2.Bölüm

403 39 8
                                    

16 Yıl Sonra

Ders biter bitmez kendimi amfiden dışarıya attım. fazla bunaltıcı bir dersti ve halen neyle alakalı olduğunu anlayabilmiş değilim. saatime baktığımda diğer dersime 3 saat olduğunu gördüm. aram koskoca 3 saatti. bunun 1 saatini Baekyeol çiftiyle geçirsem yarım saat bir tek başıma kalma sürecinden sonra Kyungsoo dersten çıkacak. plan tamamlandı. bahçeye çıktığımda gözlerim Baekyeolu aradı ama sadece chanyeol'u buldu. elinde bir kağıt vardı. yanaştım ve parmakuçlarıma yükselip kağıda baktım. bir afişti amatör bir grubun sahne alacağı etkinliğin duyurusu.

-   gidelim mi?

- ah lulu sen mi geldin? evet gitsek çok iyi olur değilmi. Baekkie dersten çıktığından onada soralım

ne zamandır akşam dışarıya çıkmıyordum bu akşam çok güzel olacak. kyungsooyu da davet etmeliyim. çimlere oturup sohbet ederken yanımıza Baek ve Soo geldi ve hep beraber devam ettik. akşam için çok heyecanlıyım. kolyeme dokundum. 

Bugün çok mutluyum Bay Koruyucu Melek.

yaptıgıma kendi kendime güldüm. çocukken nereden bulduğumu hatırlamadığım tüyü kolye yaptırıp birde üstüne bu koruyucu meleğimin tüyü diye tutturmuşum. kimse o günden beri küçük oyunumu bozmaz.

3 saati biraz bahçede biraz kafede geçirip bir diğer sıkıcı dersime girdim. neyse ki son dersim olduğundan şanslıydım. eve vardığımda sohbet odamızdan bizimkilerle mesajlaşıp yeniden sözleştik ve kendimi ılık duşa attım. rahatladığımı hissedene kadar yıkandım ve hazırlanmaya başladım. siyah skinny bir pantolon üzerine baskılı basit bir tişört giyip saçlarımı şekillendirdim ve ince bir eyeliner çektikten sonra son kez kontrol edip evden çıktım. buluşma yerimiz barın kapısıydı ve vardığımda bizimkiler çoktan giriş sırasında yerlerini almışlardı. yanlarına gidip sımsıkı hepsine sarıldım.

-  Kimliğin yanında mı Lulu? Biliyorsun reşit olduğuna inanmıyorlar.

- evet yanımda şunu hatırlatıp durmayın.

gözlerimi devirip ardından gülmeye başladım. geçen yıl 23 yaşımda olduğuma inanmamış beni barın kapısından geri çevirmişler ve eğer israrcı davranırsam polis çagıracaklarına ailemle bu konuyu çözmeleri gerektiğini söyleceklerine dair tehdit bile etmişlerdi. sıramız geldiğinde kimliklerimizi gösterip içeriye geçtik. sahnenin önüne doğru bistro masalardan birine yaslandık ve içkilerimizi sipariş ettik. itiş kakışla yarı bira dolu bardaklarımızı getiren Chanyeol sahneye kocaman sırıtışıyla bakıyordu. bardağımı alıp arkama döndüğümde onu izlemeye ömür boyu sanırım doyamam diye geçirdim içimden. sarı saçları o kadar hoş görünüyordu ki. güzel kahverengi gözler hoş bir çene hattı. güzel sakura pembesi dudaklar. baktıkça bakası gelinen yakışıklı  bir yüz ve o iştah kabartan vucut. 

grubun gitaristine an itibariyle aşık oldum diyebilirim. tabiki fangirl tarzı bir aşk bu. gerçek aşk bence bu kadar basit değil. 'endişelenmeyin bay koruyucu melek ben hep sizi seveceğim'. kendi kendime kıkırdarken yakışıklı gitaristle göz göze geldik. bana mı gülümsüyor o? tanrım galiba eriyorum.

gözleri başka tarafa çevirdiğinde bir kaç dakika daha onu izlemekten kendimi alıkoyamadığımı farkedip silkelendim biramı kafama diktim. gözlerim soliste kaydı.

solist diğer üyelerdem kısaydı ve sesi gayet hoştu. basçıları esmer ve tapılası sarışın kadar uzundu. kasları giydiği dar tişörtü yırtarcasına kendini gözler önüne seriyordu. dolgun dudakları sarı  dagınık saçları ilgi çekiciydi. baterist yapılı ve uzun duruyordu. bateriyi büyük bir aşkla çalıyordu koyu renk saçlı çocuk. 

ölesiye rock müziğe doyarak bardan çıktık. hepimizin yönleri farklıydı. metro durağına ilerlerken sıcak birseyler alıp yolda içimi ısıtmak istedim markete girip sıcak bir kahve aldım makineden. çıkarken peşime iki kişinin takıldıgını görüp adımlarımı hızlandırdım. korku tüm bedenimi ele geçirmişti. adımlarımın ritimini bozacak kadar endişe bedenime hakimdi. kendimi kolumdaki derin acıyla sırtımı ara sokağın sert zeminine çarparken buldum. elimden düşen kahve kutuma bakakalmıştım. tepkisiz kalmış kan bedenimden çekilmişti. serserilerden biri beni duvarla arasına sıkıstırıp iğrenç bedenini bedenime sürtmeye başladı. gözyaşlarıma hakim olamayarak çırpınsamda fayda etmedi çok güçlüydü. iğrenç kahkahaları kulaklarıma doluyordu. bulanık görüşüm diğer serserinin pantolonunun fermuarını çözmesine takıldı. ölmeyi diledim. onlar bana dokunmadan ölmeyi istedim. aglamam şiddetlendi. yüzüme acı bir tokat yedim. hıçkırıgım artınca sesimden rahatsız olan elini yeniden kaldırmıştı ki beklediğim acı dolu tokat gelmedi. bulanık gözlerim bir an kırmızı bir ip gördüğünü sansada heme ardından sarı saçlı çocuğu gördüm.

- çocuğu bırakın

ben ne oldugunu anlamadan az önce kahkaha atan adamlar yerde kıvranıyordu. dizlerimin daha fazla bedenimi tasıyamayacagımı anlamamla sert zemine carpmak yerine yumuşak kollara yıgıldım. öyle bitkindm ki başımı kaldırıp yuzune bile bakamadım.

- iyi misin?

-evet... ben teşekkür ederim.

gülmeye benzer bir hırıltı duydum. bedenimin havalandıgını hissettiğimde kucagındaydım. ağır adımlarla yürümeye başladı. onu yarım gözlerle izlerken pürüzsüz ve berrak bir yüzü olduğunu farkettim. zihnime porselen bebek yüzü kaydederken bir anda agzımdan planlamadığım soru çıkıverdi.

-adın ne?. ben Luhan

- Memnun oldum Luhan. Bende Sehun. Oh Sehun

- seni nereden tanıyorum Oh Sehun

Buda nereden çıktı onu bu akşam ilk kez barda gördüm. ağzım tamamen beynimden bağımsız.

- bugün bardaydın değil mi Luhan? ben ve grubumum bu akşam barda çaldık

-hayır eskiye dayanıyor. seni tanıyormuyum?

Cümlem henüz bitmişken bedenimi tatlı bir his kapladı. Sehun'un gözlerini biran mavi gördüm sandım. cevap alamadan heryer karardı ve uykuya teslim oldum. Ama hiç uykum yoktu ki...

Angel TouchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin