"hükümdarlıklar yerin dibine batsın,
şehirleri alevler alsın,
bütün dünya senin uğrunda yansın,
herkes gideceği yere varsın,
sen gitme sevdayı getiren
sevdamı götürme benden..."◇
Bir çift özlem dolu göz olmadan bir sene daha geçti, civar imparatorluklar yeni imparatorun hanedanlığı iyi yönetemediğini ileri sürerek kendi aralarında hain planlar kurarak D.O. hanedanlığına saldırıda bulundu. İmparator Kyungsoo ordularına savaş emri verdi, ülkesini de kardeşi Prens Kwansoo'ya emanet etti.
Aylar süren savaşta sona gelinmiş, kayıp verildiği kadar kayıp da verdirilmişti. Kyungsoo savaş esnasında çok uzaklarda düşmanla canını dişine katarak savaşan Jongin'i görür gibi olmuştu da dikkatini dağıtmamak için bir daha ondan yana bakmamıştı.
Savaşın son gününe geldiğinde, düşmanın topraklarına ve önemli kalelerine büyük ölçüde el konulmuş, karşı tarafın teslim olması için son hamleler yapılıyordu. Başta Kyungsoo arkasında ordusu amansızca düşmana saldırırken karşı tarafın imparatoru, Kyungsoo'yu çapraz kılıç saldırısına tutmuştu.
Bu sırada arka saflarda düşman saldırısına maruz kalan Jongin'in ister istemez bir gözü sürekli Kyungsoo'ya kayıyordu. Kendi çevresindekileri kılıçtan geçirerek önüne çıkanın canını alarak Kyungsoo'ya doğru hızla ilerledi. Şimdi ikisi sırt sırta düşmanla savaşıyordu.
"Jongin burada ne işin var? Askerlerinin yanında olman gerekirdi."
"Benim canım sizin yolunuza feda imparatorum, önceliğim daima sizsiniz."
İki aşık, düşman imparator hariç herkesi öldürmüş, onu da çapraz kılıç arasında bırakmıştı.
Kyungsoo zaferin getirdiği üstünlükle adamın boğazına kılıcını yaslamış, zafer sarhoşluğunun sesine yansımasını engel olmamıştı.
"Son duanı et soysuz köpek!"
Tam kılıcıyla karşısındakinin karşısındakinin boğazını keseceği sırada diğeri savaş kıyafetinin içine sakladığı hançeri çıkarıp Kyungsoo'nun baldırına saplamıştı.
Kyungsoo acıyla iki büklüm olurken Jongin öne atılmış ama düşmanın kılıcını kalbine dayamasıyla olduğu yerde kalmıştı.
Düşman imparator Jongin'in dizlerine arkadan vurarak iki büklüm olmasına sebep olmuş, bir yandan göğsüne kılıç dayarken bir yandan da saçından çekerek dizlerinin üstünde yerde sürünmesine sebep olmuştu. Kyungsoo'nun gözünün önüne getirdiğinde çoktan dolmuş gözlerine ve titreyen dudaklarına bakarak şuh bir kahkaha atmıştı.
"Kimmiş soysuz köpek ha? Ona nasıl baktığını görmedim mi sandın ha? Sana diyorum sütü bozuk."
"Demek oğlancı bir it olduğun doğruymuş."
Kyungsoo'nun gözünden akanlar bacağından akan kanlara bulanıp yolunu buluyordu, bir yandan da Jongin'in bu durumda olmasını inkar edercesine başını iki yana sallıyordu.
Jongin karşısında yarası için değil de kendisi için ağlayan siyah incilere tüm sevgisini göstermek istercesine bakıyor, görüşünü engelleyen her bir yaşı lanetliyordu.
'Tanrım sana yalvarıyorum, dünya gözüyle son görüşümse bu, yaşlar olmadan göreyim ay yüzünü.'
Her şey bir anda oldu. Kyungsoo ve Jongin birbirlerine, yaşayamadıklarına ağlarken düşman imparator kahkahalar eşliğinde Kyungsoo'nun gözlerinin içine bakarak elindeki kılıcı Jongin'in kalbine saplaması, Kyungsoo'nun yeri göğü inleten bir feryat kopararak canının acısını görmeden onlara atılması, elindeki kılıçla dikkati dağılan imparatorun kellesini vücudundan ayırması bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Emperor, My Universe
Fanfiction"kişi seni severse soyunur aya karşı sever ölüşüne dek" -Fazıl Hüsnü Dağlarca