Portakal

699 63 9
                                    

Merhaba. Okulun son günlerinde güzel bir şeyler yazmak istedim. Öncelikle yakın çevremden eleştiri ve beğeniler aldım. Bunlara dikkat ederek yazmaya devam ediyorum.  Bu bölüm Kerem de dahil oldu kadroya. Bakalım Sarhoş Zeynep'i nasıl bulacaksıız? Umarım okurken eğlenirisniz. yorumlarınızı ve votelerinizi bekliyorum. Sizi seviyorum... 

Müziğin ritmi kulağıma hoş geliyor; belki sarhoşluğun etkisi, belki yılların yorgunluğundan. Önemli değil. Sonuç önemli. Müzik sesinden ayırt edemediğimden Bora'nın her söylediğine gülüyorum. Anlamıyorum ama gülüyorum. Tam üç kocasını öldürüp Esra Erol'da kırk evi, yirmi üç arabası, yedi villası olan bir kısmetimden elektrik almayı bkleyen Muhterem Muazzez Hanım Teyze -pardon ya teyze kim abla, hatta kız kardeş- havalarında göz süzüp şen kahkahalarımla sofrayı şenlendirirken Bora da bana bakıp gülüyor. İmdaaaat! Ruhumdan yıllardan beri fark etmediğim Muazzez çıkıyor. Ya da iyi böyle ya, karışmayın bana. Kafa olmuş üç yüz-beş yüz. Yedi yüz olsa ne fark eder ki? Bin olsun, beş bin olsun, yüz bin olsun.

Z: "Senin ikizin mi vardı?"

B: "Ne?"

Z: "İkizin diyorum. İkizinin olduğunu neden sakladın?"

B: "Ahahaha!"

Z: "Sen söyleme bize. Biz neyiz ki zaten? Ne zaman söyleyecektin ikizinin olduğunu?"

B: "Normalde de çekilmiyorsun ama sarhoşken hiç çekilmiyorsun."

Z: "İkizinin adı ne?"

B: "Ahahahahah. Zeynep, ben hesabı ödeyip geliyorum tamam mı?"

Z: "Pis yalancı!"

B: "Şimdi geleceğim."

Bora göz kırpıp uzaklaşırken denizdeki yansımama bakıyorum. Yorgun, yarı kendinden geçmiş, biraz da sarhoş. Rüzgar esiyor, üşüdüğümü hissediyorum. Gözlerimi kapatıp denzin kokusunu içime çekmeye çalışırken ayaklarımın dibinde dolanan kedi buna izin vermiyor. Oyun oynamak istiyor canı. Peki, oynayalım o zaman. Arabanın altından dolanıp boş yoldan geçiyor, ardından sağa dönüp gözden kayboluyor. 

Z: "Pisi pisi... Bak oyun oynamak isteyen sendin. Hadi çık artık."

Bomboş sokakta ilerlerken bütün arabaların altına bakıp kediyi arıyorum. Nerede bu?

"Miyyyavvv."

Hııh. Ses nereden geliyor? Kırmızı arabanın altında yok. Çöp kutusunun içinden mi? Yok artık. En iyisi şu kaldırıma oturup kedişin beni bulmasını beklemek. 

Z: "Elma dersem çııık, armut dersem çıkmaaa."

Kısa bir an sessizleşiyor ortalık. Gecenin suskunluğuna ortak olan bir ses daha duyuluyor. 

X: "Portakal."

Başımı kaldırmamla bir çift gözle karşılaşmam bir oluyor. Bir çift göz ama... Hani denizlerin, okyanusların en dibinde, bulunması en zor yerinde yemyeşil yosunlar var ya, onların renginde işte.

Bir dakikaaaa... Taşlar ne zamandan beri konuşabiliyor? Taştan insan yapmışlar haberim yok! Allah Allah! Bir haber verir insan değil mi?Allah'ını seven üstüme yosun atsın. Ayyy topraktı o, değil mii? Ben memur almadım Alkol Bey. Ben sarfojjj değiliiim!

Sarhoşluğun verdiği cesaretle gözlerimi karşımdaki yemyeşil gözlerden ayırmadığım için çoktan kızarmış olmam gerekirdi normal koşullarda. Normal koşullarda mı? Ben zaten normalim, hiç gariplik yok bende. Sadece "birazcık" içtim. 

Z: "Ahahaha. Portakalda ne yapacağız?"

X: "Bilmem. Belki elmadan, armuttan yarar gelmeyince ben de portakalı denedim."

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin