Kürşat çok mutluydu bu olaydan sonra. Yamaç belasından artık kurtulmuştu. Ama böyle boş boş durmak Kürşat'ı çok gıcık ediyordu. Ona yeni bir bela lazımdı. Acaba şu Yamaç'ın ablasına mı bulaşsaydı?" Kafayı yeme oğlum, kendine gel"diyerek kendine geldi. Asyima Kürşat'ın kendi kendine güldüğünü fark edince hayırdır Kürşat iyi misin? Evet iyiyim he bu arada Savaş bizim Su'yun mezarlığına gitmemiz lazım. Eee bende geliyim dedi aysima savaş senin işin yokmuydu hani Esma teyzenin yanına gidecektin. Aaa ben onu unuttum annem kafamı kıracak ben gidiyorum o zaman sonra gelirim. Hadi sataşmayın birilerine. Offf sanki cocuğuz hee. Diye çıkıştı savaş. Kürşat savaşın kolundan tutarak dışarıya çıkardı eğer bunu yapmasaydı olay git Gide buyuyecekti. Yola koyuldular ve suyun mezarına geldiler.
Mezarın başında bir kız oturuyordu. Böyle saçları beline kadar geliyor ve dalgalıydı, aynı anneme benziyor dedi Kürşat kız ayağa kalktı ve yüzünü döndü Kürşat cin çarpmışa döndü. Gözleri sanki Kürşat'ı içine cekiyormus gibi oldu. Yüzü desen o kadar güzeldi ki kelimeler kifayetsiz di. Rüzgar saçlarını okşuyordu adeta. Zaman sanki çok yavaş ilerliyordu. Tabi kursat'a öyle geliyordu. Savaş ve Kürşat kıza doğru yürümeye başladılar. Savaş kendinden emin adımlarla giderken, Kürşat'ın adımları öyle değildi. Kürşat nedense çok heyecanlı bir şekilde yürüyordu. Kızın yanına geldikleri zaman Kürşat kendine geldi. Savaş suçlayıcı bir ses tonuyla kimsin sen ne işin var burda? dedi. Kız korkudan iki adım geri sendeledi. B-Ben suyun arkadaşıyım, özür dilerim. Hee dedi Savaş kendi kendine. Merhaba ben Kürşat suyun.. kız hemen söze girdi abisisiniz dimi? Ben bu arada Afra dedi evet abisiyim de siz nereden biliyorsunuz su hep sizden bahsederdi sizi hiç dilinden düşürmedi. Yaa öyle mi? Bana bu arada siz demek zorunda değilsin Kürşat demen yeterli. Hmm tamam o zaman dedi Afra. Neyse ben gidiyim iyi günler. Eee biraz oturup konuşsaydık. Olur benim için fark etmez. Diyerek ikisi de sırıtarak yürümeye başladı. Savaş hiçbir şey anlamamıştı o öküz kafası Kürşat'ın kızdan etkilendiğini fark etmemişti.Tabi Kürşat birine aşık olmayı kendine yedirebilecek miydi??
Kürşat, Afra ve Savaş sıcak kahvelerini yudumlarken o sohbetle sıcaklaşmış ortamı Aysima'nın arayışı bozdu. Savaş Kürşat in kulağına eğilerek ben şu telefona bakıp geliyorum dedi ve aniden ortadan yok oldu. Anlamış olabilir miydi acaba. Kürşat Afra ya peki en sevdiğin renk ne? diye sordu Afra siyah diye cevabı patlattı. Niye o kadar neşeli söyledin dedi Kürşat Afra ise hiç öylesine diyerek ikisi de sırıtmaya başladı. Kürşat Savaşın hala gelmediğini fark etti ve Afra ya ben şuna bir bakayım diyerek masadan kalkıp savaşın yanına gitti. Savaş bir kızın masasına oturmuş güzel bir şekilde sohbet ediyordu Kürşat savaşın yanına gelip öncelikle kızdan özür dileyerek savaşı masadan kaldırdı ve senin ne işin var burada hani telefonla konuşup geliyorsun ne oldu şimdi. Yaa sizin aşk dolu konuşmalarınızi mi dinleyeceğim. Kürşat ne aşk dolu konuşmasından bahsediyorsun sen kendine gel. Ben kendimdeyim güzel kardeşim kıza nasıl baktığını gördüm daha bugün karşılaştınız demek ki ilk görüşte aşk. Kürşat şok olmuştu gerçektende aşık olmuş olabilir miydi? Hayır olmadı o hiçbir kıza aşık olamazdı. Kürşat Afra'nın yanına geldi. Savaşın söyledikleri beynini karıncaları diyordu. Afrayı yolcu ettikten sonra herkes evlere dağıldı. Kürşat eve geldiği zaman önce beş on kere yüzünü yıkadı daha sonra odasına gidip üstünü değiştirdi. Yatağına sanki çok yorulmuş gibi uzandı. Aslında çok yorulmuştu, bu duygu onu çok görmüştü. Sağa da dönse sola dönse uyuyamıyordu ne gözünün önünden Afra'nın yüzü gidiyordu, nede savaşın söyledikleri...