Sonunda iki gün sonra aramaya karar verdin. Ama sadece Tae'yi. Çünkü Tae bunları hak etmiyordu. O sana kötü hiç bir şey dememişti de. Jimin'de. Tae'yi aradın. İstersen azar yeme şartıyla bile. Jin umurunda değildi. ÇÜNKÜ herkes orada üstüne gelirken o da sadece desteklemişti. Sonraysa hiç aramamıştı.
Tae'yi aradın. Çevrim içiydi ama cevap vermedi. İnatla yeniden aradın. Yok! Bir daha denedin.
Kimden; TaeTae
Bir daha ararsan numaranı engellerim
Kime;TaeTae
O zaman engelle durma!
diye yazdın ve yine aradın.
Tae kafasını yavaşça kameraya çevirdi .
Taehyung iyi misin?
Ne var?
Taehyung bak ben-
Ne diyeceksen kısa kes!
Ne diye bana kızıyorsun?
Hastayım çünkü seninle uğraşmak istemiyorum.
Şimdi böyle mi oldu?
Hep böyle olması gerekirdi.
(Tae! Ben çorbayı pişirdim getiriyimi? , dedi bir kız sesi. Bu ses... Red Velvet'ten İrene'nindi.)
(Gözünden bir damla yaş süzüldü.)
(Tae'de ardından gözlüğünü çıkardı)
Niye ağlıyorsun?
Beni öylece bir kenara mı attın?
Evet! Atmalıydım da zaten!
Neden? Neden bu kadar hızlı?
Sehun ile neden buluştun peki?
O zamanlarda hislerini bilseydim yapmazdım.!
O zaman neden dikkat etmedin peki?
Bizim çocuklar yenge demeseydi hala haberin
olmayacaktı Minshi!(Tae, o kim? , dedi İrene. Ardından Tae kamerayı bir anlığına İrene'ye çevirip kendine çevirdi.)
Kusura bakma! Elim İrene'ye kaydı.
Yani? Hala beni seviyorsun!
Ne saçmalıyorsun sen?
Çünkü artık hislerimi biliyorum.
Kimi sevdiğimi biliyorum oppa.Bana oppa deme.Ayrıca bana ne?
Git ve Sehun'a söyle.Ama ben seni seviyorum!
Üzgünüm!
... dedi Tae ve kapattı telefonu suratına.