3. Bölüm

649 33 0
                                    

Multimedia'da Nazlı var.

Korkudan oracıkta bayılabilirdim. Ama yine de peşinden gittim. Sakin görünmeye çalışıyordum ama titremelerim durmak bilmiyordu. İçeri girince kapıyı kapattı. "Korkuyor musun?" dedi sırıtarak. "Be..be..ben mi?" dedim. Kekelediğime inanamıyordum. Kahkaha attı. Zevk almışa benziyordu. "Komik olan ne? Buraya benimle dalga geçmen için mi geldik." dedim sinirle. "Dalga geçmiyorum." dedi. Bu beni daha çok sinirlendirmişti. Ne yapmaya çalıştığını hiçbir zaman anlayamayacak mıydım? "Ne istiyorsun?" dedim konuyu değiştirmek için. "Beni gerçekten seviyor musun?" dedi. Soruma soruyla cevap vermesine uyuz olmuştum. "Cevaplamayacağım." dedim. "Neden?" dedi. Şaşırmıştı. Beklemiyodu böyle bir tepki. "Dalga geçmen için taviz vereceğimi sanmıyordun herhalde" dedim. Kendime inanamıyordum. Yankı'ya rest çekiyordum. "Dalga geçmediğimi söylemiştim." "Öyle mi? Bana hiç öyle gelmiyor. Bulduğun her fırsatı çok iyi değerlendiriyorsun." Cevap vermedi sadece salakça sırıttı. Daha fazla durmayacaktım. Hızla kapıya yöneldim. "Heey! Uykucu küçük!" diye arkamdan seslendi. Döndüm ve "Ne?" diye bağırdım. Beni kendine çekti ve dudağıma yapıştı. Beni öpüyordu. Tamam işte bu rüyaydı. Ama dudağının sıcaklığını hissediyordum. Ara verdiğimizde ikimiz de derin nefesler alıyorduk. Dudaklarına bakıyordum. O ise bana bakıyordu. Nefeslerimiz düzene girdiğinde beni duvara yaslayıp yeniden dudaklarımızı birbirine kavuşturdu. Dışarıdan bir tıkırtı gelene kadar deliler gibi öpüştük. Ardından ikimizde kapıya baktık. Bana döndü ve "Güle güle uykucu küçük" dedi. Ardından öylece bakıyordum. Neydik biz şimdi. Teklif etmedi ama öptü. Ne anlama geliyordu acaba? Bir süre içeride yalnız kaldıktan sonra ben de çıktım. Leylaydım. Sanki bir cam borunun içinde yürüyordum. Herkesi görüyordum ama kimseyi duymuyordum. Eve ne kadar sürede vardığımı bilmiyorum. Anahtarı çantamda aramak yerine zile bastım. Bakıcı evde olmalıydı. Kapıyı tontiş bir teyze açtı. Bir şeyler söylüyordu. Gülümsedim ve odama geçtim. Yatağıma attım kendimi. Elim istemsizce dudağıma aklımsa o muhteşem ana gitmişti. Gerçekti. Hala dudaklarını dudaklarımda hissediyordum. Anın güzelliğini farkedince kahkaha atmaya başlamıştım. Onu seviyordum. Hem de çok. O da beni seviyordu. Sevmese neden öpsün ki? Derin bir nefes alıp bizimle ilgili hayallere daldım. Ardından da uykuya... Bugün güzel olmalıydım. Aşırı süslendim. Sürekli sırıtıyordum. Okula gittiğimde kızlar aralarında birşeyler konuşuyorlardı. Sevinçle yanlarına koşup "Heeey! Beni dinleyin size çok önemli birşey söyleyeceğim." dedim. Dilan "Önce bizim söylememiz gereken birşey var. Eminim seninkinden önemlidir." dedi ciddi bir şekilde. O an farketmiştim. Hepsinin suratı bozuktu. Nazlı "Yankı gitti." dedi. Yanlış duydum sanıp tekrarlamasını istedim. Ama yanlış duymamıştım. Aslı "Ama zaten sen unuttun onu yani değil mi?" dedi. Cevap vermedim. Bir sıra bulup oturdum. Nasıl giderdi? Gitmemeliydi. Bana haber vermemişti. Yoksa vermiş miydi? 'Güle güle uykucu küçük'. Sesi kulaklarımda çınlamaya başlamıştı. İlk Derya gelip sarıldı. Ardından Nazlı, Dilan, Aslı. Yine benimle dalga geçmişti. Bense sazan gibi atlamıştım. Bunun hesabını soracaktım ona. Her sevincimi kursağımda bırakmasından bıkmıştım. Onu gördüğüm ilk yerde kafasına taş fırlatacaktım. Cumartesi akşamına kadar her anımı Yankı'ya söverek geçirdim. Gece telefonun sesiyle uyandım. Arayan Yankı'ydı. Açmayacaktım. Sessize alıp geri yattım. Ama bu zor kız havaları meraklı yanıma sökmedi. Dayanamadım. Telefona baktığımda hala çalıyordu. Açar açmaz "Yine mi uyuyordun uykucu küçük?" dedi. Sesi çok tatlıydı. Kızıp bağırmak istiyordum ama nerde? "Bu saate evet" dedim. "Yarın için ne giyeceğine karar verdin mi?" "Ne var yarın?" "Mezuniyet balosu." "İyi de davet edilmedim ki?" Ne yapıyordum ben. Habersiz gittiği için kızacağıma balo muhabbeti ediyordum. "Ben ediyorum. Sevgilini başka kızlarla göndermeyeceksin herhalde? dedi. "Ne yani sevgili miyiz?" dedim. "Öyleyiz." İşte şimdi bayılacaktım. "Ee söyle şimdi kıyafetin hazır mı? Seni nereden alayım?" Neee kıyafet mi? Ben ne giyeceğim. Panik olmuştum. Yanında şık olmalıydım. Beni beğenmesini istiyordum. "Bilmiyorum. Gideceğimden şimdi haberim oldu. Üç gündür ortalıkta yoksun." dedim. İstediğim laf sokma eylemi gerçekleşmiştir. "Acele etsen iyi olur. 24 saatten az bir vaktin kaldı." "Sen beni öldürmek mi istiyorsun. Zamanında neden söylemiyorsun. Bu kadar kısaa sürede hazırlanamam." "Hazırlanırsın. Kapatıyorum şimdi.'' dedi ve suratıma kapattı. Uykular bana haram olmuştu. İşte yine arıyordu. Bu sefer ne söyleyip beni paniğe sokacaktı acaba? "Birşey daha." dedi "Efendim." dedim bıkmış bir sesle. "Seni seviyorum." dedi. O an tüm telaşım uçup gitmişti. "Seni seviyorum" dedim rahatlamış bir sesle. Ardından telefonu kapattım. Yorucu bir Pazar beni bekliyordu.

Uykucu KüçükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin