş gülüp Tuğkan'dan cevap gelmesini bekledim.
"Alttan alttan laf yedim ama söz veriyorum gireceğim."
"Tamam madem, iyi geceler."
"İyi geceler fıstık."
O gittikten sonra Kerem'in profilini gezmiştim. Seviyordum, özlüyordum. Hiç görmediğim birini, gelmeyeceğini bile bile iliklerime kadar özlüyordum.
Gözlerim artık yeter diye yalvarıyorlardı. Bilgisayarı kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
O gün sabah daha mutluydum ve uzun zaman sonra kendimi iyi hissediyordum. Okulda pek bir şey olmamıştı yine. Rutin şeylerdi hep. Eve gidip siteye girmek istiyordum, orası bana kendimi iyi hissettiriyordu.
Eve döndüğümde telefonumun titrediğini hissettim. Dün gece bir mesaj geldiğinde haberim olsun diye hesabımı e-mail adresimle etkileştirmiştim.
Telefonu cebimden çıkardığımda okul servisindeydim. Mesaj Tuğkan'dan gelmişti. Eve geçince bakarım diyerek düşünmüştüm ki, tam telefonu cebime atarken mesajdaki bir isim gözüme çarptı.
"Kerem."