1. Bölüm|Can Dostum Can!

7.7K 338 48
                                    

Merhaba.. Çok fazla uzatmayacağım.. Bu aralar çok konuşuyorum zaten..Bu bölümü @Keremistt'e ithaf ediyorum. Umarım beğenirsin canım.. Biraz saçma bir bölüm olduğunu düşünüyorum ama..Belki merak edersin, edersiniz diye söylüyorum. Aksel,Melis ve Yağmur ilerki bölümlerde girecekler hikayeye.. Hatta Melis, 2. Bölüm'de karşınıza çıkacak bilginize..Ha birde ; multimedya'da ki şarkıyı dinleyerek okuman önerilir. Daha eğlenceli oluyor o zaman.. Keyifli okumalar..

//

''Ne bu acelen kuzum? Oturup, güzelce yesene yemeğini''

Annem'e aldırmayıp, babamın da yanağına kocaman bir öpücük kondurduktan sonra telefonumu elime alıyor ve anneme dönüyorum. Annecim fazla merak bir yere batar mazallah! Boşver, merak etme sen.

''Anneciğim,sinemaya gitmeden önce kahvaltı yapacağız zaten. Can almaya gelecek, hatta yoldadır bile'' diyorum annemin yanağından makas alırken. ''Hem Can bu. Bekletilmez. Kıtır, kıtır keser beni'' deyip devam ediyorum. Annem bunun üzerine omuzlarını kaldırırken babam da büyük bir kahkaha atıyor.

''Sen yine de annenin kahvaltısını yeme, git başkalarının elinden ye. Bravo Zeynep! Hatta Can'a da bravo! Bravo size! Pek iyi, on yıldız!''

HAYDAAA!

Annem yeniden mi ergenliğe giriyor anlamıyorum ki? Kadın bildiğin trip atma makinesi gibi. Düğmesine basınca, durmadan trip atıyor. Asıl sorun o düğmeyi kapatamamak işte.

''Demet, saçmalama'' deyip elindeki gazeteyi masaya bırakıyor babam. ''Çocuklar birlikte güzel bir kahvaltı yapmak istemişler. Hem artık üniversiteye gidiyor Zeynep. Bırak, gitsin gezsin arkadaşlarıyla..''

CİHAN'A SAHİP ÇIKALIM!

''Evet, hem senin gibi kimse böyle yapamaz ki..'' diyorum annemin boynuna sarılırken. ''Hem yapsa bile, seninki kadar lezzeti olmaz..''

YAĞCILIKTAN KİM ÖLMÜŞ PEH?

''Yook canım..'' deyip omuzlarını kaldırıyor annem. Ne kadar da mütavizisin anneciğim yaaeğ? ''Ne alakası var. Benden daha güzel yapan da vardır..''

Şimdi buna ''Aynen, senden daha güzel yapan vardır anneciğim'' desem, yine trip atar biliyorum. Hatta bir köşeye gider ağlar bile. Ama halbuki o kendi söylüyor. Bu anneleri anlamak, Bülent Ersoy'un konuşurken kullandığı kelimeleri anlamaktan daha zor!

Telefonumun titremesiyle kilidini açıp ekrana bakıyorum.

''Bıldırcın geldim ben, kapıdayım. O koca kıçını kaldır ve beni burada daha fazla bekletme..-Cancağazım''

Can'ın mesajı üzerine hafif kıkırdadıktan sonra telefonumu cebime atıp masada oturmakta olan sevgili aileme dönüyorum.

''Gençler, ve daima genç kalanlar. Ben çıkıyorum. Akşama görüşürüz''

''Görüşürüz fıstığım'' diyen babama dönüp hayali bir öpücük gönderdikten sonra ayakkabılarımı giyip, dışarı çıkıyorum. Kırmızı arabasına yaslanmış Can'ı görünce 32 diş sırıtıp yanına ilerliyorum. Can'da kıçını kaldırıp kollarını iki yana açıp, gülümsüyor.

''Bu bir rekor!''

''Ne?''

''Zeynep Yılmaz ilk defa evden bu kadar az süre de çıktı! Hem de o koca kıçıyla!''

Gözlerimi devirip Can'a sarıldıktan sonra geri çekilip omzuna bir tane indiriyorum ve arabanın etrafından dönüp ön koltuğa oturuyorum. ''Bostan Korkuluğu!''

Tam Unuttum DerkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin